TOPLUM 

TEKDÜZELİKTEN TEKİNSİZLİĞE KADIN

Evde mutfak, temizlik gibi hizmet etmek üstüne tanımlanmış eylemlerin kadınlarca üstleniyor olması ve kadının kendisine tanımlanmış bu sınırlar dışına çıkamaması evlilik kurumunun geleneksel kalıplara bağlı yaşanıyor olmasıyla ilgilidir. Toplumsal cinsiyet kapsamında ele alınan bu değerlendirmeler yalnızca edebiyatta değil sinemada da karşımıza çıkmaktadır. Son zamanlarda izleme fırsatı bulduğum ve tesadüfen benzer düğümleniş ve çözümlenişe sahip olan ‘Bana Karanlığını Anlat’ (2022) ve ‘Sofra Sırları’ (2018) filmleri, kadının toplumsal cinsiyet kalıplarınca kuşatılmışlığını ele alan filmlerden. Kurgularının çıkış noktası benzer olan filmlerde toplumsal normların kadın üstündeki etkileri sorgulamaya açılmaktadır. Kadınların benliği ve evlilikle birlikte erkeğin kontrolünde şekillenen kimliği arasındaki bocalayışları, bu bocalamanın kadının ruh halinde ortaya çıkardığı değişimler filmlerin temel meselesi olarak aktarılmıştır. Erkeğin kimi vaatlerle evlenmeye ikna ettiği kadın, evlilikle birlikte köleye dönüştüğü bir hayatın soğuk gerçeğiyle karşılaşır. Evlenmeden önce dışa dönük ve pozitif duruşu olan iki kadının evlilikle birlikte eve hapsedilmesi, toplumsal hayattan koparılması, sürekli yargılanarak yetersiz hissettirilmesinin yarattığı öfke her iki filmde de kadın karakterin hayatını değiştirir. Bu değişim olumsuz bir seyir izlese de kadının özgürleşmesini sağlamış, içindeki yenilmişliği korkularıyla baş ederek bastırabilmesini sağlamıştır.

Her iki filmde de kadının mutfakla olan bağı, çatışmayı var eden önemli bir detaydır. Senaristliğini ve yönetmenliğini Gizem Kızıl’ın üstlendiği 2022 yapımı film ‘Bana Karanlığını Anlat’, loş bir odadaki yemek masasının açıda belirmesiyle başlar. Nermin, masada oturan kocası Veli’ye yemeğini getirir ve kocasının karşısına oturarak yemeğini yemeye koyulur. Kocası önüne getirdiği yemekten memnun olmaz ve tabağı önünden uzaklaştırır. Masadaki farklı yemekleri elini kullanarak tadan Veli’nin sofrada bir yandan da biriyle mesajlaşarak gülümsemesi, Nermin’in mutsuz, gergin ve öfkeli bakışı evliliklerindeki problemin varlığına işaret eder. Evin kasvetli ve boğucu atmosferi, Nermin için evliliğin ne denli bunaltıcı olduğunu aktaran bir detaydır. Yemek, ansızın Veli’nin nefessiz kalışı ve ilaçlarını istemesiyle bölünür. Nermin, ilaçları almak üzere masadan kalkarak dolaba yönelir, telaşlı bir şekilde yere düşmüş olan Veli’nin yanına gelir; fakat ilacı vermez. Nermin’i Veli’ye ilaçları vermekten alıkoyan, cehennem azabına dönüşen evliliğidir. Okulu bitirmesine rağmen işe girmesi istenmeyen, çocuklarına bakma hayalleri kuran Nermin, çocuk sahibi olamamış; Veli ise çareyi annesinin aracı olduğu bir aile dostunun kızıyla yakınlaşmakta bulmuştur. Nermin ile boşanmanın arifesinde kalp krizi geçirerek ölmesi ise Veli’nin ailesine dair farklı gerçeklerin ortaya çıkmasını sağlayacaktır. Film, Veli’nin cesedinin otopsi sonrası gasilhaneye getirilmesi ve yıkanması boyunca yaşananlara odaklanır. Nermin’in Veli’yle olan hesaplaşması, Veli’nin annesinin oğlunun ölümünü kabul etmek istememesi, erkek kardeşinin Veli’yle ortak aldıkları bir arsanın akıbetinden ötürü endişelenerek Nermin’e arsadan vazgeçmesi için para teklif etmesi, Veli’nin hayatındaki diğer kadın Zeynep’in kendi ailesinden kurtuluş yolu olarak gördüğü Veli’yi kaybetmesine rağmen Veli’nin ailesine iyi görünme çabası gasilhane önünde tanık olduğumuz manzaralardır. Elbette insanların tutumundaki ikiyüzlülüğün açığa çıkması irdelenen bir başka mesele olsa da Nermin’in Veli’yle olan kavgası evlilik kurumunun ataerkil toplumlarda kadın için ne denli tehlikeli boyutlara ulaşabildiği gerçeğini de ortaya koyar. Nermin, Veli’nin ölümüne değil, gençliğine üzülmektedir. Yalnızlıkla baş edememekten, hayata karışamamaktan endişe duyar. Bir evliliğin kadın üzerindeki yıkıcı etkisi Nermin’in şu yakarışıyla somutlaştırılır:

Beni dönüştürdüğün şeyle ben burada bir başıma kaldım. Her meziyetimi tek tek elimden aldın benim. Ben okulumu dereceyle bitirdim. Sen anlamazsın, sen yapamazsın, senin aklın ne keser, sen nereden bileceksin diye diye beni şu aklımdan şüphe eder hale getirdin. Senden nefret ediyorum.

Ne yapacağını bilemeyen Nermin, yalnızlıktan ürker ve tek başına nasıl yaşamını sürdüreceğini bilemez. Veli’nin hayata dönme ihtimalinden de endişe duymaktadır. Endişenin etkisiyle halüsinasyon görür. Veli’nin hayata dönmesiyle Nermin’in korktuğu başına gelse de hastaneye götürülürken yolda kalbinin durmasıyla yeniden gasilhaneye getirilmesi bir olur. Bu sırada imamın Nermin’i dul kalmayacağı için şanslı kılması ise Nermin’i çileden çıkarır. Dul kadının erkek tarafından korunduğunu belirten imama itiraz eden Nermin, evdeki musibetleri işaret ederek, “Ne tuhaf, canavarları yaratan da aynı onlardan koruyan da aynı, hepsi aynı” diyerek erkek egemenliği gerçeğini bir cümleyle özetler. Film, Veli’nin defnedilmek üzere mezarlığa götürülmesi ve Nermin’in derin bir oh çekmesiyle sonlanır. Evin, evliliğin, gasilhanenin, akrabaların, yani kadını toplumsal olarak kuşatan ve yönlendiren bütün baskı araçlarının uzaklaşmasıyla Nermin aydınlık bir yolun başında tek başına kalır. Hayata yeniden karışmak için bütün bağlarından kurtulmuştur.

Senaristliğini ve yönetmenliğini Ümit Ünal’ın üstlendiği 2018 yapımı ‘Sofra Sırları’ da ‘Bana Karanlığını Anlat’ filminin açılış sahnesiyle benzer bir girişe sahiptir. Film; ışık almayan, kasvetli bir evin yemek masasında birbiriyle iletişimi olmayan Neslihan ve kocası Ethem’in bulunduğu kahvaltı sofrası sahnesiyle başlar. Ethem’in işe gitmek için kapıya yönelirken televizyon izlerken dalıp giden Neslihan’ı umursamaması izleyiciye problemli bir evlilik olduğunu işaret etmektedir. Kendisini yalnız hissettiği evliliğinde TV’de yemek programı sunduğunu hayal eden Neslihan’ın kendisini avuttuğu tek başarısı lezzetli yemekler yapmaktır. Her akşam saat tam yedide evde olan kocasını hazır bir yemek masasıyla karşılayan, içkisini istediği gibi hazırlayan ve yemek sırasında kocasına masaj yapmayı görev edinen Neslihan’ın rutini ve tek gerçeği bu olmuştur. Kendisini Ethem’le tanımlayan, kocasını mutlu etmek için her gün aynı düzeni kurmayı iş edinen Neslihan, ifadesiz yüzüyle dikkat çekmektedir. Evliliğin kadına yüklediği geleneksel sorumlulukların köleleştirdiği ve adeta robotlaştırdığı kadınların temsili olan Neslihan, çok erken yaşta okulu yarım bırakmış ve Ethem’le evlenmiştir. Bu evlilikte Ethem’in işi dolayısıyla farklı yerlerde bulunmuş, yaşadığı yer olan İstanbul’la bağını koparmıştır.

Bir gece elinde bir çanta dolusu parayla eve gelen Ethem, Neslihan’dan sıkıldığını ve ayrılmak istediğini söyler. Neslihan’ın bunu inkâr etme çabaları da sonuç vermez. Ethem Bey, gönlünü komşusu Meral Hanım’a kaptırmıştır. Karısından, yaşadığı ev ve hayattan sıkıldığını söyleyen Ethem, bir yandan Neslihan’ın hazırladığı yemekten yemektedir. Yediği lokmanın nefes borusuna kaçması ve çırpınırken başını çarparak düşmesi ölmesine neden olur. Neslihan’ın yaşananları görmesine rağmen yardım etmemesi eşine olan öfkesini ve ondan kurtulma isteğini ortaya koyar. Ethem’in ölümünü yemek yaparak unutmak isteyen ve soğukkanlı bir şekilde markete giderek malzeme alan Neslihan eve döndüğünde eşinin öldüğünü fark etmiş gibi davranır ve yardım ister. Eşinin ölümü sonrası Meral’le arkadaşlık kuran Neslihan, Meral’i zehirli olduğunu bildiği mantarlardan yaptığı yemekle zehirler. Bu ölümlerin üst üste yaşanması Komiser’i şüphelendirmiş ve Neslihan’ı takip etmesine neden olmuştur. Neslihan’ın çiçekçi çırağı Ramo’yla yakınlaşması, eşinden geriye kalan duygusal boşluğu Ramo’yla doldurmak istemesi ise evliliğin kadınlar üstünde yarattığı bir başka tahribatın varlığını ortaya koyar. Kendisini başkasının mutluluğuna adayarak rahatlatan ve hizmet etmeyi en büyük uğraşı haline getiren Neslihan, Ramo’yu eve alarak Ethem’in yerini başka bir otoriteyle doldurmayı çözüm olarak düşünür. Her akşam saat yedide Ethem için ne yapıyorsa Ramo için de aynı hizmette bulunmaya başlar.

Ethem’in arkadaşları Mehmet ve Ahmet’in bir çanta dolusu paranın varlığından haberdar olması ise Neslihan’dan parayı istemelerine neden olur. Ramo’nun da bu paradan haberdar olması Neslihan’a yaklaşımını değiştirir. Ahmet ve Mehmet’i ortadan kaldıran Ramo’nun Neslihan’a parası için yardımcı olması ve cinayet işlemesi, Neslihan’ı hayal kırıklığına uğratmıştır. Tutuklanan Ramo’yu yalanlayan ve suçlamalardan sıyrılan Neslihan, paranın bir kısmını Ahmet ve Mehmet’in eşlerine vermiş, ekonomik özgürlüklerini elde eden kadınlar kocalarının ölümünü unutarak hayal ettikleri lokantayı açmak için ayrılmışlardır. Neslihan da bütün korkularına, endişelerine ve alışkanlıklarına rağmen en başında yapması gereken şeyi yapar: Evi terk ederek memleketi İstanbul’a döner. Bir akşam saat yediyi gösterdiğinde evi terk eder. Boğaz’da bir vapurda sığındığı tüm hayallerden uzaklaşmış, özgürlüğüne kavuşmuştur.

Kadının ezilen konumuna bağlı olarak ortaya çıkan ve sezilmesi güç karanlık bir tarafı vardır. Her iki film de evliliğin bunalıma sürüklediği kadını ele almıştır. Nermin, bunalımının varoluşsal bir temele dayandığını yakınmalarıyla ortaya koyarken Neslihan, daha donuktur ve aklından geçenleri sezdirmez. Nermin’e göre daha ağır bir buhran geçirmektedir. Karanlık bir atmosferin izleyiciyi de içine almayı amaçladığı bu buhran, edebiyatımızda Mine Söğüt ve Gamze Arslan gibi kadını merkeze alan öykücülerin metinlerinde yaratılan atmosferle de benzerlik gösterir. Fakat yine de söz konusu filmler öyküdeki sertliği taşımamakta, trajikomik bir akış içinde kadının tekinsizliğini aktarmaktadırlar.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar