KÜLTÜR-SANAT 

‘HARRY POTTER’ KİTAPLARI DİZİ OLUYOR

Birçok insan hâlâ Hogwarts mektubunun gelmediğini söylüyor. Hayır, Hogwarts’a gittin. Hep birlikte oradaydık. Tabi bunların hepsi kafanın içinde oldu ama bu neden gerçek olmadığı anlamına gelsin ki?” – Joanne Kathleen Rowling

Kendi bunaltıcı dünyamızdan kaçmak yahut farklı esen bir rüzgârla nefes almak istediğimiz anlarda misafirleri olduğumuz dizi ve film evrenleri çok uzun zamandır hikâye ve özgün senaryo sıkıntısı çekmekte. İzlediğimiz her yeni yapım; ya başka bir yapımın izini taşımakta ya da bilindik bir hikâyenin farklı bir dildeki haliyle karşımıza çıkmakta. Ben, bu yeni ve keşfedilmemiş hikâye yokluğunu insanların donmuş ve tıkanmış hayal gücüne bağlıyorum. Hal böyle olunca da ortaya merak uyandırıcı hiçbir iş çıkamıyor. Sektör bu yarayla yavaş yavaş ama gözle görülür şekilde kanayıp dururken HBO’dan herkesin yüreğine su serpecek bir haber geldi. Hepimizin her yaşta ve her çağda izlemekten, ziyaret etmekten asla bıkmadığı Harry Potter evreni dizi oluyor. En az on yıl sürecek olan dizinin her sezonu serinin bir kitabına odaklanacak. Böylece serinin yedi kitabı da ekranlarda kendine yer bulmayı başaracak.

Bu evreni seven birçok kişi uzun süredir böyle bir haber bekliyordu ama asıl beklenen, bu evrenden doğmuş başka konuların ve karakterlerin dizi olmasıydı. Çapulcular, Albus Dumbledore’nin Hayatı ve Yalanları, Tom Riddle, Hogwarts’ın Kurucuları bu konuların ve karakterlerin başında geliyordu.

HBO, sektördeki kanayan yarayı iyileştirmek istercesine daha uzun süreli ve daha doyurucu hikâyelerin peşine düştü ve serinin yaratıcısı Joanne Kathlen Rowling’in kapısını çaldı. Uzun süren bir ikna sürecinden sonra Rowling, kendisinin dizinin yaratıcı yapımcısı ve senaryo danışmanı olması şartıyla kitaplarını HBO’ya emanet etmeyi kabul etti. Sekiz başarılı film ve hafızalarda yer edinmeyi başarmış birçok özel karakterden sonra herkeste bir “Acaba dizi de filmler kadar güzel olur mu?” ön yargısı oluşmaya başladı. Oysa ben serinin tüm kitaplarını okumuş biri olarak kitaplarda geçen birçok önemli detayın filmlerde işlenmediğini fark etmiştim. Bu evrende üzerine ışık tutulmamış o kadar çok konu, kitaplarda sayfalarca anlatılan lakin filmlerde adı dahi geçmeyen o kadar çok karakter vardı ki…

– Joanne Kathlen Rowling –

Tüm bu tenhada kalmış Harry Potter sokaklarını dizide en ince ayrıntısına kadar dolaşabileceğiz ve ben bu yazımda sizlere filmlerde üzerinde durulmayan ama dizide kendine fazlaca yer bulacak detaylardan, karakterlerden ve hikâyelerden bahsedeceğim.

Bilge olana, tek söz yeter.” (Harry Potter ve Sırlar Odası)

HOGWARTS’TA YENİ BİR YILA HOŞ GELDİNİZ…

Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu’nda cadılar ve büyücüler dünyasına özgü birçok farklı ders ve içerik bulunuyordu ama filmlerde bu derslerin sadece birkaçını duyabildik. Oysa Hogwarts’ın yer yer ürkütücü, bir o kadar da gizemli sınıflarında dinlemeye ve anlatmaya değer o kadar güzel dersler var ki!

Biçim Değiştirme:

Başkalaşım dersi olarak da bilinen Biçim Değiştirme, Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu’nun temel derslerinin başında gelir. Oldukça karmaşık ve tehlikeli büyülerden biri olan Biçim Değiştirme; Türler Arası Biçim Değiştirme ve İnsan İnsansı Biçim Değiştirme olarak ikiye ayrılıyor. Bu dersin profesörleri; Albus Dumbledore ve Minerva McGonagall’dır. Albus Dumbledore, Hogwarts’ın müdürü ve başyöneticisi olduktan sonra derslerini Profesör McGonagall’a teslim etmiştir. Biçim Değiştirme, sıkı bir çalışma ve disiplin gerektirdiğinden uzmanlaşması zor dersler arasında sayılmaktadır.

İksir:

Hogwarts’ın diğer temel derslerinden olan İksir dersi; çeşitli malzemeleri kullanıp büyülü iksirler hazırlamayı merkezine alan bir derstir. Basit gibi görülse de oldukça zor tarafları vardır. Basit, orta ve ileri iksir yapımı olarak derecelendirilen İksir dersinin hocası profesör olarak değil, iksir ustası olarak anılır. Hogwarts’ın ilk iksir ustası Horace Slughorn’dur. Daha sonra bu unvan Hogwarts’ın en sırlarla dolu hocası Severus Snape’e geçmiştir. Küçüklüğünden beri Karanlık Sanatlar’a ilgisi olan Snape; bu alanda başarısız olunca İksir alanında çığır açacak düzeyde bir başarı sağlamıştır. Her türlü koruma, engelleme, büyütme iksirini yapmada usta olan Snape, cadılar ve büyücüler dünyasına bu sayede birçok yeni büyüyü de kazandırmayı başarmıştır.

Bu sınıfta gereksiz yere asa sallama ve aptal büyüler istemiyorum. Zaten birçoğunuzun iksir yapımının bir bilim ve sanat olduğunu anlamasını beklemiyorum bile. Ancak seçilmiş birkaç yetenekli öğrenciye beynin nasıl büyülenip duyuların nasıl yanıltılabileceğini öğretebilirim. Şöhreti şişeye nasıl doldurup zaferi nasıl yakalayacağınızı, hatta ölümü nasıl durduracağınızı söyleyebilirim.” (Joanne Kathlen Rowling, Harry Potter ve Felsefe Taşı)

Karanlık Sanatlar’a Karşı Savunma:

Karanlık Sanatlar’a Karşı Savunma, Hogwarts öğrencilerine; lanetler, kötü yaratıklar, karanlık tılsımlar gibi alanlarda kendilerini savunacak bilgileri ve uygulamaları öğrenmelerini sağlayan en önemli derslerden biridir. Filmlerde bu ders kendine sıkça yer bulsa da bu dersle ilgili detaylara fazla yer verilmiyordu.

Karanlık Sanatlar’a Karşı Savunma dersinin belirli bir hocası ya da profesörü yoktur. Çünkü Lord Voldemort (Hogwarts’ta bilinen adıyla Tom Riddle) bu dersin hocası olmayı çok istiyordu. Albus Dumbledore buna asla izin vermedi. Bu duruma çok öfkelenen Tom, Karanlık Sanatlar’a Karşı Savunma dersini lanetledi. Bu yüzden Hogwarts’ta bu dersin değişmez bir hocası asla olamadı. Derse her yıl yeni bir hoca girdi ve hepsi de çeşitli uğursuzluklarla ve aşılmaz terslikler ile karşılaştı. Harry, okuldaki altıncı yılında Karanlık Sanatlar’a Karşı Savunma alanında büyük bir başarı gösterdi. Burada da oldukça özel bir detay saklıydı. Harry gibi babası James Potter da bu alanda çok yetenekliydi. Yani Harry bu alandaki hayranlık uyandıran başarısını köklerinden alıyordu.

Voldemort de, Harry. Her şeyin gerçek adını söyle. Bir şeyin adından korkarsan kendisinden daha çok korkmaya başlarsın.” (Harry Potter ve Felsefe Taşı)

Antik Rünler:

Yüzyıllar önce cadılar ve büyücüler tarafından kullanılan yazı biçimleri ve sembollerdir. Hogwarts’taki önemli derslerden biri olan Antik Rünler’i ve içeriğini seri boyunca hiç duymadık. Antik Rünler dersini sadece eski gizemleri çözebilecek yeteneğe sahip olabilen öğrenciler alabiliyordu. Ayrıntılı araştırmalar ve derin incelemeler içeren bu ders, üçüncü sınıfın temel derslerinden biridir. Dersin bilinen en ünlü profesörü ise Bathsheda Babbling’dir. Antik Rünler; uygulamalar ve teori olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır.

‘İlk kurbanlar hep en suçsuz olanlardır’ dedi: ‘Geçmiş çağlarda da öyleydi, şimdi de öyle.’” (Harry Potter ve Felsefe Taşı)

Sihir Tarihi:

Sihir Tarihi dersi, çok eski çağlardan beri kullanılan birçok büyünün gelişim sürecini ve uygulama boyutunu içerir. Bu dersin yazılı kısmı, uygulama kısmından daha çoktur. Bu yüzden dönem sonlarında yapılan Sıradan Büyücülük Düzeyi Sınav konularına Sihir Tarihi de dâhil edilmiştir. Bu dersi ilginç kılan en önemli nokta, dersin hocasının bir hayalet olmasıdır. Hogwarts’taki tek Sihir Tarihi profesörü olan Cuthbert Binns, uzun yıllar bu alanda ders vermiştir, ölümünden sonra da hayalet olarak derslere girmeye devam etmiştir.

Tılsım:

Yapılan büyünün etkisini artıran ve büyüye kaynaklık eden nesneler olan Tılsım ders olarak; bir nesneyi büyülü hale getirebilme yetisini amaçlar. İyi bir cadı yahut büyücü olmak isteyen her öğrenci Tılsım dersini yüksek notlar ile geçmek zorundadır. Büyücüler dünyasının tanınmış ismi Fillius Flitwick, Hogwarts’ın tek Tılsım dersi profesörüdür.

Astronomi:

Gezegenlerin hareketlerini, yıldızların özelliklerini, ayın fazlarını ve takımyıldızların oluşma sürecini konu edinen Astronomi dersi, Hogwarts’taki diğer derslerden farklıdır. Ders akşam saatlerinde işlenir ve yine diğer derslerden farklı olarak bu derste öğrenciler sınıflara değil Astronomi kulesine giderler. Astronomi dersi Hogwarts’ta ilk beş yıl zorunludur, büyü ve asa içermeyen derslerden biridir. Öğrenciler bu derste materyal olarak; teleskop kullanırlar. Aurona Simtra, Hogwarts’ın en tanınmış Astronomi dersi profesörüdür.

Aritmansi:

Mantığa ve matematiğe dayanan Aritmansi; gelecek ile ilgili kehanetlerin ve görülerin sayısal değerler ile ifade edilmesidir. Bu derste, cadılar ve büyücüler kehanetlerini rakamlarla sembolleştiriyor, her yeni olasılık bir sayıya denk getiriliyordu. Aritmansi, Hogwarts’taki her öğrenciye hitap etmediği için seçmeli dersler bölümüne eklenmiştir. Hermione Granger, bu dersteki başarısı ile dersin hocası Profesör Victor’un dikkatini çekmeyi başarmıştır.

Ölüme ve karanlığa baktığımızda korktuğumuz şey bilinmezliktir, başka bir şey değil.” (Harry Potter ve Melez Prens)

SANIYOR MUSUN Kİ SEVDİKLERİMİZ ÖLÜNCE BİZİ GERÇEKTEN DE TERK EDERLER: POTTER AİLESİ

Yok edilmesi gereken son düşman ölümdür.” (Joanne Kathlen Rowling, Harry Potter ve Lanetli Çocuk)

Serinin ana hikâyesini şekillendiren karakterlerden olan Potter ailesi ve ailenin büyücüler dünyasındaki konumu Harry Potter filmlerinde karanlıkta bırakılmış konuların başında geliyordu. Oysa serideki birçok gizem ve ana hikâyeye sıkı sıkıya bağlanmış birçok düğüm Potter ailesinden geçiyordu.

‘Potter’lar oldukça köklü ve eski bir aile olmalarına rağmen cadılar ve büyücüler dünyasında hak ettikleri şöhrete asla tam anlamıyla kavuşmamışlardır. Ta ki Harry James Potter doğana kadar…

‘Potter’lar Stinchcombe kasabasında yaşayan büyücü Linfred’in soyundan geliyorlardı. Linfred hem Muggle (büyü dışı) dünyasında hem de büyücüler arasında oldukça sevilen bir isimdi. Büyücü Linfred, zamanının çoğunu bitkiler ile çeşitli iksirler hazırlayarak geçiriyordu. Bu iksirler, Muggle dünyası da dâhil olmak üzere birçok hastalığın tedavisinde kullanılan oldukça özel iksirlerdi. Kendisine ait olan bu özel iksirleri diğer cadı ve büyücülere satan Linfred, bu sayede kendisinden sonra gelen aile üyelerinin bile zengin bir hayat yaşamalarını sağlamıştır.

Linfred’in büyük oğlu Hardwin, ‘Godric Hallow’lu ve oldukça yetenekli cadılardan biri olan Lolanthe Peverell ile evliydi. Lolanthe ünlü büyücü Ignotus Peverell’in soyundan geliyordu. Peverell ailesi büyücüler dünyasının en önemli büyülü eşyalarından biri olarak kabul edilen görünmezlik pelerininin sahibidir ve bu pelerin, Lolanthe’den sonra oğlu Henry Potter’a geçmiştir. Ayrıca Henry, Yüksek Büyüce Şuara’da yer almış ilk ‘Potter’lardan biridir.

‘Potter’lar büyük bir süre derin bir üzüntünün içine düştü. Henry’nin büyük oğlu Fleamant Potter, dönemin tanınmış cadılarından Euphemia ile evlenmişti. Lakin bir türlü çocukları olmuyordu. Yaptığı saç iksirleri ile Potter ailesinin servetini beş katına çıkaran Fleamant, bir varisin özlemini çok derinden hissediyordu. Ve bir gün karısı Euphemia hamile kaldı ve biricik oğulları James Potter doğdu.

Fleamant ve Euphemia, James’in Muggle soyundan gelen Lily Evans ile evliliğini görecek kadar yaşadılar ama hep sahip olmak istedikleri torunları Harry’i hiç göremediler. Görünmezlik pelerini de James Potter’a geçmiş oldu.

Potter ailesi, büyücüler dünyasında sıklıkla duyduğumuz; safkan, melez ve Muggle sınıflandırmalarından safkan grubuna dâhil olması gereken bir aileydi. Lakin Potter soyadının ‘Muggle’larca da kullanılması ve ailedeki birçok büyücünün Muggle soyundan gelen cadılar ile evlenmesi nedeniyle ‘Potter’lar “Kutsal Yirmi Sekiz” grubuna asla dâhil edilmediler.

Ayrıca ‘Potter’lar, ‘Muggle’ların haklarını sınırlandırmayı amaçlayan büyücülük yasalarını asla kabul etmiyorlardı. Safkan olmayan cadı ve büyücülere ‘Potter’ların hayatlarında ve ailelerinde daima yer vardı…

Anlamak kabul etmenin ilk adımıdır ve iyileşmek ancak kabulle gelir.” (Harry Potter ve Ateş Kadehi)

BİR DAHA ASLA MUTLU OLAMAYACAĞINI BİLMEK: AZKABAN HAPİSHANESİ

Çünkü ruh emicilerin korkunç gücü buydu. Kurbanlarına en kötü anılarını yeniden yaşatmak ve onları kendi umutsuzlukları içinde boğup güçsüz bırakmak…” (Harry Potter ve Ateş Kadehi)

Seride adını sıkça duyduğumuz ama geçmişini asla öğrenemediğimiz Azkaban Hapishanesi, ilk başlarda ‘Muggle’lara işkence etmekten hoşlanan ve bu yanıyla tanınan karanlık büyücü Ekrizdis’in kalesiydi. Ruh emiciler bu kalenin varlığından doğdu çünkü işkenceler umutsuzluk getiriyordu ve bu umutsuzluk karanlık güçlerin büyümesine neden oluyordu.

Sihir Bakanlığı, Ekrizdis’in ölümünden sonra Azkaban’ın yıkılmamasını, olduğu gibi kalmasını düşündü. Çünkü orada yaşayan karanlık güçler, bu yıkıma korkunç bir şekilde cevap verebilirlerdi. Dönemin Sihir Bakanı Damosles Rawke, Azkaban’ı bir hapishaneye dönüştürme kararı aldı. Ruh emiciler de hapishanenin bir parçası olarak kalmaya devam etti. Her gün hatırlanmak istenmeyen bir anıyı gün yüzüne çıkarıyor ve yarattıkları korkuyla kişinin ruhunu yavaş yavaş emiyorlardı. Ta ki geriye ondan hiçbir şey kalmayana dek… Ruh emicilerin korku ve karanlığa dayalı otoritesi güçlenerek sürüp gitti ve neredeyse üç yüzyıl boyunca hiçbir cadı ve büyücü Azkaban’dan kaçmayı başaramadı.

Ruh emiciler kördür, insanların varlığını duygularından tanırlar. Nerede korku ve umutsuzluk varsa ruh emiciler orada yaşar ve oraya tutunur. Büyücüler dünyasında içindeki korkuları bertaraf etmeyi başarıp içindeki sevgiye tutunarak Azkaban’daki hücresinden kaçmayı başaran tek büyücü Sirius Black’tir. Kendi masumiyetine olan inancı ve vaftiz oğlu Harry’ye olan sevgisi, Sirius’un ruh emicilere karşı kalkanı olmuştu.

Joanne Kathlen Rowling, Azkaban’ın ve ruh emicilerin yaratım sürecini kendi depresyon mücadelesine dayandırır ve bu süreci şöyle özetler:

Bir daha asla mutlu olamayacağını bilmek gibi… Umudun yokluğu. Öyle bir yok olmuşluk duygusu ki. Üzgün hissetmekten çok farklı bir şey… Üzüntü can acıtıcıdır ama hissetmek sağlıklıdır. Hissedilmesi gereken bir duygudur. Depresyon ise çok farklı bir şey…

HOGWARTS’TA HAK EDENLER, HER ZAMAN YARDIM BULABİLİRLER: ORTAK SALONLAR

Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu; öğrencilerine sadece iyi bir cadı ya da büyücü olma şansı sunmuyor, onlara farklı konfor alanları da sağlıyordu. İleri derece iksir yapımı dersinin rehavetinden, sihirli yaratıkların yaramazlıklarından, karanlık sanatlara karşı kapsamlı savunma uygulamalarından bunalan öğrenciler, seçilmiş oldukları binaların ortak salonlarında dinlenme, keyifli vakit geçirme fırsatı buluyorlardı. Serinin filmlerinde sadece Gryffindor öğrencilerinin ortak salonu göze çarpıyordu. Diğer binaların ortak salonlarına hiç değinilmemişti. Oysa bu ortak salonlar, Hogwarts’ın ayrılmaz bir parçasıydı.

Slytherin Ortak Salonu:

Düşersin belki de Slytherin’e sen/ Bir başkadır sanki oraya giden/ Amaçları için neler yapmazlar/ Açıklasam bitmez sabaha kadar…

Gölün altına kurulmuş olan Slytherin Ortak Salonu; yeşil lambalarla süslüdür. Salonun tavanı diğer salonlara göre oldukça alçaktır. Salondaki sandalyelerde Slytherin armasında da gördüğümüz yeşil alan üzerinde gümüş rengi yılan işlemesi bulunur. Salonun neredeyse her tarafında kuru kafalar vardır. Slytherin bina başkanı Severus Snape’tir. Slytherin binasının kurucusu Salazar Slytherin bir çatal ağızdır, yani yılanlarla konuşabilmektedir. Bu yüzden Slytherin armasında yılan bulunur.

Slytherin ortak salonunun, Hogwarts Gölü’nün tam altındaki bir zindanda yer alması, salona ürkütücü bir hava katar. Öğrenciler salonun pencerelerinden gölün içindeki ilginç yaratıkları görebilmektedir. Binadaki bu su detayı Slytherin binasının su elementini temsil ediyor oluşundan kaynaklanır. Rowling, dört binayı dört element ile eşleştirmiştir. Ayrıca çağın en karanlık büyücüsü Lord Voldemort, bu binanın öğrencisidir.

Ravenclaw Ortak Salonu:

Ravenclaw kısmetin belki/ Oradakilerin hiç çıkmaz sesi/ Mantıktır onlarca önemli olan/ Öyle kurtulurlar tüm sorunlardan…

Şatonun batı tarafında bulunan Ravenclaw Ortak Salonu girişi; beşinci katta tepede bulunan iç içe geçmiş merdivenlerden sonra ulaşılan bir kapıdır. Salonun tepede olması, Ravenclaw binasının hava elementini temsil etmesinden kaynaklanır. Salonun giriş kapısında anahtar da kapı kolu da bulunmaz. Kapıda konuşan, bronz rengi kartal şeklinde bir kapı tokmağı bulunur, tokmak giriş izni isteyen öğrenciye bir soru sorar ve öğrenci soruyu bilirse kapıyı açar. Ortak salon, Ravenclaw binasının renkleri ile dekore edilmiştir. Mavi ve bronz duvar armaları, gece mavisi uzun bir halı salonda hemen göze çarpar. Kitaplıklar, çalışma masaları ve sandalyeler salonun giriş bölümünde bulunur. Yatakhanenin kapısı başka taraftadır. Yatakhane girişinde binanın kurucusu Rowena Ravenclaw’ın takan insana daha çok zekâ gücü verdiğine inanılan büyülü nesnesinin, yani diademinin de olduğu bir heykeli bulunur. Ravenclaw’ın salon başkanı Profesör Fillius Flitwick’tir. Ravenclaw salonunda öğrencilerin mantıklarına ve pratik zekâlarına hizmet edecek soru panoları, bulmacalar ve oyun köşeleri vardır.

Hufflepuff Ortak Salonu:

Belki de düşersin Hufflepuff’a/ Haksızlığı hemen kaldırıp rafa/ Adalet uğruna savaş verirsin/ Her yere mutluluk götürmek için…

Hufflepuff Ortak Salonu’na girebilmek için bir portrenin arkasından geçmek gerekiyordu. Portreye ulaşmadan önce ise giriş salonundaki ana merdivenlerden geçilmeli ve kilerdeki fıçıya Helga Hufflepuff’un büyülü ritmi ile vurulmalıydı.

Portre açılır açılmaz bizleri karşılayan Hufflepuff Ortak Salonu; sarı renkli askılarla doludur ve içinde en fazla koltuk bulunan ortak salondur. Hufflepuff Ortak Salonu’nun pencerelerinden güneş her daim içeri girer ve yine pencerelerden Hogwarts’ın tüm seraları, bahçeleri görünür. Hufflepuff Ortak Salonu’nun doğaya bu kadar yakın olmasının nedeni binanın toprak elementini temsil etmesidir.

Hufflepuff bina arması, sarı zemin üzerine siyah porsuktur. Binanın kurucusu Helga Hufflepuff istediği zaman porsuğa dönüşebiliyordu. Bu yüzden kurucusu olduğu binanın hayvanı olarak porsuğu seçmiştir. Hufflepuff bina başkanı ise Profesör Panama Spraot’tur.

Serinin yazarı Joanne Kathlen Rowling’in binası da, sanılanın aksine Gryffindor değil, Hufflepuff’tır.

Gryffindor Ortak Salonu:

Gryffindor’a yollarım seni belki/ Zamanla olursun aslanın teki/ Yiğittir Gryffindor’da kalan çocuklar/ Hepsinin yüreği mangal kadar…

Gryffindor Ortak Salonu’nun girişi yedinci kattadır. Giriş, Pembe Elbiseli Şişman Kadın tablosunun tam arkasında bulunur. Şişman kadın, öğrencilere parolayı sorar, hepsi doğru cevabı verdikten sonra portre arkaya doğru açılarak giriş kapısını ortaya çıkarır.

Gryffindor Ortak Salonu, diğer salonların aksine birçok şömineye sahiptir. Bunun nedeni Gryffindor binasının ateş elementi ile denk olmasıdır. Bu şömineler; cadılar ve büyücüler arasında haberleşmeyi sağlar. Salonun ana renkleri; kırmızı ve altın sarısıdır. Bu renklerin yoğunluğu, Gryffindor binasının armasından gelir. Gryffindor arması, kırmızı bir alan üzerine altın sarısı aslandır. Gryffindor salon başkanı ise; Biçim Değiştirme Profesörü ve Müdür Yardımcısı Minerva McGonagall’dır. Gryffindor binasının kurucusu ünlü büyücü Godric Gryffindor’dur.

İYİ YAZILMIŞ BİR HİKÂYE HER ZAMAN BİR DİNLEYİCİ BULUR…

Harry Potter’ın hâlâ en sevilen fantastik yaratımların başında gelmesinde, güçlü diyaloglar ve olaylar ile örülmüş bir hikâyeye sahip olmasının, karakterlerin seri ilerledikçe değişimler ve dönüşümler göstermesinin, ana hikâyeyi besleyecek bir sürü ara hikâyeye sahip olmasının büyük etkisi var.

Film ve dizi sektöründe esen kötü hikâye rüzgârı birçok yapımı yerle bir ediyor; lakin sağlam tuğlalar ile örülmüş duvarlar zaman geçse de sert rüzgârlar esse de ne sarsılabiliyor ne de yıkılıyor…

Sen kötü biri değilsin, Harry. Başına kötü şeyler gelmiş çok iyi birisin. Hem dünya, ‘iyiler’ ve ‘ölüm yiyenler’ olarak ikiye ayrılmaz. Hepimizin içinde hem aydınlık hem de karanlık bir taraf vardır. Önemli olan, hangisini seçtiğimizdir. Bizi biz yapan budur.” (Joanne Kathlen Rowling, Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı)

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar