YAŞAM 

SONBAHAR YAPRAKLARI GİBİDİR ÖMÜR

Kaç gündür elim erip de bir türlü süpürme fırsatı bulamadığım bahçeye dökülen sonbahardan kalma yaprakları süpürmeye başladığımda renk cümbüşü içinde kayboluverdim. Kimi kurumuş kimi rüzgâra tutunamayıp dökülen yaprakları avuç avuç başımdan aşağı dökerek yıkanırken bir ömrün renklerinde bir düş yolculuğunda buluverdim kendimi. Uzun süren sonbaharın dökülen yaprakları, beni tam da düşüncelerime göre olan bir kitabın içine çektiğinin farkına vardım.

Köye gelen bir yabancının rastladığı oğlana ‘Tetsuya’ adında bir okçu ustasını sorması oğlanı şaşırtır. “Tetsuya marangozdur, kimse onun elinde yay görmemiştir!” Yabancının inatçı ısrarını anlayınca “Sizi ona götüreyim” diyerek yabancıyı Tetsuya’nın marangozhanesine götürür. Tetsuya, bir masa ayağını takmak için çalışırken gelen seslere dönüp bakınca olayı anlar ve tekrar işine döner. Yabancı, ona, buraya geliş amacının ona meydan okumak olduğunu, “Ricamı kabul edip de kapışırsak ve kazanırsam peşinizi bırakırım” diyerek ciddi olduğunu belirtmek ister.

Yabancı, okunu ve yayını alarak bahçeye çıkıp hedefini belirler. Gardını alıp yayını gerdi ve hazırladığı oku fırlatır. Tetsuya da bu sahneyi izlemektedir. Çocuk koşup kırk metre ötedeki bir ağacın dalındaki kirazın bir tarafından girip diğer tarafından çıkarak yere düşen oku alır, getirir. Tetsuya, okçuyu saygıyla eğilerek selamladıktan sonra gidip kendi yayını alır, yabancıdan ödünç aldığı okla, dağlara doğru yürümeye başlar. İki kaya arasında akan nehrin eskimiş iplikli asma köprünün ortasına kadar yürüyüp durur. Karşı kıyıdaki hedefine eğilip selam verdikten sonra, oku yayda dengeleyip fırlatır. Hem yabancı hem de oğlan şaşkınlık içindedir. Çocuk gidip oku geri getirir. Tetsuya, yirmi metre uzaktaki bir ağacın dalındaki şeftaliyi delip geçmiştir.

Adımlar kısa olsa da eskimiş iplikli bir asma köprünün üzerinde dengeli duruş başarıyı getirmiştir Tetsuya’ya. Yabancı da aynı durumu denediyse de başarısız olur. Saygısını sunup morali bozuk olarak köyden ayrılır. Tetsuya ile oğlanın dağdan eve doğru yürürlerken, oğlanın ilk sorusuyla başlayan her biri ayrı bir öğüt olan dersleri başlar:

Adam sizin dünyanın en iyi okçusu olduğunuzu söyledi, oysa ben sizin okçu olduğunuzu bile bilmiyordum. Madem öyle neden marangozluk yapıyorsunuz?

– Okçunun yolu her konuya uygulanabilen bir öğretidir, benim hayalim de ahşap işçiliği yapmaktı.

– Usta bir şey öğreten değil, öğrenciye zihninde zaten bulunan bilgiyi keşfetmesi için ilham veren kişidir.

– Çiftçiyi izleyerek sabrı, sebatı, mevsimlere saygı duymayı, vaktini fırtınalara söylenerek kaybetmemeyi öğreneceksin.

– Şarkılar söyleyen, hikâyeler anlatan, yaşamın tadını çıkaran, neşesi gözlerinden okunan insanlarla yakınlaş.

– Hedef, ulaşılmak istenen amaçtır. Nasıl ok, hedefi ararsa hedef de oku arar.

Beklenen yağmurlar başladığında, hayat hakkındaki öğütler aklımda dönmeye başlamıştı. Daha fazlasını ve okçu ustasının bu işe nasıl başladığını öğrenmek isteyenlerin Paulo Coelho’nın ‘Okçu’nun Yolu’ kitabını okuması gerekecek.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar