POLİTİKA 

ALTERNATİF SEÇİM DÖNEMLERİ

Hani bazı durumlar vardır, “Altı sakal üstü bıyık” deriz… İşte, AKP açısından bu önümüzdeki seçimler biraz da böyle: Erkene aldılar ama erken yapılsa bir dert, vaktinde olsa ayrı dert, ötelense Anayasa zoruyla, bambaşka bir dert!

Bunu nereden mi biliyoruz?

Sokakta artan AKP karşıtlığından, AKP ve özellikle Erdoğan’ın hakareti aşıp küfre varan konuşmasından ve en son Ekşi Sözlük’e gelen kapanma ve İzmir’deki deprem dayanışması için SMS izni verilmemesinden…

Öncelikle seçimlerin öne alınmış tarihte yapılması AKP açısından riskli olsa da, en iyi seçenek gibi görünmekte!

Alelacele başlatılan deprem alanı inşaatlarına, hızlanan AKP reklamlarına ve depremzedelere verilen vaatlere bakınca, ekonominin de düzelmeyeceği belliyken, 14 Mayıs tarihi nispeten tercih edilecek gibi.

Kaldı ki EYT ödemelerini de seçim öncesi başlatacaktır Erdoğan. Bunu karşılayacak para, depremzedeler için toplanan bağış olabilir mi, zamanla bileceğiz.

Hatırlarsanız 2002 seçimleri sonrası mortgage ile binlerce insanı krediye bağlamış olan AKP hükümeti, 2007 seçimlerinde “istikrar” diyerek ilerlemişti. Bu yaşadığımız deprem sonrasında da benzer şeyler söyleyeceklerdir. O dönem koalisyonun karmaşa getireceğini, insanların evlerini ve arabalarını kaybedeceklerini iddia ederek seçimi kazandılar. Şimdilerde de Erdoğan’ın “Bana izin verin, bu son dönemim ve ülkemizin yaralarını sarıp öyle bırakayım” sözünü duyacağız!

Oysa, deprem sırası ve sonrasında netlikle gördük ki, Erdoğan’ın bir kez daha kazanması istikrar değil, ülkemizde laikliğin sona ermesine varacak adımların atılması ve tam anlamıyla ekonomik bitiş demek!

Elbette deprem sebebiyle oy verebilecek, veremeyecekler diye bir ayırıma gidilecektir. Çünkü bu seçimler hem cumhurbaşkanlığı hem de milletvekili seçimleridir. Erdoğan, cumhurbaşkanlığı seçimini 14 Mayıs’ta yaparken (Anayasa’ya uyması açısından), afet sebebiyle milletvekili seçimlerinin birkaç ay ertelenmesi söz konusu olabilir.

Fakat bu durumda muhalefete çok önemli bir iş düşmekte! Çünkü…

Daha önceki seçimlerde “ölülere nasıl oy kullandırıldıysa” bu seçimlerde de deprem sebebiyle kayıp olan veya bu dünyadan göçmüş vatandaşlarımıza oy kullandırılmayacağını kimse söyleyemez!

Daha önce nasıl mükerrer oy kullandırıldıysa, nasıl boş evlerde sanki yaşayanlar varmış gibi gösterildiyse (Adalar’da da yaşadık bunu), bu seçimlerde de benzeri yaşanabilir.

Daha önce nasıl 2 milyon mühürsüz oy son anda seçimlere dâhil edildiyse, bu sefer de edilmeyeceğini kimse söyleyemez.

Bu sebeplerle seçmen kontrolü ve sandık başı kontrolü çok önem arz etmekte. Muhtarlarımıza ve vatandaşlarımıza çok iş düşmekte.

Halkı kısa cümleler, doğru görseller, akıllı videolar ve gerçeklerle aydınlatmak giderek önem kazanmakta! Muhalefete düşen en önemli görevlerden biri, son 20 senenin tüm gerçekliğini gözler önüne sermek olmalıdır.

Gerçekleri dile getirmek sadece muhalefetin de değil; suça ortak olmamak ve laik Cumhuriyet’imizin geleceği için her vatandaşımızın sorumluluğudur.

Örneğin “128 milyar dolar” demek yanlıştır! Çoğu insanımız için 128 milyar dolar anlam ifade etmez, edemez! 128 milyar dolar kaç TIR yapar, kaç kişinin maaşıdır, bu parayla kaç ev inşa edilir? Çünkü ayda 8500 TL asgari ücret alan ve ömrü boyunda 100.000 TL’yi bile bir arada görememiş biri için 128 milyar dolar kesinlikle hayal edilebilir bir rakam değildir!

İnsanlarımıza, milletin devlet için değil; devletin millet için var olduğu anlatılmalıdır! Hükümetler gelip geçicidir, devlet bakidir. İnsanlarımıza hükümetin asla ve asla millete lütfedemeyeceği ama hükümetin vatandaşa hizmet etme zorunluluğu olduğu ve her yaptıklarından veya yapmadıklarından sorumlu olduğu defalarca izah edilmelidir!

Ve AKP, ikinci tura kalmadan ilk turda seçimi almak için de her şeyi deneyecektir. Şu an oluşan birlik ve beraberlik duygusunu seçimlere taşıyan muhalefet, en akıllı muhalefet olur!

Gelelim seçimlerin ertelenmesi konusuna…

Fakat önce Erdoğan’ın küfretmesini iyi okumak gerek. Hakaretten küfre yönelmesi, bilinçsiz bir adım değildir. Çünkü:

1- Cahilin çaresizliği sözsel veya fiziksel şiddete dönüşür. Erdoğan zeki değil, kurnaz biri ve etrafında da kendisi gibi kurnaz ve vatandaşları iyi tanıyan danışmanlar var. Hakaretten küfre geçişi bilerek ve isteyerektir.

2- Kendisini padişah gibi, kalanları kul gibi görmektedir; bu sebeple de her yaptığını mubah kabul ederken kanun veya vicdan sınırı yoktur.

3- Çaresiz insanlara hiddet örneği olurken, sonuçları bilmektedir. Her şeyini kaybetmiş birinin kaybedecek neyi kalmıştır ki öfkesi dışında? Bunun farkında olarak duyguları yükseltmektedir.

4- Daha sonrası çaresizlere “ötekileştirdiği” hedefi göstermek ve şiddeti tırmandırmak olabilir. Bunun için de yandaşlarla nefret söylemlerini artıracak, deprem bölgelerinde maaşlı trolleriyle eliyle gerçekleri bulandıracaktır.

5- Bir sonraki adımda da, son 20 sene ülkemizi yöneten AKP değilmiş gibi, her şeyin sorumlusu CHP ve muhalefet olacaktır.

Nitekim Engin Ardıç, ‘CHP ölenlere, AKP oyu eksildi diye sevinmesin’ dedi.

Çoğumuz bunu ‘İnsan değil misin?’ diye sorguladı ama…

Bu söylem Ardıç’a söylettirilmiş ve depremin acısı ve çaresizliğinde nefreti başlatan söylem. Dahası, olası seçmen hilelerini de vaktinden önce ifşa etmiş oldu Ardıç; AKP oy kaybı değil, kazancı var gibi gösterme yolunu seçecektir.

6- Seçimi ertelemenin bir yolu olarak ufak ve kontrol edilebilir bir iç karmaşa, Erdoğan açısından kaçınılmaz bir seçenek.

Anayasa değişikliği olmadan, hukuken yolu yok çünkü.

Ha, muhalefeti zorlayarak anayasa değişikliğine gider mi (Arınç’ın tehdidi de düşünülürse…)? Deneyeceklerdir.

Örneğin ‘Suriyeli ve Afganlar göçükten kurtarılmadı, kurtarılmak için ses bile çıkarmaya korktular’ gibi söylemler ortaya atıldı ve Türk düşmanlığı (sanki Türkler ırkçı gibi) yapılmaya başlandı. Bu tamamen bilinçli bir yandaş söylemidir. Bu konuda da AKP’nin gizli ortağı Ümit Özdağ’dır.

O halde vaktinde olana kontrollü darbe denildiği gibi, bugünlerde de kontrollü bir iç çatışma olabilir mi?

7-Deftere yazıyoruz” dediklerini de böyle okumak gerek.

FETÖ’cü diye tahliye etmeye başladıkları Atatürkçü-Cumhuriyetçilerden kalıp da FETÖ bağı bulunamayanları, şimdi içeri alacak sebepleri olacak!

Yani Erdoğan her üç opsiyonunda tüm alternatiflerine göre şu an eş zamanlı hareket etmekte!

Bir tarafta erken veya zamanında seçim için adımlar atılıyor ve söylemler gerçekleşiyor, öte tarafta anket sonuçlarına bakılarak ve halkı da olası ertelemeye hazırlayarak ilerleniyor.

Tüm seçenekler için nabız yoklama söylemlerini ise ya yandaş gazeteciler ya da Arınç gibi siyasiler tarafından dile getiriliyor!

Örneğin Arınç, “Seçim ertelenmezse kaos çıkar” sözünü önden söylemiş oldu ve çok tepki gelince “Seçimlere odaklı değiliz şu an” açıklaması yapılıverdi!

Zaman ne gösterecek, göreceğiz!

Kesin olan, bu seçimlerin ülkemiz adına laiklik ve şeriat arasında bir seçim olduğudur ve hepimize büyük bir vatani sorumluluk yüklenmiştir.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar