YAŞAM 

HÜZÜN EKE EKE EKİM

Gözyaşı renklerinden hüzünler eke eke bir eylülü bitirdik ilkin.

Şimdi yağmur grisiyle bir ekimi bitirmekteyiz.

Gri gri hüzünler ekiliyor dağlarına taşlarına ovalarına memleketin.

Ekim yalnızlık içinde, ekim sessizlik; şair, için için hüzünleniyor.

Şair, ekimi karşılıyor grili pardösüler içinde, şairin sözcükleri gri güzün eşiğinde; gri, şaire eşlik ediyor.

* * *

Güz, ekimde sarı yapraklarını döke döke ilerlerken takviminde; aslında bir o kadar da takvimlerin esaretinde.

Güz, şairini arıyor; iklimler, Akdeniz’den Muson’a dönüyor.

İklim nerede, şiir nerede, aşk nerede?

Hüznü ekimde bekleyen âşıklar nerede?

Hüzünlü şiirler yazan güz şairleri nerede?

Bir güz, bir ekim şairi oralardan bir yerlerden bize göz kırpıyor; yağmur yüklü bulutların arasından:

Kudurdu gökler/ şaklıyor şimşeklerin çatallı dili/ şırak şırak, bir kırbaç gibi yankılanarak/ adamda çıt yok/ lime lime yüreği, suskun…

Kuduran, gökler değil sadece.

Kuduran, ekim; kuduran, güz; kuduran, hüznün şairi.

Şırak şırak kırbaç sesiyle yankılanan ise, şair yüreğinin ta kendisi…

* * *

Şimdi gri bir güz yaşanıyor, ağaçlar sarı yapraklarını bir o yana bir bu yana savuruyor; şair yağmurlu sarı yaprakların kokusunu içine çekiyor, her yağmur damlasında bir duygu seline dönüşüyor.

Ve yazıyor, yazıyor, yazıyor:

Birazdan kudurur deniz/ birazdan dalgaların sırtından/ üst üste fışkıran rüzgârlar/ bir intikam gibi saldırınca üstüne/ yüzüne şarkılar çarpar/ yüzüne şiirler çarpar, ağlarsın/ sen artık buralarda duramazsın…

Kuduran, bir de deniz tabii ki…

Üzünç yüklü köpükleriyle kayalara çarpıyor hıncını öfkesini; bir intikam alır gibi.

Kayalar parçalanıyor; deniz kabukları, denizyıldızları, denizkestaneleri fışkıran dalgalara teslim oluyor.

Güz denizinin öfkesini hiçbir şiir dindiremiyor, hiçbir şarkı, hiçbir söz o kabaran öfkeyi susturamıyor.

Ve şair; iyot kokusu burnunda, elinde kalemiyle ekimin bitmesini beklerken, ekimin bitmesiyle de üzünçlerin dinmesini diliyor.

Şair ekim sonunu beklerken, bir başka şair de elindeki sigarasıyla belki onu teselli ediyor.

Ve diyor ki:

Ekim mi? Biter elbet/ unutmaya biter/ ağlamaya biter/ yok olmaya biter. // En hızlısıdır ekim, telaşlı ateş gibi sigara ucundaki…

* * *

Unutmaya, ağlamaya, yok olmaya biten ekim – gözyaşı renklerinden griye dönüşen ekim, çekip gidecek takvimlerden.

Sonra kasım geliverecek.

O, mavileri giyinecek üzerine.

Çiçekçilerin saksılarını renk renk kasımpatılar süsleyecek.

Bir aşk başlayacak belki kasımda başkalaşan, bir aşk tufanında birbirine karışacak sevgililer.

Yaşam dediğin nedir ki?

Yaşam dediğin aşk, yaşam dediğin hüzün, yaşam dediğin şiir…

* * *

Hüzün eke eke” diye bir yazı dışa vururken kendini; belki kasımda da “Hüzün silke silke” diye bir yazı gülümseyiverecek kasımpatılar arasından, o tüm güz renklerini barındıracak yapraklarında.

Neden olmasın ki?

Belki…

________________________________

NOT: 7 yıl önce yazılmış bir yazı…

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar