YAŞAM 

YAKAMOZUN KIRBAÇ SESLERİ

Yüzümde yaz rüzgârının cezbedici güzelliği… Sağımda solumda balıkçı tekneleri… Altımda bir kaya parçası, hafiften kalça kemiğimi ağrıtır cinsten… Kolumda zamanın gece yarısını geçtiğini gösteren bir saat… Ve kulağımda, görünmeyen bir yakamozun denize vurduğu kırbacın acı sesleri…

İçimde ise oturduğum yerin altından yengeç çıkabileceği korkusu ve yalnızlığın hüznü…

Ağustosun bazen bunaltıcı bazen serinletici bir gece yarısında yakamozun kırbaç seslerini simgeleyen dalga sesleri hüzünlü bir senfoniyi dinletmekte. Yakamoz da, bu yazıyı yazan kişi de aynı kavşakta buluşmakta bu gece, hüzün konusunda.

Yakamoz hüzünlü bu gece, ortada görünmüyor. Ama orada olduğunun sinyallerini veriyor, denize vurduğu kırbacın çıkardığı seslerle. Yakamoz denize kızmış, hırçınlaşmış adeta. Çünkü gökyüzünde ay görünmüyor bu gece. Ay denizle başka bir koyda bütünleşmiş, orada aldatıyor bu koydaki yakamozunu. Burada ise sadece gözyaşları kalmış yakamozun, yanaklarından boynuna dökülürcesine.

Bu yazıyı yazan kişi de hüzünlü bu gece. Onun da bütünleşecek kimsesi yok yanında. Sadece gecesinde onu yalnız bırakmayan denizin hışırtısı ve kayalara çarpan dalga sesleri var. O da hüznünü, bu kelimeleri kâğıda dökerek dışa vuruyor. Zamanın geç olduğunu bilmesine rağmen, kalkmak istemiyor yerinden. Kalkıp da gitmek demek, yakamozu bu gece o hüzünlü haliyle baş başa bırakmak demek olduğunu biliyor çünkü.

Zaman iki sularını çoktan geçti. Ay hâlâ ısrarlı, yüzünü göstermiyor. Yakamoz iyice çileden çıkmış durumda. Kırbacını var gücüyle vuruyor denizin masum yüzüne. Hıçkıra hıçkıra ağlıyor deniz! Yakamoz da üzülüyor ama yapacak başka şeyi yok; belki de bu şekilde alıyor aydan intikamını.

Bu gece yakamoz da, bu yazıyı yazan kişi de kederli. Birbirini anlayabilen yalnızlığın iki simgesi olan ikili… Bu gece ikisi de ağlıyor gizli gizli. Yakamoz ortada olmadan denize vurduğu kırbaç sesleriyle, bu yazıyı yazan kişi de gözünden yaş akıtmadan kâğıda damlattığı yaşı simgeleyen mürekkeple…

Her ikisi de uyuyacak biraz sonra. Ve her ikisi de ulaşacak bir gün sevgilisine, gözle görülür iki varlık olabilmek için. Çünkü ikisi de biliyor ki; ne yakamoz aysız var olabiliyor bu dünyada, ne de bu yazıyı yazan kişi kendi dilinden anlayan bir sevgilisiz.

Gece ilerledikçe ilerliyor. Uyku vaktim geldi sanırsam. Biraz daha kalırsam eğer burada, ya altımdan bir yengeç dürtecek beni ya da havlayan köpeklerin saldırısına uğrayacağım.

________________________________

Not: 15 yıl önce yazılmış bir yazı…

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar