KÜLTÜR-SANAT 

YUNAN MİTOLOJİSİNİN EN UNUTULMAZ ÖLÜMÜ / İKARUS’UN DÜŞÜŞÜ

Kendim de naçizane bir hikâye anlatıcısı olmaya çalıştığımdan, tarih boyunca anlatılan ve gerek yazılı gerek sözel olarak kuşaktan kuşağa aktarılan öykülere hep çok ilgi duyarım. Yerli ve yabancı efsaneleri, mitleri ve inanışları bayıla bayıla okur, dinlerim. Bu alanda, anlatılan hikâyelerin çeşitliliği ve karakterlerin derinliği bakımından Yunan mitolojisini ayrı severim. Gerçekten de Yunan mitolojisi okumak, ne bileyim, ‘Yüzüklerin Efendisi’ serisini izlemekle aynı keyfi verir insana. Hayal gücünüz genişler, ufkunuz on katına çıkar…

Antik Yunan mitlerine olan özel ilgimden dolayı, yıllar içinde bu alanda yavaş yavaş büyüyen bir bilgi birikimim oldu. Yüzlerce karakterle tanıştım, yüzlerce hikâye okudum. Ama bu hikâyelerden birisi, beni diğerlerinden çok daha vurdu, besledi, “Vay anasını” dedirtti ve belki de hayata karşı duruşumu etkiledi: İkarus’un Düşüşü. Tabii, efsane İngiliz Rock grubu Iron Maiden’ın bu hikâyeden esinlenerek yazmış olduğu ‘Flight of Icarus’ adlı şarkı da beni bir miktar gazlamış olabilir!

Peki, kimdir bu İkarus, nedir hikâyesi? Anlatmaya babası Daidalus’tan başlamak en iyisi.

DAİDALUS KİMDİR?

İsminin anlamı “ustaca işleyen” olan Daidalus hem mimar hem heykeltıraş hem de mucittir. Kısacası eli her işe yatkındı. Bir cinayet vakası sonucu Atina’dan sürgün edilen Daidalus Girit’e, Kral Minos’a sığınmıştı. Burada yaşadığı dönemde kralın kızı Ariadne için bir dans pisti dâhil pek çok icat yaptı. Giritli bir kadından “İkarus” adlı bir oğlu oldu.

MİNOTAUROS VAKASI

Kral Minos’un karısı olan Pasiphae, denizler tanrısı Poseidon tarafından lanetlenince bir boğayla çiftleşip hamile kaldı. Doğan çocuk yarı boğa yarı insan olan bir yaratıktı. Minotauros (Minos’un boğası) denilen bu yaratık, Daidalus’un yaptığı özel bir labirente kapatıldı.

Girit’e yenilen Atina, haraç olarak yedi yılda bir yedi erkek ve yedi kadını adaya gönderiyordu. Gençliğinin baharındaki bu on dört insan, doymak bilmeyen Minotauros’a kurban veriliyordu. Atina Prensi Theseus o yıl kurbanlar arasındaydı. Niyeti canavarı öldürüp halkını bu beladan kurtarmaktı. Ama labirentten nasıl çıkacağını bilemiyordu. Ariadne ise onu ilk gördüğü an âşık olmuştu.

BİR YUMAK İPLİK

Ariadne’ye bir yumak iplik kullanması fikrini Daidalus verdi. Plana göre Theseus ipliği labirentin girişine bağlayacak, dönerken de ipi takip ederek çıkışı bulacaktı. Tam da öyle oldu. Yakışıklı prens, canavarı öldürdü, Ariadne ve diğer Atinalılarla birlikte kaçtı. Yaratığın ölümünde Daidalus’un parmağı olduğunu anlayan kral, onu ve oğlu İkarus’u yüksek bir kuleye kapattırdı.

BABA OĞLUN KAÇIŞI

Kulede kilit altında olan baba oğlun tek ziyaretçileri, pencerelere konan kuşlardı. Onları gören Daidalus’un aklına bir fikir geldi. Sabırla, metanetle planını uygulamaya koyuldu. Kuş tüylerini balmumuyla yapıştırarak iki çift kocaman kanat yaptı. Biri kendisi biri de oğlu için.

DAİDALUS’UN ÖĞÜDÜ

Kanatların çok dayanıklı olmadığını bilen Daidalus, atlayış sırasında oğluna ne çok yüksekten ne de çok alçaktan uçması öğüdünü verdi. Yükselirse güneş, kanatlardaki balmumunu eritecek, denize yakın uçarsa da kanatları nemlenecekti.

VE DÜŞÜŞ

Kaçış başarıyla gerçekleşmiş, ikisi de Girit Adası’ndan uzaklaşmaya başlamışlardı. Fakat sonuç olarak İkarus, babasının oğluydu. Ömrü babasının icatlarıyla geçmişti. Her şeye karşı merak duyan bir genç adamdı. Uçmanın verdiği coşku ve heyecanla yükseldi, yükseldi, gözlerini kamaştıran parlak güneşe giderek daha çok yaklaştı.

Balmumunun eridiğini fark ettiğinde artık çok geçti. Kuş tüyleri döküldü, kanatları koptu. Kendi ise Ege Denizi’nin sularına gömülerek hayatını kaybetti. Daidalus, çaresizce oğlunun ölümünü seyretti.

İKARUS’UN ÖYKÜSÜ NE ANLATIYOR?

Efsane bu şekilde… Peki, İkarus’un babasının öğüdüne uymayıp kendi felaketine yol açmasının sebebi neydi? Şımarıklığı veya düşüncesizliği mi? Genç adam, gururuna mı yenildi yoksa haddini mi aştı?

Bu hikâye ana babasının sözünü dinlemeyen evlatlara anlatılacak denli ibret verici görünse de ben böyle düşünmüyorum. İkarus’un güneşe yakın uçmasının sebebi; benim bu yazıyı kaleme almamın ve sizlerin şu anda okuyor olmanızın sebebiyle aynı bence: Merak ve tutku. İkarus’u öldüren şey: Özgürlüğe ve keşfetmeye karşı duyduğu o büyük tutku.

İkarus, belki de güneşe dokunmak istedi. Ne bileyim, güneşin ardında ne olduğunu keşfetmek istedi. Bu isteğin ona ölüm getireceği zerre umurunda değildi belki! İnsan her gün kanat takıp uçmuyordu ya!Zirvede bırakmak” belki de onun için en iyisiydi.

Sonunda öleceğini bile bile güneşe doğru kanat çırpan İkarus’un öyküsü; keşfetmeye tutkuyla bağlı insanlar için ilham verici ve unutulmaz bir öykü. Hiç yaşanmamış olsa bile…

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar