NASIL BAŞLADI?
-ADANA-
Takvimler 12 Eylül’ü gösteriyordu.
1980’nin 12 Eylül’ünü…
Ressam Kenan, sabah canı sıkkın olarak uyandı.
Karnı ağrıyordu.
O gün resim yapmayı planlamıştı.
Vazgeçti.
Kalkıp darbe yaptı.
İnsanlar okullarından, evlerinden, iş yerlerinden alınıp tutuklandılar.
İşkenceden geçirildiler, hatta asıldılar, gözaltında yitip gittiler.
Halk mutluydu.
Kötü günler geride kalmıştı.
Ama daha kötü günlerin kendilerini beklediğinden haberleri yoktu.
Darbeden bir ay önce Paris’e gitmiştim.
Dönemedim.
Zaten dönemezdim.
Arananlar listesinin başındaydım.
Adımın ‘A’ ile başlaması beni liste başı yapmıştı.
Paris Güzel Sanatlar Akademisi’nin Mimarlık Bölümüne kaydımı yaptırdım.
Okulda üçüncü günümdü.
Koridorda göğsüne yasladığı kitaplarını kollarıyla sarmış, kırmızı etekli bir kız bana doğru geliyordu.
Gülümseyerek yanımdan geçip gitti.
Ne kadar da hoş gülümsüyordu.
Bana mı gülümsemişti?
Sanmam.
İki gün sonra aynı kızla yine karşılaştım.
Yine o gizemli gülümsemesiyle yanımdan geçip gitti.
Bana gülümsemiş olamazdı.
Ama koridorda benden başka da kimse yoktu.
Gülümsemesi ilk gördüğümden beri aklımdan çıkmıyordu.
Bir yerden hatırlıyordum ama çıkaramıyordum.
Yağmurlu bir gündü.
Çizim yapıyordum.
Birden bir şimşek çaktı.
Hayır, dışarda değil, kafamın içinde.
Evden fırladım.
Bir numaralı metroya bindim.
Müze durağında indim.
Yağmur beni cımcılık yapmıştı.
Müzeye daldım.
Koridorları ıslatarak tablonun olduğu yere koştum.
Üç kat camın arkasında korunan ‘Mona Lisa’ yerinde yoktu.
Anlamıştım.
Bana gülümseyen kız, Mona’ydı.
Üçüncü gülümsemesinde tanıştık.