POLİTİKA TOPLUM 

APARTHEID VE NELSON MANDELA

Apartheid’ deyince, birçoğumuzun aklına çok az şey gelir. Siyaset ve tarih ile ilgili dar bir grup insanın aklına ise ‘Güney Afrika’ ve ‘ırk ayrımcılığı’ gelir. Peki, nedir Apartheid?

Apartheid, Afrika dilinde ‘ayrımcılık’ anlamına gelir. Tarihin gördüğü en korkunç ayrımcı politika, ırk ayrımcılığı biçiminde 1994 yılına kadar 46 yıl boyunca Güney Afrika ve Namibya’da uygulanmış, beyaz ırkın üstünlüğü temelinde tarihin karanlık sayfalarına geçmiştir.

Güney Afrika’da ırk ayrımcılığına karşı siyahların başlattığı haklı mücadele, uzun yıllar hapiste tutulan Nelson Mandela’nın devlet başkanı olmasıyla son bulmuştur.

Apartheid rejimine karşı mücadeleyle ömrü geçen Afrika Ulusal Kongresi (ANC) lideri Mandela, 1994 yılındaki eşit ve özgür seçimlerde devlet başkanı seçilince, Apartheid rejimi de son bulmuştur. Bu tarihten günümüze ‘Nelson Mandela’ ismi de ırk ayrımcılığına karşı mücadelenin sembolü olarak görülmektedir.

27 yıl hapishanede yaşamını sürdüren Mandela, 1993 yılında ırk ayrımcılığına son veren süreci yöneten son Apartheid rejimi devlet başkanı ve Ulusal Parti lideri De Klerk ile birlikte Nobel Barış Ödülü’ne layık görülmüştür. 2004 yılında kendi isteğiyle aktif siyasetten çekilmiş olan Mandela, 5 Aralık 2013’te hayata gözlerini yummuştur.

Nelson Mandela’nın mücadelesi, dünyada ırk ayrımcılığını ortadan kaldırmış mıdır? Bu sorunun yanıtı, maalesef “Evet” olamadı. Bugün hâlâ, farklı yöntem ve pratikler ile ırk ayrımcılığı ve gizli Apartheid rejimleri yaşanmaya devam ediyor.

Irk ayrımcılığını, yalnızca ‘siyah’ ve ‘beyaz’ ırklar arasındaki ayrımcı politikalar olarak değerlendirmek ve sınırlandırmak doğru olmaz. Bir toplumda ya da ülkede kendisini ve çevresindekileri diğerlerinden ayrı gören her yönetim, Apartheid tipi rejim olarak görülmektedir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 14’üncü maddesi, “Bu sözleşmede tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma; cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer görüşler, ulusal veya toplumsal köken, ulusal bir azınlığa ait olmak, servet, doğum başta olmak üzere herhangi başka bir duruma dayalı hiçbir ayrımcılık gözetilmeksizin sağlanmalıdır” der. Sözleşmenin ruhuna uygun olarak, ırk ayrımcılığı gibi renk, cinsiyet, dil, din ve fikir ayrılığı gibi yeni farklılıklar da Apartheid tipi ayrımcılığa kaynak oluşturmakta ve insan haklarına aykırı pratikler olarak görülmektedir.

Demokrasi ve adalet, hukukun üstünlüğü ve laiklik, her türlü ayrımcılığın önüne geçilmesinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Bir toplumda ya da ülkede bu saydığımız unsurlardan uzaklaşılırsa, orada Apartheid rejimi inşa edilmeye başlar.

Her türlü ayrımcılık ile mücadele etmeyen siyasal sistem ve yönetimler; demokrasiden uzaklaşmaya, diktatörlüğe yakınlaşmaya, yozlaşmış bir yönetim anlayışı ile gerilemeye mahkûmdur.

21’inci yüzyıldaki çağdaşlaşma ve uygarlık savaşının en önemli hedefi, her türlü Apartheid rejiminin ortadan kaldırılması ve güçlenmesinin önlenmesi mücadelesi olmak zorundadır.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar