YAŞAM 

MIŞIL MIŞIL ‘BUZ YUDUMLARI’

Bu gece en hüzünlü şiirleri yazabilirim” diyen şair gibiyizdir belki de… İçimizdeki yazma tutkusu gecenin ayazında, deli esen yelin avazında sabahı bekletmemiştir bizlere. Elimiz titreye titreye mutlaka bir şeyler yazacağızdır.

Battaniyeler alt altadır şimdi, yorganlar üst üstedir. Minderler, nevresimler, alezler üstlü altlıdır, altlı üstlüdür. Yazmaya ramak kalmıştır. Yağmursuz bir kış, bir şubat gecesi kapımızı gümbür gümbür çalmış; yeşeremeyen toprağımızda neyimiz var neyimiz yoksa almıştır.

Ovamızda üşüyoruzdur. Dolunay kaskatı kesilmiş, yıldızlar buz mavisine dönmüştür. Gecenin avaz avaz ayazı, dağların geceyi hüzne boğan beyazı şairi de şiiri de tir tir titretmiştir. Şair titremiştir, şiir titremiştir, biz titremişizdir.

* * *

Bana öyle bir anlat ki, içim sıkılmasın, zihnime kazınsın, kalbimde hatıralar canlansın; öyle bir anlat ki, daha önce hiç hissedilmemiş gibi ilk öpücüğün heyecanı sarsın kalbimin kalelerini!” şeklinde dilimizden dökülen bir aşkın peşinde değil miyizdir biz de? Tıpkı şair gibi…

İşte o vakit, öyle bir anlatılacaktır ki, hiç başlamamış bir aşk hikâyesi gibi canlanacaktır “yüreğimizin orkideleri”… Öyle bir bahsedilecektir ki, sesimizden ürkecektir “karanlığın kâbus delikleri”… Öyle bir yansıtılacaktır ki, yüzümüzden hiç düşmeyecektir “cesaretin güneşi”… Öyle bir parlayacaktır ki, kalbimiz cesaretinin önünde eğilecek, kalbimiz bakışlarında dirilecek ve nihayetinde dilimizde kalan son “buz yudumları” da eriyecektir…

Bu gece en hüzünlü şiirleri yazabilirim” diyen şair gibi, belki başka bir şair de gecede tutuşup alev alan bir aşkı dizeleyecektir bizim yerimize.

* * *

Diyecektir ki:

Dilinin ucunda kalıyor hisleri/ sonrasını sen getir diyor gözleri/ bir bardak suyu soğuk yudumluyor/ bakışlarından anlıyor/ masada duran çerçeveyi/ bardağa bir küp buz daha atıyor/ soğuk hisler kavrıyor bedenini/ hayallerinde fırtınalar kopuyor.

Öyle bir anlatmaya başlıyor ki!/ Kalp yanıyor/ dil kupkuru kavruluyor aşktan./ Öyle bir anlatmaya susuyor ki!/ Kalp kırılıyor/ can kırıklarını topluyor gözleri/ soğuk su buz kesiyor/ kesildiği yerden donakalıyor/ hisler en derin acılara kesiği atıyor/ dilinin ucunda durmuyor yudumları/ buz kesiyor bardağı/ bardaktan bardağa elleri donuyor/ kalp kanıyor/ donuk hisler kavrıyor bedenini/ buz lekesi gömleğini ıslatıyor/ boşluğa düşüyor nefesleri.

Öyle bir esip geçiyor ki!/ Estiği yerden donduruyor gözleri./ Öyle bir anlatmaya başlıyor ki!/ Buzlu cam kenarında eriyor nefesleri/ buzlu hatıralarda can buluyor zerreleri.

* * *

Gecenin ayazı… Avaz avaz dizeler… Tutkuya dönüşen aşk… “Buz yudumları”…

Ovamızda üşüyoruz. Şair, en hüzünlü şiirlerini bu gece yazıyor.

Altımızda battaniye, üstümüzde yorgan… Minderler, nevresimler, alezler…

Geceden sabaha dökülüyor sözcükler. Şırıl şırıl, duyuyoruz; mışıl mışıl, uyuyoruz.

Şır… Mış… Şır… Mış…

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar