POLİTİKA 

BİR ÇUVAL İNCİRİ BERBAT ETMEK

Birilerinin her fırsatta kötülediği ‘Eski Türkiye’de, seçim barajını geçen her siyasi parti kendi oy oranına göre milletvekili çıkarırdı. Sistem böyleydi. Siyasi partiler arasında seçime dönük bir ittifak kurulmasını yasalar engelliyordu. 2017 referandumu ile bu kural değişti.

2018 Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nde AKP ve MHP, Cumhur İttifakı’nı kurunca, Erdoğan’ın adaylığını desteklemeyen CHP, İyi Parti, Demokrat Parti ve Saadet Partisi bir araya gelip Millet İttifakı’nı kurdu.

2018’de Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Adayı Muharrem İnce kazanamadı. Seçim gecesi adeta ortadan kaybolan İnce, sonuçlara ilişkin yalnızca “Adam kazandı” yorumunu yaptı. Zaten hemen ardından CHP ve Kılıçdaroğlu hakkında ileri geri konuşmaya başladı. Sonra kendi partisini kurdu.

2023 seçimlerine 1,5 yıl kala, ‘Eski Ak Partililer’ Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ın kurdukları Gelecek Partisi ve Deva Partisi de ittifaka katıldı ve bugün çokça konuştuğumuz “Altılı Masa” doğdu. Büyük bir oy potansiyeli bulunan HDP bence o masada olmalıydı. Söylenene göre, masanın önemli aktörlerinden İyi Parti Lideri Meral Akşener bunu istemedi.

Altılı Masa’nın çok önemli, adeta kutsal bir hedefi vardı: Türkiye Cumhuriyeti’ni parlamenter rejime geri döndürmek. Masadaki tüm liderler ılımlı mesajlar veriyor, kişisel hırsların ve siyasi çekişmelerin bir kenara atıldığını belirtiyordu. Özellikle CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ve İyi Parti Genel Başkanı Akşener kendilerini neredeyse masaya adamışlardı.

Türk siyasi hayatında daha önce böyle bir şey görülmemişti. İktidara yakın medyanın çıkardığı dedikodulara ve söylentilere rağmen liderler, her fırsatta birlik beraberlik mesajları veriyorlardı. Akşener, masanın dağılacağı dedikodularına şöyle yanıt veriyordu:

Altılı Masa asla dağılmayacak, masayı dağıtmaya kimsenin gücü yetmez. Ne ben ne de başkası ülkenin geleceğinin konuşulduğu o masadan, hiçbirimiz kalkmayız.

Cumhurbaşkanı adaylığı için Akşener’in gönlünden İmamoğlu ya da Yavaş geçtiği biliniyordu. Fakat İstanbul ve Ankara’da büyükşehir belediyeleri uzun zaman sonra, güçlükle alınmıştı. Üstelik iki belediye başkanı da daha birinci dönemindeydi. Yine de hem Ekrem İmamoğlu hem de Mansur Yavaş, adaylık fikrine tamamen karşı değillerdi. Onlar için önemli olan, masadaki liderlerin ortak karar almasıydı.

Bizler, yani sıradan vatandaş için de önemli olan buydu. Altılı Masa’dan çıkacak ortak karar. Ortak cumhurbaşkanı adayı…

22 Şubat’ta Altılı Masa bir mutabakat imzaladı. 2 Mart tarihinde yapılan buluşmadan sonra “Cumhurbaşkanı adayı konusunda ortak bir anlayışa ulaştıklarını” belirten metin imzalandı. Metinde İyi Parti Genel Başkanı olarak Akşener’in de imzası vardı. Adayın isminin 6 Mart’ta açıklanacağı söylendi.

2 Mart akşamından 3 Mart sabahına kadar her ne olduysa, öğleden sonra Meral Akşener bir basın açıklaması yaptı. “Kıskaca alındık” dedi, “Dayatma yapılıyor” dedi, “Kumar masalarında olmayız” dedi. Altılı Masa’nın çıkmaza girdiğini ve artık milletin iradesini temsil etmediğini söyledi. Sonra çok ilginç bir şey daha yaptı. Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’a aday olmaları yönünde çağrı yaptı. “Millet sizi çağırıyor” dedi. Böylece masaya açık açık rest çekerken, iki başarılı belediye başkanını çok zor duruma soktu.

İyi Parti teşkilatının Altılı Masa’dan ayrılma kararıyla ilgili en ufak bir bilgisi olmadığı söyleniyor. Bu da demek oluyor ki, Meral Hanım bu basın açıklamasını hiç kimseye danışmadan hazırlamış ve bir buçuk yıldır oturulan masayı, kurulan ittifakı bir kalemde silip atmış. Peki, şimdi ne olacak?

İmamoğlu ve Yavaş peş peşe attıkları tweetlerle genel başkanları Kemal Kılıçdaroğlu’na ve Altılı Masa’ya destek verdiler. Bence doğru olan da bu… Bu yazıyı kaleme aldığım saatlerde iki belediye başkanının Akşener’le görüşeceği ve tarafları barıştırmaya çalışacağı söyleniyor. Olaya bakar mısınız?

Meral Hanım 2 Mart’ta mutabakat metnini neden imzaladı? Kılıçdaroğlu’nun –eğer aday Kılıçdaroğlu’ysa– adaylığında anlaşılacağını daha önceden bilmiyor, görmüyor muydu? İmzayı attığı sırada baygın mıydı? Hipnozda mıydı? Ya da başkası imzasını taklit mi etti?

Peki, madem imzayı attı, ertesi gün neden bu kadar keskin bir dönüş yaptı? Bahsettiği dayatmayı, kıskaca alındığını daha önce fark etmemiş miydi? İmamoğlu ve Yavaş’a çağrı yaparken aklından ne geçiyordu? Belediyeleri bırakıp koşa koşa aday mı olacaklardı? Kılıçdaroğlu’na rağmen? Üyesi oldukları Cumhuriyet Halk Partisi’ne rağmen? Bu soruların cevabı yok.

Peki, Akşener’in bu çıkışı kimlere yaradı? En başta yandaş medyaya şüphesiz… Altılı Masa’yı her fırsatta küçümseyen Erdoğan’a, Bahçeli’ye… BBP Lideri Destici, Akşener’i Cumhur İttifakı’na davet etti. Belki Bahçeli’den de bu yönde bir çağrı gelir. Muharrem İnce, Kılıçdaroğlu’nu eleştirirken, Akşener’e yeşil ışık yaktı. Suriyelileri göndermekten başka hiçbir seçim vaadi olmayan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Mansur Yavaş için miting yapmaya kalktı. Belki ileride İyi Parti, Zafer Partisi ve İnce’nin kurduğu Memleket Partisi’nden oluşan bir ittifak bile görebiliriz!

Altılı Masa’nın –gerçi artık Beşli Masa oldu– ortak cumhurbaşkanı adayı 6 Mart’ta açıklanacak. Kılıçdaroğlu adaylık için doğru isim midir, değil midir, elbet tartışılır. Akşener elbette ki kendi fikrini ifade edebilir. Fakat bir buçuk yıldır zor şartlarda, eşi benzeri görülmemiş şekilde ilerleyen bu süreci baltalamak; en hafif tabirle bir çuval inciri berbat etmektir!

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar