YÖNETİCİLERİMİZ “HOŞŞİK” OLURSA
-ADANA-
Vefasız bir toplum olup çıktık.
Hele biz Adanalılar…
Bu kentin onca sanatçısı dururken koca koca bulvarlara, caddelere “Alparslan Türkeş”, “Turgut Özal”, “Süleyman Demirel”, “Necmettin Erbakan”, “Kenan Evren” (hele bu adam) ve “Adnan Menderes” gibi siyasilerin adlarını verdik.
Hâlâ bir caddede, bir sokakta tanımadığım, Adana’yla hiç ilgisi olmayan birinin adı çıkıyor karşıma.
Bu kente ne gibi katkıda bulunduğunu hâlâ anlayamadığım Hasan Şaş’ın adı bir bulvara verildi.
Fatih Terim’in adı bir okula, bir spor tesisine verildiği gibi şimdi de yıkılan 5 Ocak Stadyumu’nun adına kuyruk gibi takılmıştı nedense.
Seyhan Nehri’nin üzerindeki önce “Kennedy” (Amerikalılara yaranılacak ya) adı verilen, sonra “Girne” olarak değiştirilen köprünün adı dünyanın tanıdığı keman sanatçımızın adı verilerek “Suna Kan Köprüsü” olamaz mıydı?
Mesela “Aytaç Arman Kongre Merkezi” hoş olmaz mıydı?
Bir caddeye Demirtaş Ceyhun’un adı verilemez miydi?
Mesela bir meydanın adı “Muhlis Sabahattin Bey Meydanı” olamaz mıydı?
Genç yaşta yaşamını yitiren fotoğraf sanatçımız Şahin Kaygun’un adı bir sokağa yakışmaz mıydı?
Mustafa Sağyaşar’ın adı bir yerlerde karşınıza çıkıyor mu?
Tango yorumcusu Celal İnce adına bir kültürevi kurulamaz mı?
Mesela “Ali Şen Sinema Atölyesi” neden olmasın?
Yaşar’ın, Feridun Düzağaç’ın, Haluk Levent’in, Serhan Kelleözü’nün adını taşıyan müzik sokakları oluşturulamaz mı?
Birkaç isim yetmez.
Bütün bir kent bu isimlerle donatılmalı.
Bu isimleri çoğaltmalı.
Ama biz, siyasilerin adlarını vermek için yarışırız.
Bu kenti yürekten seven bir edebiyatçı olduğuna inandığım, öteden beri ona karşı vefasızlık yaptığımızı düşündüğüm ve dile getirdiğim, hatta yırtındığım Muzaffer İzgü’nün adını yaşarken el kadar bir sokağa dahi veremedik.
İzmir’e gidip yerleşti ve yaşadığı sokağa adı verildi.
Üzgünüm ve utanıyorum.
Not: “Hoşşik”, Adana ve yöresine özgü bir sözcüktür. Dalkavuk, yalaka, yağcı anlamlarına gelir.