BİR OTLA SÖYLEŞİ
-ADANA-
Dün bir otla siyaset, ekonomi, memleket, yaşadığımız olaylari yani hayat üstüne felsefi bir konuşma yaptık.
Ot, evet, ot.
Hani şu bağda, bahçede çiğneyip geçtiğimiz ot.
“Nasıl geçiyor hayat?”
“Ne olsun abi, ot gibi yaşayıp gidiyoruz işte.”
“Peki, hoşnut musunuz yaşamınızdan?”
“Olmaz mıyız hiç? Aşağıda toprak bizi besliyor, tepemizde güneş.”
“Yani tepkisiz, asalakça bir yaşam.”
“Abi, öyle deme, üzülürüm. Biz halimizden memnunuz.”
“Durağan bir hayatınız var, sıkıcı olmuyor mu?”
“Oluyor ama alıştık. Bize hayatın böyle olduğunu öğrettiler. Yaşayıp gidiyoruz işte.”
“Nane, maydanoz, tere sizin yakın dostlarınız. Onlar gibi tezgâhlarda, yani hayatın içinde olmak istemez misiniz?”
“Yok abi, onlar sıkıştırılıp demet haline getiriliyorlar ve kendilerini sattırıyorlar.”
“Peki, tepkisiz, hareketsiz yaşamanın tehlikeleri var mı?”
“Olmaz olur mu? Geçenlerde bir öküz sürüsü dostlarımın üzerinden ezip geçti. Bir yığın arkadaşım sizlere ömür.”
“Peki, hükümeti nasıl buluyorsunuz?”
“Çok beğeniyoruz abi. Bak, ekonomiyi nasıl düzelttiler.”
“Haydi, ot hayatınızda mutluluklar size.”
Tam ayrılırken arkamdan seslendi:
“Abi, şu doğa yürüyüşçülerine söyleyiver de kenardan gitsinler. Bizi ezip geçiyorlar.”
“Siz zaten ezilmişsiniz” diyemedim.