POLİTİKA 

BİR AĞACIN GÖLGESİNDE 12 YILDIR DİRENENLER

“Bu daha başlangıç” dediler. Ve bir haziran ayı, İstanbul’un ortasında bir parkın kalbinde toprakla buluşan ayak sesleri, bir ülkenin uyanışı oldu.

31 Mayıs 2013.

Bir grup insan, İstanbul’un göbeğinde, Taksim Gezi Parkı’nda sadece birkaç ağacın kesilmesini engellemek için toplandı. Küçük bir çevre eylemi olarak başlayan bu direniş, polis şiddetiyle karşılaştığında bir kıvılcım oldu; kıvılcım, koca bir ülkeye yayılan yangına dönüştü.

Gezi Direnişi; yalnızca ağaçları koruma eylemi değil, bastırılan seslerin, görünmez kılınan hayatların, yok sayılan kimliklerin, baskılanan özgürlüklerin haykırışıydı.

12 yıl önce bugün, bir ağacın gölgesinde toplananlar, başka bir hayatın mümkün olduğunu düşleyenlerdi.

Parklar forumlara dönüştü.

Duvarlar şairleşti.

Kent, bir anlığına özgürlüğün provasını yaptı.

* * *

Gezi”, yalnızca bir politik hareketlilik değil, aynı zamanda duyguların kolektif hafızasıydı.

Orada umut vardı: Birbirine ilk kez merhaba diyen milyonlar, sokaklarda dayanışmanın şiirini yazdı.

Orada öfke vardı: Baskıya, ayrımcılığa, tek tipleştirmeye karşı duyulan derin ve yankılı bir öfke.

Ama en çok da direnişin estetiği vardı: Mizah, müzik, afişler, danslar…

Sistemin ciddiyetine karşı bir halkın ironik ve yaratıcı yanıtıydı “Gezi”.

Ve elbette kayıplar da vardı.

Berkin’in düşmeyen gülümsemesi, Ali İsmail’in koşusu, Ethem’in son bakışı…

Her biri bu ülkenin vicdanına yazılmış cümlelerdi.

Gezi”, yalnızca bir parkın değil, bir kuşağın vicdanının da savunmasıydı.

* * *

Aradan geçen 12 yıl, o duyguları silmedi.

Zaman, “Gezi”nin üzerini örtemedi. Çünkü “Gezi” bir mekândan ibaret değildi.

Gezi”, bir fikirdi. Bir toplumsal bilinç haliydi.

Bugün hâlâ “Gezi”den söz edebiliyorsak o günkü düşlerin hâlâ canlı olması bundandır.

12 yıl sonra, ülkenin dört bir yanında insanlar o gölgeyi arıyor.

Çünkü o gölge; adaletin, eşitliğin, barışın ve kardeşliğin gölgesiydi.

Ve biz, o gölgenin altından hiç ayrılmadık aslında.

* * *

Bugün, “Gezi”nin 12’nci yıldönümünde bir kez daha sesleniyoruz:

Unutmadık.

Unutturmadık.

Bir ağacın kökünden büyüyen o direniş, bu topraklara umut tohumu olarak saçıldı.

Ve her haziran geldiğinde, gökyüzüne dönüp şöyle diyoruz:

Bu daha başlangıç…

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar