ÇUKUR’UN KOCA ÇINARI: YAŞAR KEMAL’İN İNCE MEMED ROMANINDA YAPI VE İZLEK – 1
-İZMİR-
“Zulme karşı koymamak kâfirliktir, diyordu. Çocuğunun rızkını, baba yurdunu korumamak, bırakıp gurbet ellere düşmek kâfirliktir. Zulme karşı koymamak zalime ortak olmaktır. Korkmak, korkudan dolayı yılmak kâfirliktir.” (İnce Memed 2, s. 181)
Gerçekçiliğin yahut toplumcu/köy gerçekçiliğinin üzerinde, kendi gerçekliğini yaratan, gerçekliği dönüştürerek değiştiren, Güney Anadolu’yu doğasıyla, insanıyla, tüm ayrıntısıyla yaşayan ve anlatan YAŞAR KEMAL, Berna Moran’ın deyişiyle “abartılarak işlendiği için simgeleşen ve arketipleşen kişiler ve olaylarla (…) kurmaca yönü ağır basan destan havalı metinler üreten” (Moran 2002: 101) bir yazardır. Moran, Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 2’de, İnce Memed’i “Eşkıya Öyküsü” başlığı altında inceler. İnce Memed’de toprak reformu, sınıfsal çatışmalar, ağa-köylü-hükümet düalitesi bolca işlenir temel olarak. Türk romanının birinci dönemi (özellikle Tanzimat Dönemi ve sonrası), Batılılaşmayı kendine sorun edinirken, 1950 sonrası Türk romanı – ki bunu ikinci dönem olarak adlandırabiliriz – Moran’ın da belirttiği üzere “toplumsal yapıdan kaynaklanan haksız düzen sorunlarının ağır bastığı” (Moran 2002: 7) romanlardır. “Anadolu köy ve kasabalarındaki yaşamı ve insanları anlatmış olmaları değil, toplumsal yapıdan kaynaklanan haksız bir düzenin yol açtığı az çok ortak bir sorunsalı konu edinmiş” (Moran 2002:7) olan bu romanların yanında sonraki döneme, özellikle Ferit Edgü, Bilge Karasu, Vüs’at O. Bener, Yusuf Atılgan gibi yazarların bireye eğilen yapıtlarını da ekleyebiliriz. Bireye eğilen bu yapıtlar varoluşçuluğun, ontolojik ürpermelerin izlerini ve modernizmin tohumlarını taşırlar.
1953-1954 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde tefrika edilmeye başlanan ve 1955 yılında kitap olarak yayımlanan İnce Memed, Türk edebiyatının önemli eserlerinden biridir. Yazarın hayatından izler taşıyan roman, Memed isimli bir köylünün eşkıya olma sürecini ve düzene başkaldırmasını anlatır. Bu sebeple eserin kimliği açıklanmazdan önce, yazarın romanı yazış sürecinden kısaca bahsedilmiştir.
İnce Memed’in yazılış süreci nasıl olmuştur? Bu yazılış süreci, eserin kimliğini değiştirmiş midir? Bunlar hakkında şunları söyler Yaşar Kemal:
“İnce Memed’i yazdığımda Cumhuriyet’te çalışıyordum ve hemen hemen hiç param yoktu, öyle ki Serencebey’de oturduğum ev sobalıydı; ama odun alamıyordum. 1953’te muazzam bir kış olmuştu, hatırlarsınız Boğaz’ı buzlar kaplamıştı, odunum olmadığı için birkaç ceketi üst üste giyip eldivenlerle yazdım İnce Memed’i.”
İşte, bu imkânsızlıklar içinde yazılan İnce Memed, kısa bir süre sonra Rusça, Bulgarca, Fransızca, İngilizce gibi dillere çevrilecek; çok geçmeden kırktan fazla dilde okunan çağdaş bir destan olacaktır. İnce Memed 1, 1956 yılında Varlık dergisinin ilk roman ödülünü alacaktır.
Bizim bu çalışmada kullandığımız metinler İnce Memed 1’in otuz dördüncü baskısı (Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, Ocak 2014) ile İnce Memed 2’nin üçüncü baskısı (Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2004) olmuştur.
BAKIŞ AÇISI VE ANLATICI
Dört cilt ve iki bin yüz kırk iki sayfadan mürekkep olan İnce Memed, Toros dağlarının, Anavarza’nın ve eserin asıl ve önemli uzamlardan biri olan Dikenlikdüzü’nün tasvirleriyle başlar. İnce Memed 1, otuz yedi bölümden oluşmaktadır. Ana kahraman Memed, romana burada dâhil olur. On iki yaşında olan İnce Memed, yetim ve cılız bir çocuktur. Bu cılızlık henüz çocuk olan kahramanın salt fiziksel yanını vurgular. Roman, çocuğun kaçması ve Dikenlikdüzü’nden uzaklaşmasıyla başlar:
“Çakırdikenliğin içinden koşan çocuk soluk soluğaydı. Çoktan beridir ki durmamacasına koşuyordu. Birden durdu. Bacaklarına baktı. Dikenlerin yırttığı yerden kan sızıyordu. Ayakta duracak hali yoktu. Korkuyordu. Ha yetişti, ha yetişecekti. Korkuyla arkasına baktı. Görünürlerde kimsecikler yoktu. Ferahladı. Sağa saptı. Bir zaman koştu. Sonra yoruldu. Yorulunca çakırdikenlerinin içine yattı. Sol yanında bir karınca köresi gördü. Karıncalar iri iri. Körenin ağzında cıvıl cıvıl kaynaşıyorlar. Bir zaman her şeyi unutup karıncalara daldı. Ve birden aklına gelince sıçradı. Sağa saptı. Biraz sonra da dikenlikten çıktı. Dikenliğin kıyısına dizleri üstü çöktü. Baktı ki dikenliğin üstünden başı gözüküyor, kıçı üstü oturdu bu sefer de. Bacakları kanıyordu. Kan sızan yerlere toprak ekelemeye başladı. Toprak yaralara düşünce yaktı.” (Cilt 1, s.13)
İnce Memed 1’in ilk altı bölümü, Memed’in nereye kaçtığının, kaçtığı köyde ne iş yaptığının, yaşamının, annesi Döne’nin, yoksulluklarının, Memed’in karşısına bir karşıt güç olarak çıkacak olan ve onun yaşadığı köyle birlikte beş köyün ağası olan Abdi Ağa’nın, ağalık düzeninin, köylünün yoksulluğunun, üreten köylünün mallarını nasıl ağaya vermek zorunda kaldıklarının, zulmün; son olarak Memed’in çocukluktan yetişkinliğe nasıl geçtiğinin anlatıldığı bölümdür. Yedinci bölüm, Memed’in uyanışını ve dünyaya çıkışını anlatır. Bilinci edinen ben, sorgulamaya başlar. Yuvadan çıkan simurg kuşu, kasabayı görmüştür. Ağalık düzeninin her yerde olmadığını, herkesin kendisinin ağası olduğunu öğrenmiştir. Geceleri uykuları kaçmaktadır. İnce Memed artık Abdi Ağa’nın karşısına çıkabileceğinin bilincine varmaya başlamıştır. Varoluşsal ve metafizik sorgulamalara girişen İnce Memed, kendiliğinin bilincine varır. O yokken, sevdiği kız olan Hatçe’yi Abdi Ağa’nın yeğeni olan Kel Ali’yle nişanlamaları, Memed’in, kaçış planı hazırlaması sonucunu doğurur. Romanın bu bölümünde ve sonrasında dramatik aksiyonu sağlayan dünyaya çıkış, çok keskin ve serttir. Bu çıkışın mimarları arasında, bir uzam olarak kasaba ve romana kısa bir süre dâhil olan onbaşı vardır.
İnce Memed 1 ve 2’ye hâkim olan bakış açıları kahraman ve tanrısal bakış açılarıdır. Yazar; mekân, insan ve şey’lerin tasvirlerinde tanrısal bakış açısını kullanırken kahramanları konuşturduğu kısımlarda kahraman bakış açılarını kullanır. Kahraman bakış açısı, Memed’in ve diğer yan karakterlerin ruhsal durumlarını ve psikolojilerini yansıtması bakımından önemlidir:
“Memed yavaş yavaş kendine geliyor, bir şeyler, bir tehlike sezinliyordu. Başına gelenleri ansımaya çalıştı. Kafasının içinde her şey karmakarışıktı. Uzaklarda bir sarı ışık dönüyor, karanlıklara karışıyor, bir yerlere pul pul yağıyordu. Bütün bedeni de sızlıyor, yanıyordu. (…)” (İnce Memed 2, s. 192)
“İçinde korkuya, acıya benzer bir şey çöktü. ‘Sonun göründü,’ dedi kendi kendine. Sonra da: ‘Daha iyi,’ dedi. Ne yapalım, kader böyle imiş. Hatçe’yi de öldürdüm, anamı da… Ben de dağlara düştüm. Köylüyü de, işte böyle perperişan koydum. Zulüm altında inleyip duruyorlar. Benden önce herkes kendi halinde yaşayıp gidiyordu. Ben olmaz olayım. Ben batayım.” (İ.M. 2, s. 192)
Romanın geneline hâkim olan tanrısal bakış açısına pek çok örnek verilebilir:
“Topal Ali iz sürüyordu. El dokuması, ceviz kabuğuyla boyanmış kahverengi, çizgili yün şalvarını çekmişti. Belinde kara kuşak dolalıydı. Kuşağın arasına çıplak bir tabanca sokmuştu. Topal ayağını ta arkalardan sürükleyerek yürüyordu. Ve böylece iz sürerek Kesme köyüne doğru gidiyordu. Memed’in o yöne gittiğini herkes biliyordu. Topal Ali de bunu biliyordu. Üstelik Topal Ali, Memed’in, Süleyman’ın evinde olduğunu da biliyordu. Ali’nin yanında çok ünlü bir izci daha vardı. Bu izci Elbistanlıydı. Adına Yel Musa derlerdi.” (İ.M. 2, s. 209)
OLAY ÖRGÜSÜ
İnce Memed dört ciltten oluşur. Birinci cilt 1955 yılında, ikinci cilt 1969 yılında, üçüncü cilt 1984 yılında, dördüncü cilt ise 1987 yılında yayımlanmıştır. İnceleyeceğimiz İnce Memed 2, İnce Memed 1’in bir anlamda devamıdır. Şu halde İnce Memed 1’e değinmeden İnce Memed 2’nin olay örgüsü anlaşılamayacaktır.
“Roman, Küçük Memed’in zalim Abdi Ağa’dan kaçışı ile başlar. Memed daha on ikisinde bir yetimdir. Anası ile birlikte Değirmenoluk köyünde oturur. Köy, Abdi Ağa’ya aittir. Köylü toprağı işler, ancak ürünün üçte ikisini ağa alır. Değirmenoluk köyü ile beraber Dikenlidüzü’nde kurulmuş olan dört köy de ağanındır. Köylünün erzakları kışın sonuna kadar yetmez. Bu yüzden Abdi Ağa’ya borçlanırlar. Bu borçlanma hemen her yıl tekrarlanır. Bu yüzden köylü Abdi Ağa’ya mecbur kalır. Köylünün nazarında Abdi Ağa demek kıtlık demektir. İnce Memed, köyden kaçıp komşu köyde sığındığı Süleyman’a içini döker: ‘İki yıldır sürerim çifti. Çakırdikeni beni yer. Dalar… Çakırdikeni adamın bacağını köpek gibi kapar. İşte o tarlada çift sürerim. Abdi Ağa beni her gün döve döve öldürür. Dün sabahleyin gene dövdü beni. Her yanım döküldü. Ben de kaçtım oradan…’” ( İ.M. 1, s.19) (Uçak 2009: 25)
İnce Memed romanındaki olay örgüsü çözümlemeleriyle dizimize devam edeceğiz.
Herkese yeniden merhaba!