KÜLTÜR-SANAT 

‘BU TOPRAKLARDA AŞKLAR ÖLÜMÜNEDİR’ / ŞAHMERAN VE LOKMAN HEKİM’İN HİKÂYESİ – 1

Belden aşağısı yılan, yukarısı insan olan Şahmeran’ın hikâyesi, Anadolu’da binlerce yıldır anlatılır. Kimine göre erkektir Şahmeran kimine göre kadın. Kimine göre Mardinlidir kimine göre Tarsuslu ya da Adanalı. Farsça bir sözcük olan Şahmeran, “yılanların şahı” anlamına gelir. Türk, Kürt, İran ve Irak mitolojilerinde görülen bu karakter hakkındaki en yaygın efsane, buruk bir aşk hikâyesi üzerine kuruludur. Şahmeran ile gelecekte Lokman Hekim olacak sevdiğinin hikâyesidir bu. Gelin, bu efsaneyi yakından inceleyelim.

CEMŞAB’IN MAĞARAYA DÜŞÜŞÜ

Uzun boylu, yakışıklı bir genç olan Cemşab (bazı kaynaklara göre Tahmasp), odun keserek geçimini sağlayan fakir bir ailenin oğludur. Bir gün, arkadaşlarıyla birlikte bal dolu bir mağara keşfeder. Balı çıkarmak için Cemşab’ı aşağı indiren arkadaşları, onu orada bırakıp kaçarlar. Mağaranın içi o kadar karanlıktır ki genç adam hiçbir şey göremez. Yalnızca etrafında hareket eden bazı yaratıkların seslerini duyar. Çok korkmuştur. O sırada bir ışık huzmesi belirir. Elini gözlerine siper eden Cemşab, uzunlu kısalı, farklı renklerde binlerce yılanın etrafını sarmış olduğunu görür. Yılanların hepsi kafalarını kaldırmış, aynı ışık huzmesine doğru bakmaktadır. Işığın içinde görüp görebileceği en güzel kadının yüzünü görür Cemşab. Donakalır. Belden aşağısı yılan olan kadın sürünerek ona yaklaşır.

ŞAHMERAN İLE TANIŞMA

Şahmeran gülümseyerek elini genç adama uzatır ve “Korkma benden, Cemşab,” der, “ben yılanlar ülkesinin kraliçesi Şahmeran’ım. Benden sana zarar gelmez. Ben dünya düzeni kurulmaya başladığı andan beri vardım. Krallığıma hoş geldin. Bundan böyle benim misafirimsin. Şimdi yat ve dinlen. Sonra seninle uzun uzun konuşuruz.

Ertesi sabah uyandığında genç adam, Şahmeran’ı mükellef bir kahvaltı sofrasının başında otururken bulur. Yılanların Şahı, Cemşab’ı kahvaltıya davet eder. Adam, kadına; kadın da adama birbirlerini görür görmez âşık olmuştur. İkisi de gözlerini birbirinden ayıramamaktadır.

Âşığını yanında tutmak isteyen Şahmeran, “Bak, Cemşab, ben insanlığın bütün tarihini biliyorum. İstersen sana anlatayım” der. Ve başlar anlatmaya… Anlatır da anlatır… Günler geceleri, geceler gündüzleri kovalar. Bu sohbetler sırasında tarihin en soylu aşklarından birisi başlar.

YERYÜZÜNE DÖNÜŞ

Zamanla Şahmeran’ın anlatacağı bir şey kalmaz. Cemşab ise yeryüzünü özlemeye başlamıştır. Sevdiğinin gitmek istediğini öğrenen Yılanların Şahı, önce izin vermez. Fakat genç adamı üzgün görmeye de dayanamaz. Bir gün âşığını karşısına alır ve şöyle der:

Ey Cemşab, beni iyi dinle, sözlerime iyi kulak ver. Biliyorum, gitmene izin verirsem sen de bana ihanet edeceksin ve yerimi diğer insanlara söyleyeceksin. Ancak bu topraklarda aşklar ölümünedir. Seni çok sevdiğimden dolayı üzülmene dayanamıyorum. Bu sebeple gitmene izin veriyorum. Ancak bana bir söz vermeni istiyorum. Ne sebeple olursa olsun başka insanlarla beraber suya girme.

Sevdiğine asla ihanet etmeyeceğine dair söz veren Cemşab, yeryüzüne döner. Bir köye yerleşir ve marangozluk yapmaya başlar. Arada sırada gizlice mağaraya girip Şahmeran ile buluşur. Fakat bu mutlu günler uzun sürmeyecektir.

KRALIN HASTALIĞI VE KÖTÜ VEZİR

Cemşab’ın yaşadığı ülkenin kralı, amansız bir hastalığın pençesine düşer. Ülkenin bütün hekimleri toplanır ama hiçbiri bu hastalığa çare bulamazlar. Kötü kalpli vezir, her fırsatta hastalığın tek çaresinin Şahmeran’da olduğunu söyler, durur. Onun etinden bir parça yemenin hastalığına şifa olacağına kralı inandırır. Sonunda kral, Yılanların Şahı’nın bir an önce yakalanmasını emreder.

Bütün ülkede Şahmeran aranırken bilge bir adam, insanların gruplar halinde hamamlara sokulmasını tavsiye eder. Böylece Şahmeran’ın yerini bilen biri bulunabilecektir. Vezir bu fikre ikna olur ve uygulamaya başlar. Cemşab’ın yaşadığı köye de gelen askerler, herkesi toplayıp büyük bir hamama götürürler. Şahmeran’a verdiği sözü hatırlayan Cemşab hamama girmek istemez; fakat askerler onu zorla içeri sokarlar. Suya giren genç adam tüm gözlerin üzerine dikildiğini fark eder. Kendisine baktığında, vücudunun yılanlarınki gibi pullarla kaplandığını görür. Askerler tarafından yakalanan Cemşab, vezirin huzuruna çıkarılır.

Vezirin amacı aslında kralı iyileştirmek değil, dünyanın bütün sırlarına sahip olmaktır. Cemşab’a günlerce işkence yaptıktan sonra Şahmeran’ın yerini söyletir. Onun söylediği yerde mağarayı bulan askerler Şahmeran’ı yakalayıp saraya getirirler.

ŞAHMERAN’IN SIRRI

İki âşık, kralın sarayında karşı karşıya geldiğinde, Şahmeran utanç dolu Cemşab’a döner ve “Ey sevdiğim, üzülme,” der, “biliyorum ki sen bana kendi canın için ihanet etmedin ama ben de sana dememiş miydim, bu topraklarda aşklar ölümünedir diye. Bak şimdi anladın mı? Sen üzülme, ne olur!

Bu sözler üzerine Cemşab’ın utancı daha da artar. Yılanların Şahı, krala dönerek konuşmaya devam eder:

Şimdi size sırrımı vereceğim. Kim ki benim kuyruğumdan bir parça koparıp yerse, o bütün dünyanın sırrına ve gizemine vakıf olacak. Her kim ki benim kafamdan bir parça koparıp yerse o da o anda öte dünyayı boylayacak.

Şahmeran sözlerini bitirmeden kılıcına davranan vezir, onun gövdesini ikiye ayırır. Kuyruğundan bir parça koparıp ağzına atar. Cemşab ise oracıkta ölmek için sevdiğinin kafasından bir parça ısırır. Vezir ölür, Cemşab sağ kalır. İşin aslı, Şahmeran son anda yaptığı planla bütün bilgisinin sevdiğine geçmesini sağlamıştır.

LOKMAN HEKİM’İN DOĞUŞU

Sevdiğini kaybetmenin acısına dayanamayan Cemşab kendini dağlara, bayırlara vurur. Ülke ülke dolaşmaya, engin bilgisiyle insanları iyileştirmeye başlar.

Peki, Cemşab nasıl Lokman Hekim oldu? Lokman Hekim efsanesi nasıl doğdu? Bunu da bir sonraki yazıda öğreneceğiz.

Siz Şahmeran Efsanesi hakkında neler düşünüyorsunuz? Efsanenin bildiğiniz başka versiyonları var mı? Yorumlara yazın, lütfen.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar