İHANET?
-ANKARA-
Günlük yaşamda çok kullanılan, ancak kullanan kişiye göre anlamı değişebilen sözcüklerden birisidir “ihanet”. Öyle bir sözcüktür ki, iletişim halindeki her iki kişi ya da her iki taraf da birbirlerini ihanetle suçlayabilmektedir. Son günlerde sıkça kullanılmaya başlayan bu kavram, bazı yanlış yaklaşımların ortaya konması bakımından netleştirilmesi gereken sözcüklerden birisidir.
Kişiler arasındaki iletişimde kavramları kullanırız. Bu kavramlar yanında iletişimin yöntemi, aracı ve iletişim sürecindeki taraflar, bu sürecin tamamlayıcısıdır. Bu konuyu basit bir şekille açıklayacak olursak:
Kişi → İletişim Yöntemi / İletişim Aracı → Kişi/Grup
Kişisel ve grup iletişiminde yöntem olarak şunlar kullanılabilir:
– Hareketler ile iletişim
– İşitsel iletişim
– Görsel iletişim
– Duygusal iletişim
– Bunların birkaçının birlikte kullanılması
Tarihte ilk iletişim yöntemlerinin hareketler ve sesler ile iletişim olduğunu biliyoruz. Yakın zamana geldiğimizde şekiller, sayılar ve harfler ile iletişim başlamıştır. İletişimin yaygınlaşmasında kâğıdın bulunması ve ondan önce yazının kullanılmaya başlaması çok önemlidir. İletişimde devrim yaratan ilk buluş, telgraf ile olsa da iletişimin yaygınlaşması ve güçlenmesi açısından ticaret etkinliklerini görmek gerekir.
İletişim sürecinde ikinci önemli buluş ise radyodur. Radyo iletişimi yoluyla kitle iletişimi çağına gidiş hız kazanmıştır. Daha sonra telefonun ve televizyonun icadı ile iletişimde devrim yaşandığı söylenebilir. Geldiğimiz durum ise iletişimin internet kullanılarak yaygınlaşmasıdır. Özellikle akıllı cep telefonu uygulaması ve sosyal medya mecralarının ortaya çıkması, günümüzde iletişimi son derece güçlü ve yaygın bir noktaya ulaştırılmıştır.
Bütün bunlar ile ihanet kavramı arasındaki bağlantıyı merak ettiğinizi biliyorum. Bu merakı gidermeden önce, kavrama kısaca göz atmakta yarar var.
İhanet kavramının kökeni Arapçadır. Bu kavramdan “hıyanet”, “hain” ve “hainlik” sözcükleri de türetilmiş olup kavramın ilk kullanımı, sevgi ve aşk ilişkilerinde ortaya çıkmıştır. Oxford sözlüğünde ihanet, “sevgide aldatma” olarak tanımlanır. Bu açıdan ihanet kavramında, sevgide ve evlilikte aldatma, ilk akla gelen anlamdır. Türk Dil Kurumu sözlüğünde kavramın ikinci anlamına da yer verilmiş olup “gerektiğinde yardımda bulunmama ve bir kimsenin güvenini yok etme” anlamı da vurgulanmıştır. Bu yazıda kullanacağımız “ihanet” kavramı, ikinci anlama yönelik olacaktır.
Son günlerde Ayasofya Müzesi’nin cami olarak ibadete açılması tartışmalarında “ihanet” sözcüğü yeniden gündeme gelmiştir. Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti’nin temsil eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ülkenin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı olan Mustafa Kemal Atatürk’ü, imzaladığı bir kararname nedeniyle “ihanet etmekle” suçlamıştır. Bu iletişim dili, ülkeyi kavrayan, birlik ve bütünlüğe destek olan, ülke tarihinin saygın kişiliklerine saygıyı ilke edinen bir dil değildir. Çağdaş siyaset dili, bir koltuğa oturup oradan muhalif olan herkesi ve kurumu ağır dille suçlamak değildir. Tersine, toplumu ve ülkeyi kavramak, adalet, hukuk ve demokrasiyi savunmak, insan haklarına dayalı bir düzeni inşa etmek ve korumak amacına yönelik bir dil olmalıdır.
“Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Danıştay 10’uncu Dairesi’nin Ayasofya’yı müze yapan 1934 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı’nı iptal etmesinin ardından 1934 yılına ait Mustafa Kemal Atatürk imzalı karar için, ‘Tek parti döneminde alınan bu karar, tarihe ihanet olmanın yanında hukuka da aykırıydı’ ifadelerini kullanmıştı.” (https://www.yenicaggazetesi.com.tr/service/amp/tayyip-erdoganin-ihanet-cikisina-en-sert-tepki-muharrem-inceden-geldi-288929h.htm) [13.07.2020]
İhanet; kendine güvenen insanları, grupları ve kurumları hayal kırıklığına uğratmak, inandığı değerler tersine hareketlerde bulunmak, halkına ve ülkesine onarılmaz zararlar veren eylem ve söylemlerde bulunmakla gerçekleşir. Ülkemizde son günlerde bazı kurum temsilcileri ve etkili-yetkili insanların ihanetinden söz edilebilir; ancak Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kadronun ve bu kadronun başındaki Mustafa Kemal Atatürk’ün ihanetinden kimse söz edemez.
Anayasa’nın değişmez 2’nci maddesine göre; “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir”.
Laik bir hukuk devletinde bir kimsenin ya da toplumun dini ve vicdani görüşlerini kınamak ya da eleştirmek ya da ayrıcalık olarak görüp desteklemek biçiminde siyaset yapmak, hukuken ve etik olarak doğru bir tavır olarak görülemez. Ayrıca, cumhuriyet hukukunun imparatorluk hukukuna referans gösterilerek değiştirilmesi de asla tasvip edilemez. Bütün bunlardan daha önemlisi de ülkenin kurucusuna yönelik göstereceğimiz tavır, onun eylem ve düşüncelerini ihanetle eleştirmek değil, minnet ve şükranla hareket ederek onun kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni yüceltmek olmalıdır.