KÜLTÜR-SANAT 

‘GAME OF THRONES’ İLE 10 YIL!

Kim olduğunu asla unutma. Çünkü diğer insanlar bunu unutmayacak, kimliğini bir zırh gibi üzerinde taşı. Böylelikle kimse bunu sana zarar vermek için kullanamayacak!” – Tyrion Lannister

Zaman hafıza için en büyük düşmanlardan biridir. Zamanın iyileştirici yanının olduğu su götürmez bir gerçek olsa da fazla zaman adeta bir zehirdir. Güzel bir anıyı, güzel bir olayı unutturabilecek bir zehir… Bazı kitaplar, bazı karakterler ve bazı yapımlar vardır ki zamana ve onun acımasız zehrine direnirler ve ilk günkü halleriyle ayakta kalırlar. İşte, ‘Game of Thrones’ de hem kitap serisi hem de 9 yıl ekranlarda boy göstermiş bir dizi olarak ayakta kalmayı, hafızalardan ve kalplerden silinmemeyi başarmış bir yapım…

Kitap olarak raflardaki yerini 1996 yılında 9 kitaplık serinin ilk kitabı olan ‘Taht Oyunları’ almış, serinin diğer kitapları olan ‘Kralların Çarpışması’, ‘Kılıçların Fırtınası’, ‘Kargaların Ziyafeti’ ve ‘Ejderhaların Dansı’ ikişer cilt halinde peş peşe yayınlanmıştır. Kitaplar, büyük ilgi görmüş, George R.R. Martin kısa zamanda büyük bir popülerlik yakalamıştır. Kitabın kurgusuna ve karakterlerine adeta âşık olduğunu belirten dizi ve film içerik şirketi HBO, ‘Taht Oyunları’nı ekran önüne uyarlamaya yazarı kısa sürede ikna etmiştir. 2009 yılında ‘Game of Thrones’in (GOT) hazırlık aşaması başlamış ve ilk tohumları atılmıştır. 2011 yılının 17 Nisan’ında ise GOT ekranlardaki yerini alarak tohum sürecinden çıkmış ve kökleri toprağa sıkıca bağlı bir ağaç gibi filizlenmiştir. Tüm dünya aynı anda ‘Game of Thrones’ nidaları atmış, her kalbe dizinin bir karakteri kısa zamanda yerleşmeye başlamış, yazılı ve görsel tüm yayın organlarında günlerce, haftalarca, hatta aylarca ‘Game of Thrones’ evreni ve kurgusu konuşulmuştur. Ben, bu evrenle hemen tanışan şanslı okurlardan ve izleyicilerdenim. Yakın çevremdeki herkes ‘Game of Thrones’in benim için bir diziden çok, bir tutku olduğunu bilir. Dizi sekiz sezon sürmüş, her bölüm bir saatlik bir süreden oluşmuş ve her sezona izleyenleri hayretlere düşüren olaylar yerleştirilmiştir. İşte, tüm bunlar benim ‘Game of Thrones’e aşkla bağlanmamı ve onu birçok yapımdan üstün tutmamı sağlamıştır.

KURGUNUN BİR ÖGEDEN ÇOK BİR SANATA DÖNÜŞME SÜRECİ GOT’LA BAŞLADI

Kitapları ekran önüne ya da beyazperdeye uyarlanacak her yazar, bu uyarlamaların eserlerine sadık kalınacak şekilde yapılmasına dikkat eder. ‘Game of Thrones’ de kitaplardan ekranlara birebir aktarımın en güzel örneklerinden biri. Sezonları izleyen izleyiciler içinde kitapları okuyanlar da vardı ve diziyi izlerken kitapların satırları arasında geziyormuş hissine kapıldılar.

Westeros, binlerce yıldır kralın şehridir ve diğer krallıkların düzeninin, refahının ve devamlılığının sağlanmasındaki ana unsurdur. Targaryen Hanesi’nin binlerce yıl önce en büyük ejderha Kara Dehşet Balerion’un ateşiyle bin kılıcı eritip demir tahtı bu kılıçlarla inşa etmesinden sonra Westeros artık King’s Landing, yani Kralın Şehri olmuştur ve demir tahta oturan her kral tüm insanların tek gerçek kralı sayılmıştır. Tahtın şimdiki sahibi olan Robert Braethon, yedi krallığın en zengin hanesi olan Lannisterler’in tek kızı Cercei ile evlidir ve Cercei yedi krallığın kraliçesi olmuştur. Tahtta Braethon Hanesi’nden bir isim oturmasına rağmen yedi krallığın asıl yöneticisi aslında Lannister Hanesi’dir. Robert Braethon sadece perdenin önündeki, ipleri başkasının elinde olan bir kukladır. Diğer krallıklar bu durumdan memnun gibi görünse de durum aslında hiç öyle değildir. Güney’de Dorneliler, Lannisterlara geçmişten beri büyük bir nefret duymaktadır ve tahtı onlardan almak için her şeyi yapmaya hazırlardır. Targaryen Hanesi ise yıllardır unutulmuş, tarihin tozlu sayfalarına karışmışlardır, ta ki Daenerys Targaryen’in üç ejderhası yumurtalarından çıkana kadar… Artık ‘Targaryen’ler de demir taht için mücadele etmeye hazırdır. Robert Braethon’un tek gerçek dostu olan Starklar ise taht oyunlarının ilk kurbanı olmuş ve hanenin neredeyse tüm üyeleri canice katledilmiştir. Batı’nın en güçlü hanesi olan Tyreller ise ancak evlilik şartıyla Lannisterler’e destek olacaklarını söylemişlerdir. Her hanenin demir tahta ulaşma ve yedi krallığı yönetme mücadelesindeki oyunda farklı bir kozu vardır ve taht oyunları iyice kanlı, şereften uzak ve tehlikeli bir hale gelmektedir. Bu sonu belli olmayan merdivende herkes amansızca tırmanıp dururken kimi tanrıyı pis işlerine alet edecek kimi en çok sevilenleri koz olarak kullanacaktır. Gökte ejderhaların dansı başlarken yerde ise buzla ateşin şarkısı söylenecektir!

Kitapların kurgusu tam olarak böyleydi ve dizinin yapımcıları “asıl olanı bozmadan” yapay kurguyu adeta bir sanata dönüştürdüler, serinin yazarı George R.R. Martin bile eminim bu kadarını hayal etmemişti.

DİZİDEKİ KARAKTERLER MİLYONLARCA İNSANIN SEVGİSİNİ KAZANDI

Dizinin en çok sevilen karakterlerinden biri olan Daenerys Targaryen, unutulmaya yüz tutmuş Targaryen Hanesi’nin son üyesidir. Ejderhaların ve ejderha yumurtalarının adeta masal sayıldığı bir çağda üç ejderha yumurtasını alarak devasa bir ateşin içine yürümüş, onları yumurtadan çıkarmayı başarmıştır, ejderhalar en son yüz yıl önce gökyüzünde görülmüştür, Danerys Targaryen üç ejderhası Dragon, Viserion ve Rheagal ile artık Ejderhaların Annesi olmuş, gittikçe güçlenmiş ve demir tahtın en güçlü rakiplerinden biri haline gelmiştir. Ateşin bizzat kendisi olan bu kadını durdurmak hiç de kolay olmayacaktır.

Nedd Stark’ın gayrimeşru oğlu Jon Snow ise ailesi tarafından Kara Kale’ye gönderilmiş, burada kendi kaderine terk edilmiştir. Jon, Kara Kale’de tüm tehlikelerle başa çıkıp Gece Nöbeti’nin Lord Kumandanı olmuştur. Herkesin Ned Stark’ın “piç oğlu” olarak baktığı bu çocuk içindeki yalnız ve kırılmış tarafı iyileştirmiş, çocuk tarafını öldürmüş ve kendisinden cesur bir adam yaratmıştır. Jon Snow, mücadelesi, dürüstlüğü ve hanesine olan bağlılığıyla taht oyunlarında kaderini baştan aşağıya değiştirip yeniden yazacaktır! Yedi krallığın kraliçesi Cercei Lannister ise evlatları ve kendinden başka kimseyi düşünmeden yaşayan, arkasına babasının gücünü alan, kirli oyunların ve kaosların başismidir. Demir tahta müthiş bir saplantı duyan ve Lannisterler’i tek gerçek hane sayan bu tehlikeli kraliçe, tahtını korumak için halkın inançlarını bile suiistimal etmekten çekinmeyecektir. Yedi krallığın en akıllı adamı olan Tyrion Lannister, bir cüce olarak doğduğu için hanesi tarafından bir utanç olarak görülmüş ve birçok defa hayatı elinden alınmak istenmiştir. Akıllara durgunluk veren zekâsı nedeniyle küçük şeytan olarak anılan Tyrion Lannister, tahtta hiçbir hak iddia etmese de taht oyunları oynanırken yaptığı doğru hamlelerle, demir tahtın yolunu onu gerçekten hak edenlere açmayı başaracaktır.

SÖZLERİN VE CÜMLELERİN DERİN ANLAMLAR KAZANMASI

Nasıl bir çiçeğin solmayan bir yaşam için suya, bir mimarinin kaliteli olabilmesi için ince işçiliğe ihtiyacı varsa bir dizinin de kalıcı ve etkili olabilmesi için güçlü sözlere ve repliklerinde derin anlamlara ihtiyacı vardır. ‘Game of Thrones’, replikleriyle de ön plana çıkmayı başarmış, dizideki her söz o günden bugüne hâlâ derin anlamını korumayı başarmıştır.

– “Taht oyunları oynarken ya kazanırsın ya da ölürsün!” (Cercei Lannister)

– “Nasıl bir kılıcın bileme taşına ihtiyacı varsa, aklın da kitaplara ihtiyacı var.” (Tyrion Lannister)

– “Bir aslan bir koyunun düşünceleriyle kendisini meşgul etmez.” (Tywin Lannister)

– “Şerefinizi sorgulamıyorum, Lord Janos. Varlığını reddediyorum!” (Tyrion Lannister)

– “Bir ejderha, köle değildir!” (Daenerys Targaryen)

YILLARA DİRENMEYİ BAŞARMIŞ BİR EFSANE

‘Game of Thrones’, hayatımıza gireli 10 yıl oldu. Bu geçen zamanda ne unutuldu ne de başarısından bir şey kaybetti. Hâlâ birçok insan benim gibi bu evrende kalmayı, ‘Taht Oyunları’nın içinde gezmeyi seviyor. Yıllar geçse bile ‘Taht Oyunları’ hâlâ heyecanlı olmaya ve herkesi içine çekmeye devam edecek, dizinin en önemli karakterlerinden Lord Varys’ın da dediği gibi: “Fırtınalar gelir gider, dalgalar havaya düşer, büyük balıklar küçük balıkları yerler ve ben yaşamaya devam ederim…

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar