POLİTİKA TOPLUM 

GAZETECİ PARTİLERİ ÜZEBİLMELİ

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığı süreci, partili taraftarların medyadan beklentisini belirginleştirdi. İyi Parti Genel Başkanı Akşener’in masadan kalkmasından dönüşüne kadar geçen sürede kulis bilgisi yazanlara, eksikliklere, yanlışlara dikkat çeken gazetecilere çemkirenler, onları susturmaya çalışanlar oldu. Ağır suçlamalar da yöneltti kimileri.

Gazetecilik, Zafer Arapkirli’nin de yazdığı gibi, “birilerini üzmemek, gücendirmemek için değil, kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla” yapılır. Gazeteci siyasileri yönlendirmeye çalışmaz, onlar adına düşünmez ya da kaygılanmaz ama gerektiğinde üzmekten de çekinmez.

Evet, iktidar medyası yıllardır AKP’nin başarısını dert edindi; hatalarını örtüp eksiklerini tamamlamayı görev bildi. Ne yazık ki, gazetecilikle bağdaşmayan bu davranışlar, bağımsız ve eleştirel medyaya da yansıdı son dönemde. “Muhalif medya”da da bazı meslektaşlarımız “partili gazetecilik” yapar oldular. Kimileri daha da ileri giderek “siyaset mühendisliği”ne girişti.

Hatta “muhalif medya”da gazetecilikten “taraftarlık” çizgisine kayanların sayısı o kadar arttı ki, o yüzden mesleğin temel ilkelerine sadık kalan gazetecilerden de “tarafgir” davranmalarını istemek kimi muhalefet çevrelerinde meşru görülmeye başlandı.

Oysa gazetecinin taraftarlığı hem gazeteciliğe hem de savunmaya kalktığı tarafa zarar verir. Nitekim “muhalif medya”, Millet İttifakı’nın aday belirleme sürecinde yaşananları gerektiği gibi göz önüne serse ve eleştirel yaklaşılabilse belki de son anda kriz çıkmayacaktı! Ama sayıları parmakla gösterilecek kadar az sayıda bağımsız gazeteci, aday belirleme nedeniyle perde arkasında yaşanan gerginlikleri dile getirebildi ve aday belirlemedeki gecikmeyi eleştirebildi.

Kabul etmek gerekir ki, aday belirleme sürecini iktidar medyasının kalemşorları daha yakından izledi. Hatta amaç farklı olsa da yazdıkları ve dillendirdikleri kulislerin bir bölümü doğru çıktı. İşte, bu rahatlıkla Ahmet Hakan gibi bazı isimler, bugünlerde “CHP medyası” ve “partili gazeteci” diye yazıp “gazeteciliğin ölümü”nden söz etme cesareti gösterebiliyorlar.

Hâlbuki bazı gazetecilerin CHP’li gibi davranması, iktidar medyasındaki yandaşlıkla boy ölçüşemez. Nitekim gazetecilikten dem vuran Ahmet Hakan, yazısının başka bir bölümünde “Ama bu avantaj, Ak Parti’de rehavete yol açmamalı” diye başlayıp AKP’nin yapması gerekenleri sıralıyordu. Başarılı olması için AKP’ye akıl vermeyi (!) kendine görev biliyordu; tam bir oksimoron! Bir gazetecinin böyle bir misyonu olamaz.

Kuşkusuz, gazetecinin de siyasi tavrı, desteklediği parti olabilir. Ama bir partiyi desteklemek ile gazetecilik arasına çizgi çekilip temas-mesafe kuralına özen gösterilir, verilere karşı nesnel davranılırsa gazeteciliğe gölge düşürülmemiş olur.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar