YAŞAM 

BENİ ÇOCUKLUĞUMA GÖTÜREN ARUNYA’NIN ANLATILARI

Baharla birlikte uyanan toprağın canlılığı bizim mahalleyi de canlandırıyordu. Dondurma mevsimi geldiğinde, el arabasıyla mahalleye uğrayan dondurmacı amcanın öğretmen oğlu geliyordu mahalleye artık. Genç kızların gizlice verdiği plaklardan çıkan nağmelerdeki sesin mesajının kime gittiğini o bilirdi sanırım. Ben, ilkokulu bitirip ortaokul heyecanı yaşadığım o yıl, dondurmacının oğlunun yanında güzel bir abla da gelmişti dondurma satmaya. Ela gözleri aynı ağabeyine benzeyen, beyaz tenli alımlı ama vakur hali biz çocukları kendine çeken, albenisi olan Arunya!

Adım Arunya, bin yıllık sedir ağacının ruhuyum!

Böyle başlamıştı bize kendini tanıtması, tanışmamız. Zarafetin bir davranış biçimi olduğunu öğrendiğimiz iyiliğin düşmanı yoktur! Sözünü kalbimize sığdırdığımız felsefeci ablamız Arunya!

Hikâye:

Annesi küçük kızının eline bir kâğıt para vererek kasaba gidip ciğer almasını söyler. Ayaklarında annesinin kendi örüp, tabanlarını sıkça değiştirip yamaladığı ebruli yün çorapları, elbisesinin altına giydiği Sümerbank pazeni pijaması olan kız çocuğu… Elindeki parayı, sıkı sıkı avcunda saklayıp kasap amcaya ciğer almaya gittiği ilk gün… Kasap tezgâhına uzanamadığı için dolanıp tezgâhın yanından parayı uzatır ve “Şu kadar ciğer ver, kasap amca” der. Kasap da gülümseyerek çocuğun istediği miktarı hazırlayıp verir. Para üstü olarak verdiklerini kızın cebine koymasını tembihler. Çocuk, annesinin ona güvenip verdiği görevi başarmanın sevinci ile eve gelir. Annesi; “Aferin benim kızıma, eve de yemeklik getirirmiş” diyerek güzel sözlerle ödüllendirir onu. Kadın, ciğer paketini alıp mutfağa yönelirken kızının sesini duyup arkasını döner. “Anne, para üstü verdi kasap amca” diyerek cebindeki kâğıt ve bozuk paraları çıkarır. Para üstü verilen miktarı görünce şaşırır kadın. “Kızım, bu paralar çok fazla, hemen geri götür” der. Küçük kız, paraları cebine yerleştirip tekrar kasaba gider. Kapıdan girdiği gibi kasabın gülümsemesiyle karşılaşır. “Gel bakalım, küçük kız” diye gülümseyen kasaba cebindeki paraları uzatır çocuk. Aslında kasap da çocuk gittikten sonra yanlış para üstü verdiğinin farkına varır. Piyasaya yeni sürülen kâğıt on lira ile yirmi lirayı karıştıran çok olmuştu. “Bak, ne diyeceğim sana, çocuk! Bundan sonra her alışveriş için geldiğinde, bugün aldığın kadar ciğer vereceğim sana!” Çocuk, kazanmanın sevinciyle seke seke eve varır.

Gerçek adının ne olduğunu bilmediğimiz masalcı ablanın bize anlattıkları, çocukların hayal dünyasını zenginleştirdiği hiç yadsınamaz, sanırım. Ayrıca dondurmacının müşterilerinin giderek artması.

Okumayı araştırmayı, belki de yazmayı sevmemin temelleri o gün atılmıştı belleğime, kim bilir!

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar