TOPLUM 

ÜRKÜNTÜ VEREN ZİHİNLER

İnsanın hayal etmekten bile ürktüğü 6 Şubat felaketinin ardından 40 günden fazla zaman geçti. Bu sürecin bize çok şey öğretmesi gerekiyor, olaylardan ders çıkaran, akıllı yorumlar yapan insanların varlığının yanı sıra ruhsuz, duygusuz, saplantılı inançları sayesinde hiçbir şey olmamış gibi rahat olabilen ve yorumlar yapabilen insanların zihin yapılarının ne kadar ürkütücü olduğunu da öğreniyoruz. Her şeyi Allah’a bağlayan korkunç insanların savları insanın midesini bulandırmaya, benim ve benim gibi düşünen insanların içinde ürküntü yaratmaya devam ediyor. Bu insanların algı ve düşüncelerinin değişmesi bundan sonraki yöneticilerin temel hedefi olmalıdır.

Böyle insanları “insan” olmaya davet ediyorum.

Zihin yapıları içindeki ruhsuz bir tanrıya inanmış insanları görmek, düşünen bilimi esas alan bir insan için çok ürkütücü. Benim en korktuğum insan tipleri onlardır. “Hacı amca” tipli insanlar çocukluğumda en ürktüğüm insanlardı, üzerinden 60 yıldan fazla zaman geçti, yıllar bana ürkmekte ne kadar haklı olduğumu gösterdi.

Ailem dindardı, babamın yanına zaman zaman din adamları gelirdi, onlarla yaptığı sohbetlerde duyduğum şeyler ürküntü vericiydi.

Örneğin Allah’ın ibret olsun diye verdiği cezaların yerine getirilmesini başka bir insana vermesi gibi, her erken ölümün tanrının cezası olduğunu söyleyerek ve insanları korkutarak dize getirdiğini söyleyen din adamları duydum. Kaza ile ölümlerin, afetlerin hep bu sebeplere bağlanmasının insanları ne kadar ürkütebileceğini hayal edin. Aslında bir katilin tanrının emrini yerine getiren bir aracı olduğunu düşünen insanların zihinlerinin korkunçluğunu hissetmenizi isterim.

Henüz çok küçük yaşlarda Kehf suresinin 66’dan 72’ye kadar olan ayetlerinde anlatılan Hızır ile Musa arasında geçen olayın yorumlanması örneğin korkunçtu. Duyduğumda bir daha inanmamak üzere dini inançları sorgulamaya başladım.

Aradan geçen onlarca yıl içerisinde bütün kutsal kitapları okudum, yetmedi, Antik Çağ’da Sümerler, Hititler, Babiller, Asurlular, Akarlar, Urartuların inançlarını okudum. Anadolu’ya İslamiyet’in yayılışı ve gerçeklerin inanılandan çok farklı olduğunu, din adına yapılan katliam ve kötülüklerin kaynağının bu kitapların yorumlanmasından kaynaklandığını fark ettim.

Şunu artık net olarak biliyorum ki din adına verilen vaaz ve hiçbir söylem gerçek değildir.

Madenler sadece ülkemizde çıkarılmıyor.

Deprem sadece ülkemizde olmuyor.

Otomobil ve diğer karayolları araçları sadece ülkemizde kullanılmıyor.

Trenler, uçaklar da öyle…

Apartman ve gökdelenler sadece bizde yapılmıyor,

Dünyanın her yerinde fabrikalar işletmeler var. Ama en yüksek ölümcül iş kazaları bizim ülkemizde gerçekleşiyor.

Ve biz sanki kör ve sağırmışız gibi ve dünyadaki tek ülkeymişiz gibi, dünyadan tecritmişiz gibi “fıtrat” makamında yorumlar yapıyoruz. Ve oransal açıdan çok büyük bir kitle buna inanıyor. Üstelik herkes uyurken kasti öldürme niyetiyle saat 04.17’de oluşu da bunu destekler gibi sanki…

Özellikle Adana’da 12-13 katlı bina birinci-ikinci kat seviyesine kadar çökerek içindeki insanlar kendi nefeslerinden bile korudukları çocuklarıyla ve onların hikâyeleriyle birlikte yığın haline gelen enkazın altında can verdiler. O “inançlı” diye yere göğe sığdıramadığımız insanlar “inançları” sayesinde huzur içinde acıma duygusundan yoksun utanmaz bir şekilde “Allah’ın takdiri” diyerek vicdanlarını rahatlatabiliyorlar.

Sorsanız “uyuşturucu” almadıklarını iddia edecekler.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar