‘ANADOLU’YU VERMEYECEĞİZ!’
-MERSİN-
Diyelim ki uyudun, uyandın.
Birkaç saat kestirdim sanıyorsun ama öyle değil.
300 sene geçmiş.
Hani ‘Yedi Uyuyanlar’, zulümden kaçıp bir mağarada uykuya dalmış da 300 sene sonra uyanmış ya.
Öyle işte…
* * *
Uyanınca ilk iş su içmek istiyorsun, uyuyan susar çünkü.
Şu yanda bir dere vardı, derenin kenarında bir göze vardı, eğilip su içerdin o gözeden hani.
Gözeden su içmekte mahir olduğunla övünürdün.
Su çok sığ ise mesela avcunla içemezsin, elin suyun tabanındaki kuma değerse su bulanır, dakikalarca beklersin kumun tabana çökmesini, suyun durulmasını.
Onun için su sığ ise ellerini gözenin iki yanına koyarsın, ayaklarını uzatırsın geriye, yüzünü yaklaştırırsın gözeye.
Bir peri kızını öper gibi usulca değdirirsin dudaklarını suya, çekersin suyu içine.
Usul usul, süze süze çekersin suyu.
Ne su bulanır ne gözenin bendi çöker.
Senden sonra da su içecekler var çünkü, gözeler herkesin.
* * *
Fakat göze nerede, dere nerede?
300 yıl uyudun, uyandın, göze de yok yerinde, dere de yok.
Almışlar.
Şu yanda bir ormancık olacaktı, bir koruluk olacaktı ya o yana gidiyorsun.
Ormancık yok, koruluk yok.
Almışlar.
Alıp başını gittiğin yaylalar vardı.
Pınarları vardı yaylanın, pınar başında kuşları.
Almışlar.
Akşam sular karardı mı geze geze çıktığın bir tepelik vardı, oturur kararan sulara bakardın, kızıllaşan ufka.
Onu da almışlar.
* * *
Diyelim ki uyudun, uyandın.
300 sene geçti üzerinden.
Uyandın.
Bir baktın ki her şeyini almışlar.
Derelerini, dağlarını, ormanlarını, korularını, tepelerini, göllerini, ağaçlarını, yaylarını, ovalarını…
Neyin varsa almışlar.
Oraya bir maden, buraya bir maden, o yana bir site, bu yana bir site, o yanda bir termik santral, bu yanda bir atom santrali.
Her yerde kocaman yapılar, siyah yapılar, her yerde tel örgü.
Sana bir yer kalmamış.
Kurda kuşa, börtü böceğe bir şey kalmamış.
Her şey onların.
* * *
Bunlar ancak 300 yılda olur sanırdık, değil mi?
Yani bir uyuruz, 300 sene sonra bir kalkarız ki her şey değişmiş olur sanırdık.
300 seneye gerek kalmadı.
20 yıl uyuduk…
Uyandık…
Her şeyi almışlar.
Artık ne ormanımız orman ne dağımız dağ ne deremiz dere.
Uyumuşuz.
Almışlar.
* * *
Beş-on sene evvel bir avuç insan, kervanlarla Ankara’ya yürümüştü.
Şöyle diyordu bir Yörük ana:
“Anadolu’yu vermeyeceğiz!”
Bizden sonra da su içecekler vardı çünkü, gözeler herkesin.
Meğer çoktan vermişiz.
Almışlar.