YAŞAM 

FELAKETİN TRAVMASI

Düşünün; aileniz dört kişi, çok güzel anılarınız hayalleriniz var, sevgi bağınız sizi sımsıkı sarmış, güzel bol kahkahalı gülücüklerle dolu fotoğraflar çektirmişsiniz, gelecekte o yaşlara dair mutluluğunuzun kanıtı olsun diye…

Çocuklarınızı, bebeklikten alıp her anınızı içinizdeki sımsıcak duygularla, tebessümle onların büyümesini izliyorsunuz. Onların geleceği için büyük özverilerle destekliyorsunuz. Hayata hazırlamak ve onların arkadaşları arasında ve toplum içerisinde kendini iyi hissetmesini sağlayacak bir psikolojiye sahip olması için didiniyorsunuz. Özellikle de her anında kendini mutlu hissetmesini sağlayacak bilinç altyapısını sağlamak için verdiğiniz iyi niyetli çabalar aynı zamanda sizi hayata daha çok motive ediyor. Evinizin içindeki ihtiyaçları tamamlayıp hayatın keyfini sürmek zihin altyapınızın temelini oluşturuyor. Bütçenizi zorlasa da belki de tatil planları yapıyorsunuz. Bu yaz sahilde güzel bir tesiste “Eşimi ve kuzucuklarımı mutlu edeyim” hayalini kurarak defalarca internetten araştırma yaptınız. Çocuğunuz büyük başarılar göstermiş, geleceğe doğru sağlam adımlar atıyor, diğer çocuğunuz sanata eğilimli, duygusal derinliği ile geleceğin tanınmış şair veya yazarı olma potansiyeli taşıyor.

Siz içten içe kendinizi takdir ediyorsunuz, kendinizi bu başarınızdan dolayı seviyorsunuz. “Ben bu ailenin babasıyım” diye düşünerek bunun gururunu hissediyorsunuz.

Ya da…

Sıkıntılarla boğuşarak yaşadığınız bir hayatınız var. Ne yaparsanız yapın, işler yolunda gitmiyor. Ama sürekli daha iyi olma umudu taşıyorsunuz, hatta bu iyi olma beklentinizi zaman zaman saflık olarak düşünüyorsunuz, zihniniz bulanıyor, eşinizle işler yolunda gitmiyor, onunla evlenmiş olmayı aptallıkla eş değer olduğunu düşünüyorsunuz. Onun sizi suçlaması için ne çok neden bulduğuna hayretler içerisinde tanık oluyorsunuz, zaman zaman iltifatlar almak böylesi suçlamalar karşısında öylesine önemsiz kalıyor ki artık evliliğinizi umutsuzca hayatın yitirilmiş zamanlarıymış gibi hissetmekten dolayı yaşama dair plan kurmak istemiyorsunuz. Hayatı akışına bırakıp böyle mutlu olma şansını yakalamaya çalışıyorsunuz.

Kim bilir ne farklı hayatlar, farklı hayallerle yaşanırken sizin için hazırlanmış toplu bir “Kader Planı”nı sahtekâr yöneticiler ve müteahhitler, tanrıyla iş birliği yaparak dünyayı başınıza yıkıyor. Yaptığınız mutlu aile planları ya da adrenalin dozu yüksek mutsuzluktan kurtulma çabaları umut planlarının yerini alıyor.

Mutlu aileden baba anne ve kardeş enkaz altında can veriyor, en küçük çocuğun payına hayatı boyunca altında ezileceği bir psikolojik yıkım kalıyor.

Adrenalini yüksek fakat umuda tutunmuş insanların umutları yine başka kader planlarına taşınıyor.

Kader planını iki ineğiyle süt satarak geçinen Meryem Teyze’nin ineklerini enkaz altında öldüren vahşinin bir de onu enkaz altında öldürmeyip onursuzca yaşatma planı yürürlüğe giriyor.

Bazı büyükler, çok çok büyükler ve en büyükler “Bu, Allah’ın takdiri” diyor.

Bu zihniyetten öğreneceğimiz daha çok acı olduğu muhakkak.

Çok acı hikâyeler yazılacak şüphesiz bu felaketle ilgili, ama ülke açısından yazılabilecek en hazin hikâye kader planına inanmış nefret dolu insanların bu ülkenin diğer insanlarının kaderini belirlemesidir.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar