EDEBİYAT KÜLTÜR-SANAT 

HARRY POTTER İLE YİRMİ YIL

‘Seni nasıl hatırlamalarını istiyorsun?’ – Sahip olduğu yetenekle elinden geleni yapan biri olarak…” – Joanne Kathleen Rowling

Hepimiz hayatın zorlu yollarında ve koşturmacaları içinde kendimize küçük umutlar küçük mucizeler yaratmaya çalışıyoruz ve bu mucizeler öyle büyüyor ki birçok farklı insana dokunmayı başarıyor. Bazı ressamlar renklerinde umudun sihrini taşırlar, bazı şairler dizelerinde insanın derin acılarına şifa saklarlar, bazı yazarlar da vardır ki sözleriyle tüm dünyada tüm dillerde aynı anda söylenen bir büyü yaratırlar. Fantastik evren yazarları bu büyüyü kendi ruhlarında özenle büyütmeyi her daim başarıyorlar…

Fantastik kurgunun kalemi en güçlü kadın yazarlarından biri olan J. K. Rowling, hayatının en trajik ve en zorlu bir döneminde ruhunda büyüyen derin sancılardan kurtulmak için yaptığı bir tren yolculuğu sırasında Manchester’dan King’s Cross’a giderken hayal dünyasının en içinden çok güçlü bir ilham bir anda kendisine göz kırpar ve büyücü bir çocuğun hayata tutunma umudunu ve yaşadığı maceraları yazmaya karar verir. Bu tren yolculuğu, herkesin gönlünde kocaman bir yer edinen ‘Harry Potter’ serisinin ilk tohumunun ekildiği yerdir…

KARANLIĞIN KARŞISINDA DURMAYI BAŞARACAK CEVAPLARDAN BİRİ OLACAK BİR IŞIK MUTLAKA VARDIR: HARRY POTTER!

Nereden bilsin o anda ülke boyunca gizlice toplanıp kadeh kaldırıyordu insanlar, ‘Harry Potter’a diyorlardı, fısıltıyla, sağ kalan çocuğa!” (J. K. Rowling, ‘Harry Potter ve Felsefe Taşı’)

Harry, henüz küçücük bir bebekken ailesinin trajik şekilde katledilmesinden sonra acımasız ve sevgi bilmez teyzesi Petunia ve onun katı yürekli kocasının kapısına bırakılmıştır. On yaşına kadar bu ailede, kendisine yaşam alanı olarak layık görülen küçük bir süpürge dolabının içinde mutlulukla dolu bir an bir umut bekleyen Harry, bir gün bir baykuş tarafından taşınan bir mektup alır, bu bir davetiye mektubudur. ‘Hogwarts’ adlı Cadılık ve Büyücülük Okulu’ndan öğrencilik daveti alan Harry, artık gerçekte kim olduğunu, ailesinin yaptığı kahramanlıkları öğrenmiştir. Çağın en karanlık büyücüsü Lord Voldemort, ailesini öldürmüştür fakat Harry hayatta kalmayı başarmıştır. Harry, Hogwarts’ta sadece büyücülük eğitimi almakla kalmayacak, cadılar ve büyücüler dünyasındaki karanlığı içindeki ışıkla ve dostlarından aldığı güçle yenmeye çalışacaktır!

BİR KADININ HAYAL DÜNYASI TÜM HAYATLARA DOKUNABİLİR: JOANNE KATHLEEN ROWLING!

Harry Potter karakterinin herkes tarafından bu kadar sevilmesinde üzerinden yıllar geçse bile hâlâ birçok insanın “Keşke ben de orada olsam” dediği Hogwarts’ın bu kadar özel bir kurgusal mekân olmasında hiç şüphesiz J. K. Rowling’in büyük payı var. “Bir kadın bu kadar farklı şeyleri nasıl hayal eder?” dediğinizi duyar gibiyim. Bu yazım, bu sorunuza verilecek en güzel cevaplardan biri olacak!

DİNDAR BİR AİLENİN İLK ÇOCUĞU OLARAK DÜNYAYA GÖZLERİNİ AÇTI

Joanne Kathleen Rowling, 31 Temmuz 1965 yılında İngiltere’de doğmuştur. Rowling’in babası çiftçilik ile uğraşan bir adamdı, annesi ise kendini kiliseye, dualara ve pazar günü ayinlerine adamış bir kadındı. Dinin fazlaca baskın olduğu bir ailede; şişman, çilli, gözlüklü bir çocuk olarak büyüyen Joanne, çocukluğunun ilk yıllarından itibaren ailesiyle yaşadığı bu sıradan hayattan ve bu küçük kasabadan oldukça farklı bir dünyaya sahip olduğunu en derinlerinde hissediyordu.

– Joanne Kathleen Rowling –

HENÜZ ALTI YAŞINDAYDI AMA HER ŞEYE FARKLI BİR GÖZLE VE ANLAMLA YAKLAŞMAYI BAŞARIYORDU

Joanne, günlerinin çoğunu çok sevdiği kız kardeşi Di ile evlerine çok yakın olan Wye Nehri kırsalında geçiriyordu. Burada sık sık hayallere dalan Joanne, altı yaşındayken kardeşini mutlu etmek için tavşan bir öykü kaleme alır. Bu öykü, kardeşi Di’nin bir tavşan deliğine düşüp oradaki tavşanlarla sevgi ve umut dolu bir hayat yaşamasını anlatır. Di, bu kısa öyküye bayılır ve kardeşinin farklı bir ruha sahip olduğunu o anda anlar. Joanne’nin öyküleri bununla sınırlı kalmaz, birçok farklı öykü daha kaleme alır. Bu öyküler masal tadındadır ve içinde umudu taşır.

Ve biz, çocukluğumuzun hayal gücünü oyunlarımızla birlikte geçmişimize gömüp bizden olmamızı istenen yetişkinlere dönüşüyoruz.” (J. K. Rowling)

HAYAL DÜNYASININ İLK ÜRÜNLERİ

1974 yılının ilk aylarında Tutshill’e taşınan Rowling ailesi, yoksulluğun o büyük hezimetini burada iyice hissetmeye başlar. Joanne buradaki Wlyedean Okulu’na kaydolur. Bu okul tenha bir yerdedir ve başarı sıralaması da oldukça düşüktür. Farklı bir karaktere sahip olduğu için akran zorbalığına ve psikolojik şiddete maruz kalan Joanne, okuldaki kendisi gibi şiddete ve ayrımcılığa maruz kalan diğer arkadaşlarına öyküler anlatmaya başlar. Öyküleri anlatırken canlandırır, canlandırdığı karakterlere farklı güçler ve büyük yetenekler yükler. Okulun arka tarafındaki kuytu ormanda kâğıdı kalemi eline alıp her gün bir şeyler yazmaya başlar. Yazdıklarını kız kardeşi dışında kimseyle paylaşmak istemez; çünkü “Senden ve yazdıklarından bir halt olmaz” diyenlerden artık bıkmıştır. Derslerinde giderek daha başarılı olan Joanne, kasabalıların kilise günlerine de katılmaya başlar, burayı da hayal gücüne ilham bulacağı bir yer olarak görür.

Ayrıca sizler, kimi zaman gerçek hayat diye tabir ettiğimiz şeyin eşiğinde beklerken hayal gücünün önemini de vurgulamak istiyorum.” (J. K. Rowling)

İLK BÜYÜK HAYAL KIRIKLIĞI

Yazdıklarına ve bilgi birikimine çok güvenen Joanne, Oxford Üniversitesi’ne öğrencilik başvurusu yapar fakat her başvurusu reddedilir. Hayatındaki ilk büyük hayal kırıklığını bu reddedişle yaşar. Ailesinin, özellikle babasının baskısı sebebiyle Exeter Üniversitesi’nin Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümüne kaydolur.

Hayatımda istediğim tek şeyin roman yazmak olduğundan emindim. Ne var ki yoksul ailelerden gelen ve üniversite eğitimi almamış annemle babam zengin hayal gücümü , ev kredisi taksitleri ödemeye ya da emekli maaşımı garanti etmeye yetmeyecek bir tür antikalık olarak görüyorlardı. Buradaki ironinin çizgi filmlerde kafaya inen bir demirci örsü kadar vurucu olduğunu görebiliyordum.” (J. K. Rowling)

OKUDUĞU KİTAPLAR VE ÖĞRENDİĞİ DİLLER ONA ÇOK FARKLI KAPILAR AÇTI

Yürümek istediği yoldan asla vazgeçmeyen Joanne, üniversitede eline geçen ne kadar kitap varsa hepsini okudu. Özellikle Alman, Rus, Amerikan ve Yunan edebiyatından neredeyse tüm yapıtları okudu. Bunları okumakla kalmadı, yazarlarının psikolojileri ve yazma serüvenleri üzerine de fazlasıyla kafa yordu. Uluslararası Af Örgütü’nde ilk işine başladı; lakin burada dosyalarla uğraşmak yerine sürekli bir şeyler yazdı, hayal dünyasında fazla zaman geçirmesi, Joanne’nin oldukça uzun sürecek işsizlik sürecini başlatmış oldu.

HAYALLERİNİ SÜSLEYEN BİR AŞKIN YARATTIĞI SANCILAR

Portekizli sekreter Jorge Arentes, Joanne’nin hayatındaki ilk aşktır, hayallerini süsleyen ilk erkektir. Jorge, oldukça entelektüel bir adamdır, farklı dünyaları gezmek ve bütün gün farklı araştırmalar yapmak en büyük tutkusudur. Evliliklerinin daha ilk aylarında Jorge bambaşka birine dönüşür, işinden kovulur ve kendisini alkole verir. Joanne ona hamile olduğunu söylediğinde bile cevabı öfkeli, saldırgan ve bencilcedir: “Doyuracak bir boğaz daha, öyle mi?

Joanne, Jorge’nin hem fiziksel hem psikolojik şiddetine maruz kalır, küçük kızını ve kendini bu adamdan korumak isteyen Joanne hemen İskoçya’ya kız kardeşinin yanına döner.

Fevkalade kısa sürmüş bir evlilik geçirmiştim, işsizdim, bekâr bir anneydim ve evsiz değilsem de bir insanın günümüz İngiltere’sinde olabileceği kadar yoksuldum. Annemle babamın kâbusu gerçek olmuştu, benim de korktuğum şey başıma gelmişti. Bilindik tüm ölçütler göz önünde bulunduğunda kesinlikle bildiğim en büyük başarısızlık örneği bendim. Hayatımın bu dönemi oldukça karanlıktı, bunun ileride bir peri masalı diye sunacağı şeyden kesinlikle habersizdim. İçinde bulunduğum tünelin nereye kadar uzandığını bilmiyordum ve uzunca süre tünelin ucunda görünen, gerçek bir ışıktan çok umuttu…” (J. K. Rowling)

HARRY POTTER’IN ORTAYA ÇIKIŞ SÜRECİ: KAOS DOLU GÜNLER

Devletten aldığı az miktardaki sosyal yardımla ve kız kardeşinin desteğiyle hayatına devam etmeye çalışan Joanne, tek odalı dairesinde bir yandan kızını büyütürken bir yandan da yazmaya devam eder. Birçok farklı yerde İngilizce ve Fransızca öğretmenliği yapar. Ek iş olarak bir kafede temizlik görevlisi olarak çalışan Joanne için yoksullukla ve kaosla geçen günler artarak devam eder…

İnsanları farklı yerlere taşıyan kitaplar için her zaman yer vardır!” (J. K. Rowling)

KİTAPLARINDA ASLA VAZGEÇEMEDİĞİ ÖLÜM OLGUSUYLA İLK YÜZLEŞMESİ

Bir tren yolculuğu sırasında ‘Harry Potter’ evreninin ilk tohumlarını eken Joanne, bu yolculuktan kısa süre sonra çok sevdiği annesini kaybeder. Joanne, bu ölümden sonra hayatının en travmatik dönemlerinden birini yaşar. Tam dört kez intihara kalkışır, depresyona girer ve derin bir karanlığa gömülür. Harry’nin içindeki aile özlemi, Voldemort’un ölüme baş kaldırması, serinin hemen hemen her kitabında bir karakterin ölmesi, Joanne’nin ölümle yaşadığı bu ilk derin yüzleşmenin sonucudur. Rowling, annesini kaybetmeseydi, ‘Harry Potter’ evreniyle belki de hiç tanışamayacaktık.

Kitaplarım genelde ölüm hakkında. Voldemort’un ölümü yenme isteğini anlıyorum. Ölümden hepimiz korkuyoruz.” (J. K. Rowling)

Eğer bir şeyden korkuyorsanız ve zamanı yavaşlatmak için her şeyi vermeye hazırsanız, zaman hızlanmak gibi tatsız bir alışkanlık edinir.” (J. K. Rowling)

HARRY POTTER TÜM DÜNYADA!

Joanne Kathleen Rowling, yedi kitaplık serinin ilk kitabını 26 Haziran 1997’de yayınladı ve kitap daha ilk günden büyük bir ilgiyle karşılandı. Çocuklar ve yetişkinler kitabı edebiyatın temel taşlarından biri olarak gördü. Serinin diğer kitaplarını da peşi sıra yayınlayan Joanne, serinin dördüncü kitabı ‘Harry Potter ve Ateş Kadehi’ ile bir rekora imzasını attı. Kitap bir milyonluk bir ön satış rekoru kırdı, Temmuz 2000’deki ilk baskısıyla 5,3 milyonluk bir satışa ulaştı. İngiliz edebiyatının öncü ismi Charles Dickens’ten sonra ilk kez bir yazar, hem de kadın bir yazar kitapçıların önünde sonu belli olmayan kuyruklar oluşmasını sağladı. Edebiyattaki iddiasını beyazperdeye de taşıyan J. K. Rowling, ‘Harry Potter’ filmleriyle bu defa gişede izlenme rekorlarına imzasını attı. Harry Potter artık tüm dünyada tüm raflarda tüm evlerdeydi…

Ülkesinin bu yetenekli yazarını Kraliçe Elizabeth de takdir etmeyi unutmadı ve bir kadın yazara ilk defa Britanya İmparatorluk Nişanı verildi. Joanne artık hayallerini düşlemiyor, onları yaşıyordu…

Sıkıntılarla sınanmadığınız sürece kendinizi asla bütünüyle tanıyamaz ya da içinizdeki gücü tam olarak bilemezsiniz. Bu bilgi, sancılı bir süreç sonunda kazanıldığından gerçek bir hediyedir ve sahip olduğumuz herhangi bir vasıftan çok daha değerlidir.” (J. K. Rowling)

DİBİ GÖRSENİZ BİLE IŞIĞA ULAŞMA UMUDUNDAN ASLA VAZGEÇMEYİN

Yoksulluktan, şiddetlerden, hayatın zorluklarından hep dersler çıkararak geçmeyi başaran, daha iyi ve daha güzel bir hayat umudundan asla vazgeçmeyen Joanne Kathleen Rowling, benim için ilhamın simgesi ve umudun ışığı… ‘Harry Potter’ serüveninin yirminci yılı televizyonlarda, dergilerde, sosyal medyada kendine bolca yer bulurken benim en büyük teşekkürüm J. K. Rowling’e olacak: İyi ki hayallerinden vazgeçmedin, Joanne; iyi ki o küçük çocuğun dünyasında hepimize asla kapanmayacak bir kapı açtın.

Dünyayı değiştirmek için büyüye ihtiyacımız yok. İhtiyacımız olan gücü zaten içimizde taşıyoruz. Daha iyisini hayal etme gücümüz var! Hayat bir hikâye gibidir; ne kadar uzun olduğu değil, ne kadar güzel olduğu önemlidir.” (J. K. Rowling)

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar