POLİTİKA 

GEÇMİŞİN ESKİ TUĞLALARIYLA YENİ ŞATOLAR YAPILMAZ

Yöneticileri dindar olan ülkeler patır kütür dökülüyor. Eğer mevcut durum devam ederse uzun sürmez, bu ülkeler yeryüzünden silinip gidecekler. İran’da meydana gelen halk ayaklanması şunu gösterdi ki devlet yönetme sanatında dinin hiçbir yararı yoktur. Hatta bir süre sonra devletin emperyalist ülkeler tarafından bir süre sömürülüp zayıf düşürülmesine ve sonra işgal edilmesine neden olur – Irak, Libya, Mısır, Suriye vb. ülkeler gibi. Çünkü yönetici dindar olunca iman çoğalır, akıl azalır. Üstüne üstlük, az aklıyla devleti yönetme yasalarını kendi yapar, uygulama kararlarını kendi verir. Altta devletin bürokrasisini çalıştırmaz, kendine rakip olacak olanları devre dışı bırakır. Kimilerini bir iftiraya kurban ederek içeri tıkar, kimilerine ağzını kapatmasını emreder. İran’da durum daha da vahşi, çağ dışı ilkel yöntemlerle başkaldıranı direkt idam ederek bertaraf eder. Adalet ve hukuk devre dışı bırakılır. Hakem sahaya inmeden maç başlar ve biter. Sonuç önceden bellidir.

Devleti yönetme bilgisinden yoksun bu ruhani yöneticiler, halkın cehaletinden yararlanarak günah korkusuyla bir süre nizamı ve intizamı sağlamış olabilirler. Bu görev, ulema ve imamlara verilir. Gelgelelim, bir süre sonra imamlar başarısız kalır ve görevlerini yapamaz duruma gelirler. Halk hem uyanmıştır, hem karnı acıkmıştır, hem de susturulmuştur. Başarısız iktidarların devamı için halkın susturulması gerekir. İmamların maaşlarını artırırlar, lüks içinde yaşamaları için yasalar çıkarırlar, hatta altlarına Mercedesler verilir. Başaramazlar ve mecburen ortada görünmez olurlar. Bu kez modern ulema olan bilgisiz akademisyenleri TV’lerde konuşturup yardım isterler. Yine fayda etmez. Çünkü herkes bilgilenmiştir. Bilgisizin değirmeni şimdiye kadar habersiz dönmüşse de bundan sonra duracaktır. Günah korkusu cehennem ateşiyle tehdit etmek nafile… Masallar, hadisler, süslü hikâyeler midesi aç insanın üzerinde etkili değil artık. Midesi guruldayan insanın aklına besmele gelmiyor. Evine ekmek götüremeyen baba aç çocuklarını düşünmekten tanrıyı unutur. Şükrün ve sabrın fayda etmediği o an kendini de unutur.  Her ne kadar geçmişin masalları, hadisleri ve rivayetlerle süslü hikâyeleri devreye sokularak iktidarda kalma süresinin uzatmaya çalışmalarına faydası olmaz.

Panik başlar, lider marulun maydanozun fiyatını belirleyecek kadar basit görevleri üstlenir. Kendinin atadığı memurlar yanlış işler yapmamak için suya sabuna dokunmazlar. Böylece oturdukları makamlarda kalmayı becerebiliyorlardır. Önemli olan liyakat değil, sadakattir. Güven azalır, lider her tarafa yetişmeye çalışır. Buna beyin dayanmaz, şahsen bu durumdaki yöneticinin yerinde olmak istemem.

Devlet işlerinin konuşulduğu yer milletin meclisinden milletin camisine taşınır. Yalan söyleyerek ikna kolaylaşır. İmam burada durumu bir-iki hadisle bir süre daha idare eder. Halk uyutmaya çalışılır, isyan ertelenir. İran’da yaşanan budur. Hiçbir işe yaramadığını hep beraber göreceğiz. Otorite zaafa uğrayınca halk cesaretlenip sokağa döküldü. Korku duvarı artık yıkılmış durumda, ahlak polisliği müessesesi kaldırıldı, sonunu bekleyip görelim. Hayra alamet değil. Disiplin bozulmuş, halk isyan ediyor, cenneti beklemeye zamanı yoktur.

Dindar yönetici ne yapsın? O bir dindardır, beş vakit namaz kılması gerekir, oruç tutması gerekir. Buna ne zaman ne de akıl yeter. Beden bu iş yoğunluğuna dayanamaz. İpin ucu elden kaçmıştır bir kere. Din devleti tehlikededir. Mülk millet risk altındadır. Evet, her şeyini kaybetme korkusu içine düşmüş dindar yönetici asasını bu sefer sopa yerine kullanmaya ve her önüne gelenin kafasını kırmaya başlar. Çünkü her şeyini kaybetmiştir. Çünkü her şeyini kaybetme korkusuyla kendini de kaybetmiş kişi ne yaptığının bilincinde değildir. Kimseye güven duymaz. Geceler tedirgin içinde geçer, gözlerine uyku girmez. Ürkek tavşan gibi gizlenir, herkesi ona düşman olduğunu düşünür.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar