YAŞAM 

TURGUT’LA SELİM’İ BEKLİYORUM

Sakin bir gün…

Adana’nın o insanı deli eden karmaşasından sonra oldukça sakin bir gün geçiriyorum.

Pencerenin dışında masmavi, bulutsuz bir gökyüzü uzanıyor.

Ara sıra bir arabanın klaksonu odamda yankılanıyor.

Aşağıdan Yves Montand’ın sesi geliyor.

Alt komşum Madam Clair, Montand tutkunu.

Bütün gün onu dinliyor.

Montand şu an çok sevdiğim şarkısını söylüyor:

Les Feuilles Mortes…

Selim’le Turgut’u bekliyorum.

Onlar iki güvercin.

Penceremin sürekli konukları…

Oğuz Atay’ın ‘Tutunamayanlar’ romanındaki iki kahramanın adlarını verdim onlara.

Hayret, bugün biraz geç kaldılar.

Selim’le Turgut’a yemlerini verip onlarla biraz konuştuktan sonra bisikletime atladığım gibi yollara düşüyorum.

Asırlık çınar ağaçlarının serin gölgelerinden geçip Saint Germain Bulvarı’na çıkıyorum.

Bulvar boyunca sıralanan kafelerin önünden geçiyorum.

Erkenci bazı Parisliler kaldırımdaki masalarda oturmuş kahvelerini yudumlarken gazetelerini okuyorlar.

Sevgili köpekleri yanlarında onları bekliyor.

Paris’te tüm yollar Seine Nehri’ne çıkar” derler.

Nehrin kıyısında bir banka oturuyorum.

Sakin bir gün…

Nehir de sakince akıp gidiyor.

Hayatım gibi…

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar