HER ŞEY GEÇER
– ADANA –
Yaklaşın, size bir sır vereceğim: Her şey geçicidir. Geçer, gider, yok olur. Geride zerre kadar bir iz bile bırakmadan hiçliğin kucağına oturur.
Ne sonsuz sanılan zaferler, ne yüreklere işleyen acılar, ne de sandıklarda saklanan gözyaşları kalır. Hepsi bir gün uçar gider, fezanın sonsuz boşluğunda bir yerlere dağılır.
“Gamına gamlanıp olma mahzun/ demine demlenip olma mağrur/ ne gam bâki ne dem bâki.”
Ne güzel özetlemiş Selimî! Ne mutluluk ne de gam ve keder kalıcıdır.
Milyonlarca yıldır gökte yanıp sönen Güneş’in bile bir gün içindeki gazlarının söneceğini ve Güneş’in de öleceğini söylüyor bilim. Uğruna kurbanlar sunulan, tapınaklar inşa edilen tanrılar ve tanrıçalar bile ölüme mahkûmsa; bizim büyük ya da küçük dertlerimizin, acı ve kederlerimizin, bekleyiş ve özleyişlerimizin ne hükmü var evrenin bile yok olmaya yazgılı kaderinin yanında?
Şu fani âlemde yaşanan hiçbir şeye büyük anlamlar yüklemediğimizde, başarının sarhoşluğuyla kendimizden geçip yenilgimizin hüznüyle kendimizi yiyip bitirmekten vazgeçtiğimizde, maddeden manaya doğru gerçek bir yol bulduğumuzda, işte, o zaman tamamlanacağız.
“Nirvana” hiç de uzakta olmayacak. Belki de Babil Kulesi’ne tırmanarak tanrılara ulaşmayı başaracağız. Nil’in suyunda yıkanıp arınacağız. Fenafillah makamına bir adım daha yaklaşmış olacağız. Her neye inanıyorsak inanalım; geçiciliğin farkına varınca tüm anlam ve anlamsızlıkların dışında yepyeni bir bilinçle yol almaya başlayacağız.
Ne aşk acısı, ne kayıplar, ne yaralar, ne de dünyaya dair herhangi bir şey hükümranlığına devam edebilir artık üzerimizde. Onlarla bir süre yaşar, onlardan hikmetli dersler çıkarır ve sonra da büyürüz, güçleniriz. Acı tortularına bile rastlamayız bir müddet sonra. Yaranın kabukları bir bir düşer zamanla. Her şey elbet gelir ve geçer; bu can kervanı da yoluna devam eder.