KÜLTÜR-SANAT 

SİNEMA TARİHİNİN EN UNUTULMAZ ‘JOKER’İ / HEATH LEDGER

Bob Kane ve Bill Finger tarafından DC çizgi romanları için yaratılan ‘Joker’ karakterini sinema tarihinde pek çok oyuncu canlandırdı. Fakat bunlardan biri var ki gösterdiği performansla adını popüler kültür tarihine altın harflerle yazdırdı ve bugün “Joker” dediğimizde aklımıza gelen ilk kişi olmayı başardı. Erken vefatıyla biz sinemaseverleri yasa boğan Heath Ledger’dan bahsediyorum tabii ki. Gelin, bu yazıda Ledger’ı tanıyalım…

Tam adıyla Heathcliff Andrew Ledger, 1979’da Avustralya’nın Perth şehrinde doğdu. Annesi İskoç kökenli bir Fransızca öğretmeni, babası ise maden mühendisiydi. Catherine isimli bir kız kardeşi vardı ve iki kardeş isimlerini ‘Uğultulu Tepeler’ romanındaki Mr. Heathcliff ve Catherine Howard’dan alıyorlardı.

Guilford Gramer Okulu’nda eğitim hayatına başlayan Ledger, 10 yaşındayken okul gösterisinde Peter Pan’ı canlandırdı. Yağmurlu havaları ve sinema filmlerini çok seviyordu. Bob Fosse, Stanley Kubrick, Terrence Malick favori yönetmenleriydi. Gene Kelly, Jack Nicholson, Mel Gibson, Katherine Hepburn ve Meryl Streep ise en beğendiği oyunculardı.

Ledger’in çok sevdiği şeylerden biri de satrançtı. 10 yaşında Batı Avustralya küçükler satranç turnuvasını kazanan Heath, yetişkinliğinde Washington Square Park’ta bu oyunu oynamaya devam edecekti. Ömrü yetseydi, Walter Tevis’in 1983 tarihli romanı ‘Vezir Gambiti’nin sinema uyarlaması, onun ilk yönetmenlik deneyimi olacaktı.

Oyunculuk kariyerine yönelmek istediği için 16 yaşında erken mezuniyet sınavlarına girdi. Ardından Avustralya’nın başkenti Sidney’e gitti. Birkaç TV dizisi ve programında rol aldıktan sonra, 1997 yapımı ‘Blackrock’ ile sinema dünyasına adım attı. Avustralya yapımı suç filmi ‘Two-Hands’ ile Avustralya Film Enstitüsü (AFI) Ödülleri’nde En İyi Çıkış Yapan Genç Aktör Ödülü’ne aday gösterildi. 1999 yapımı gençlik komedisi ‘Senden Nefret Etmemin 10 Sebebi’ ile Hollywood’a kapağı attı.

2000 yılında Roland Emmerich’in yönettiği ‘Mel Gibson’lu ‘Vatansever’de ve ‘Kesişen Yollar’da rol aldı. Ardından ‘Şövalye’ (2001), ‘Dört Cesur Arkadaş’ (2002) ve korku filmi ‘Günahların Bekçisi’ (2003) ile yolculuğuna devam etti. People dergisi tarafından ‘Dünyanın 50 En Güzel İnsanı’ listesine seçildi. Avustralyalı çete lideri Ned Kelly’nin hayatını anlatan aynı adlı filmde rol aldı. Ledger’in başrolde olduğu filmde Orlando Bloom, Naomi Watts ve Geoffre Rush gibi usta isimler de yer alıyordu. Bu filmin setinde tanıştığı Naomi Watts ile yaşadığı ilişki iki yıl sürdü.

Gençken bir kariyer teslim edildi bana. Saçma sapan filmler verildi, yüzümü posterlere koyup omuzlarıma inanılmaz bir sorumluluk yüklediler. Hak etmediğimi düşündüğüm bir kariyerdi bu sanki. Çünkü aslında henüz kendimi kanıtlayamamıştım. Dönüm noktası Ned Kelly idi belki de. Büyük bir ilgi ile yaklaşmıştım o filme. O günden beri de bana biçilen bu kariyeri de darmadağın ederek hak ettiğimi hissettiğim yeni bir kariyer ifşa ediyorum. Pişman değilim. Bırakın oynadığım birkaç saçma sapan filmi, hayatta yaptığım hiçbir şey için pişmanlık duymadım ben.” (2008, Empire Dergisi)

Heath Ledger’ı tarih sahnesine çıkartan ilk işi, 2005’te başrollerini Jake Gyllenhaal ile paylaştığı ‘Brokeback Mountain’ adlı uzun metraj sinema filmiydi. Film; bir çiftlikte tanışan sert mizaçlı iki kovboyun birbirine âşık olmasını konu ediniyordu. Ennis Del Mar adlı kovboya hayat veren Ledger, filmdeki performansıyla En İyi Erkek Oyuncu dalında Akademi Ödülü ve Altın Küre Ödülü’ne aday gösterildi. New York ve San Francisco’da film eleştirmenlerinin En İyi Erkek Oyuncu ödüllerini kucakladı. Muhafazakârlar tarafından tepki çekerken eleştirmenler Ledger’in performansını yere göğe sığdıramıyordu. Öyle ki New York Times yazarı Stephen Holden, “Bu, Marlon Brando ve Sean Penn’in en iyi performansları kadar iyi bir oyunculuk” diye yazıyordu köşesinde. Rolling Stones dergisi yazarı Peter Travers ise şöyle diyordu:

Ledger’ın muhteşem performansı bir oyunculuk mucizesi. O, karakterinin içine girmiş gibi görünüyor. Ledger sadece Ennis’in nasıl hareket ettiğini, konuştuğunu ve dinlediğini bilmiyor. O, karakterinin nasıl nefes aldığını da biliyor.

Bu filmin setinde tanıştığı Michelle Williams ile nişanlandı ve kısa bir süre sonra kızları Mathilda Rose dünyaya geldi. Ledger’in ‘Brokeback Mountain’deki rol arkadaşı Jake Gyllenhaal, Mathilda’nın vaftiz babası oldu.

Röportaj vermekten pek hoşlanmayan aktör, hayatının farklı dönemlerinde basın mensuplarıyla sıkıntılar da yaşadı. Örneğin, Avustralya’da setteyken bir gazeteciye tükürdüğü ve saldırdığı iddia edildi. 2006’da Rolling Stones dergisine verdiği demeç ise itiraf niteliğindeydi:

Film endüstrisindeki pek çok aktörün problemi aynı… Hepimiz harika olduğumuzu düşünüyoruz, biliyor musun? Ve yüzde doksan sekizimiz berbatız. Ve kendimizi geliştirmeden önce bunu fark etmemiz gerekiyor.

2008 yılında Christopher Nolan’ın yönettiği, ‘Batman Başlıyor’un devam filmi olan ‘Kara Şövalye’de ünlü çizgi roman kötüsü ‘Joker’ rolü için anlaştı. Robin Williams, Sean Penn, Paul Bettany ve Steve Carrell gibi usta oyuncuları geride bırakarak bu rolü oynamaya hak kazanmıştı. Şaşkınlığını ve sevincini şu sözlerle ifade ediyordu:

Bir rolde, daha önce hiç bu kadar eğlenmemiştim. Chris’in bunu yapabileceğimi bilmesi veya içimde böyle bir şey barındırdığımı görmesi beni çok şaşırtıyor. Nasıl oldu da rolü bana teklif etti, anlamıyorum. Bu, en çok eğlendiğim ve özgür olduğum roldü.

Joker’ rolüne hazırlanmak isteyen Ledger, öncelikle kendini altı hafta boyunca bir otel odasına kapattı. Nolan’ın tavsiye ettiği, usta yönetmen Kubrick’in kült eseri ‘Otomatik Portakal’ı defalarca seyretti. Bol bol metal müzik dinledi ve yine yönetmenin tavsiyesiyle, Francis Bacon adlı ressamın eserlerini inceledi. Bu döneme özel bir günlük tuttu. Günlükte el yazısıyla tuttuğu notların yanı sıra The Clockwork Orange’dan kesitler, çizgi roman kupürleri ve çeşitli çizimler de bulunuyordu. Bu günlük ölümünden yıllar sonra ‘Too Young To Die’ adlı belgeselde babası tarafından ortaya çıkarılacaktı.

Empatisi olmayan psikopat, katil, şizofren” olarak tanımladığı karakterini müthiş bir performansla canlandıran Ledger, aslında çok zor bir süreçten geçiyordu. Çünkü bir yandan da İnsomnia hastalığıyla boğuşuyordu. Empire dergisine verdiği röportajda “Rol oldukça yıpratıcıydı, günde ortalama iki saat uyuyabildim, sürekli olarak düşündüm, vücudum çok yorgun düştü ve yıprandı” diyordu. Hem mutlu bir sanatçı hem de tükenen bir insandı. Kendisi göremeyecek olsa da, bu emeklerinin karşılığını fazlasıyla alacaktı.

‘Kara Şövalye’nin çekimleri bittiğinde Terry Gilliam’ın yeni filmi ‘The Imaginarium Of Doctor Parnassus’ta çalışmaya başladı. Fakat hem fiziksel hem de ruhsal olarak tükenmişti. Ocak 2008’de Manhattan’daki evinde, yatağında ölü bulundu. Odasında ağrı kesiciler, sakinleştiriciler ve uyku hapları mevcuttu. Ama intihar veya cinayet belirtileri yoktu. Birlikte aldığı ilaçların etkisiyle akut zehirlenme sonucu öldüğü, yapılan otopside belirlendi. Yine de canlandırdığı ‘Joker’ karakteri yüzünden intihar ettiği söylentileri kesilmedi. Doğduğu şehirde yakılarak defnedildiğinde henüz 28 yaşındaydı ve geleceği parlak, yetenekli, umut veren bir aktördü. Zamansız ölümü, sevenlerini yasa boğdu.

‘The Imaginarium Of Doctor Parnassus’un kalan çekimlerinde, Ledger’ın canlandırdığı ‘Tony’ rolünü Johnny Depp, Jude Law ve Colin Farrell üstlendi. Üç usta oyuncu, film için aldıkları ücreti Ledger’ın kızı Mathilda’ya bıraktı.

‘Kara Şövalye’, onun ölümünden altı ay sonra vizyona girdi. Hem film hem de Ledger’ın çizdiği ‘Joker’ portresi çok beğenildi. Empire yazarı Mark Dinning onun performansını ‘anıtsal’ bulduğunu yazdı. Los Angeles Film Eleştirmenleri Birliği, Altın Küre ve BAFTA ödüllerinin yanı sıra 81’inci Akademi Ödülleri’nde de En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında ödüle layık görüldü. Ünlü Oscar heykelciğini Ledger adına annesi, babası ve ablası aldı.

Ledger’ın ‘Joker’i zamanla bir popüler kültür ikonuna dönüştü. Tişörtlerde, kupalarda, oyuncaklarda ve başka envaiçeşit üründe boy gösterdi. Filmdeki unutulmaz repliği tüm sinemaseverlerin ağzına pelesenk oldu:

Why so serious? Let’s put a smile on that face!” (Neden bu kadar ciddisin? Hadi bu surata bir gülücük konduralım.)

Siz Heath Ledger’ın oynadığı filmleri izlediniz mi? En beğendiğiniz filmi hangisi? ‘Kara Şövalye’deki performansı hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorumlara yazar mısınız, lütfen?

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar