POLİTİKA 

PANDEMİ GÖLGESİNDE 1 MAYIS’A DOĞRU!

1 Mayıs geliyor. İki dünya, bu büyük mücadelede karşı karşıya duruyor: sermaye dünyası ile emek dünyası, sömürü ve kölelik dünyası ile kardeşlik ve özgürlük dünyası. (…) 1 Mayıs’ın kutlanışı, davamıza binlerce yeni savaşçı kazandırsın ve bütün halkın özgürlüğü, sermayenin boyunduruğunda çalışan herkesin kurtuluşu için büyük mücadelemizde güçlerimiz artsın!” – V. I. Lenin (Nisan 1904)

1 Mayıs, işçi sınıfının birlik mücadele ve dayanışma günü. 1 Mayıs, işçinin ve emekçinin bayramı. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de ‘1 Mayıs’lar işçilerin ve emekçilerin katılımıyla kutlanıyor. (Bu sene, Covid-19 pandemisi gölgesinde ‘kutlanacak’.)

İlk kez 1921 yılında emperyalist işgal altında gerçekleştirilen 1 Mayıs, ülkemizde 1922 yılında ‘İşçi Bayramı’ olarak kabul edilmişti. İlk kitlesel kutlamalar da 1925 yılında çıkartılan ‘Takrir-i Sükûn Kanunu’na kadar sürmüştü.

1976’ya kadar yasaklı olduğu bu yıllarda 1 Mayıs kitlesel olarak kutlanamamıştır ama 1976’da on binlerce işçi ve emekçi, İstanbul Taksim’de “Yaşasın 1 Mayıs! Dünyanın bütün işçileri, birleşin!” diye haykırıyordu.

1 Mayıs 1977’de ise burjuvazi, Taksim’i kana bulayacaktı. 1977’in 1 Mayıs’ında yüz binlerce işçi ve emekçi, yine geniş katılımla sokaklara ve alanlara sahip çıkmıştır. Fakat saldırı sonucunda 34 ölü ve yüzlerce yaralı bedel vermiştir işçi sınıfı.

Nasıl ki 1880’li yıllar, işçi sınıfının gelişmesini, güçlenmesini ve mücadelesini engelleyemediyse, 1977’deki katliam da Türkiye işçi sınıfını yıldırmamıştır.

1 Mayıs 1978’de işçi sınıfı kitlesel olarak yeniden alanlara çıktı. 12 Eylül Darbesi’nin ardından bile, sınıf bilinciyle devrimci işçiler ve sosyalist güçler her koşul altında 1 Mayıs geleneğini yaşattılar. Fabrikalarda, atölyelerde, okullarda, cezaevlerinde, kısaca mücadelenin olduğu her yerde 1 Mayıs’ı kutladılar.

Günümüzde işçi sınıfının gücü ve gelişimi egemen sınıfları korkutuyor. Ağır çalışma koşulları, aşırı sömürü ve kâr üzerine kurulu düzenin sürdürülmesi için uygulanan baskılar her geçen gün daha da artıyor. 

Varlığı sömürüye ve zora dayanan tekelci sermaye, işçi sınıfının bayramını da zaman zaman yasaklayıp kitlesel mücadelesinin hızını kesmeye, örgütlü işçi sınıfına karşı korkusunu biraz olsun dindirmeye çalışıyor. En küçük hak talebi ve demokratik yasalar bile sömürü çarkının dönmesi için ortadan kalkıyor, örgütlenme hakkı, sendika hakkı engelleniyor.

Ancak ‘1 Mayıs’lar baskı ve sömürü altındaki işçi ve emekçilerin kararlı, özverili ve inançlı sesini susturamıyor. İşçi sınıfının bilinçlenerek gerçekleştirdiği ilk eylemden bu yana, tüm dünyada ‘1 Mayıs’lar, yıldırma, saldırma, tutuklama ve katliamlar altında sürdürülüyor.

İlk kez 1856’da Avustralya’nın Melbourne kentinde taş ve inşaat işçileri, günde sekiz saatlik iş günü için Melbourne Üniversitesi’nden Parlamento Evi’ne kadar bir yürüyüş düzenlediler.

1 Mayıs 1886 günü ise, ABD’de Amerika İşçi Sendikaları Konfederasyonu önderliğinde yarım milyonu aşkın işçiyle sekiz saatlik iş günü talebiyle gösterilmiş kararlılık, 4 emekçinin ölümüyle sonuçlanmıştı.

İşçi sınıfı, 1 Mayıs 1886’yı unutmadı.

14-21 Temmuz 1889’da toplanan İkinci Enternasyonal’de Fransız bir işçi temsilcisinin önerisiyle 1 Mayıs gününün tüm dünyada ‘Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü’ olarak kutlanmasına karar verildi. Devrimci enternasyonalin ilk kongresinde ‘1 Mayıs’larda eylem yapma kararı alınıyordu.

1890’dan bu yana dünyanın her yanında ‘1 Mayıs’lar, ‘Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü’ olarak kutlanıyor.

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye işçi sınıfı da 1909’dan bu yana kutladı 1 Mayıs’ı. Hâkim sınıflar ise korktu ‘1 Mayıs’lardan.

Egemenler 1 Mayıs’ı bahar bayramı yapıp işçilerin kırlara giderek çiçek toplamalarını istedi. Devrimci işçi sendikalarının gelişip güçlenmesini engellemek için işveren güdümlü sarı sendikalar kurdular.

Bu sendikaların yöneticileri olan sendika ağaları, işverenlerin istediği sendika yasasını, toplu sözleşme, grev ve lokavt yasasını onayladılar. Esnek üretimi gelenek haline getirdiler.

Yaşasın 1 Mayıs!

Rosa Luxemburg’un Şubat 1894’te dediği gibi: “1 Mayıs, işçi sınıfının bu taleplerinin her yıl dile getirildiği gün olacaktır. Ve daha iyi günler doğduğunda, dünya işçi sınıfı kurtulduğunda, büyük bir olasılıkla insanlık o zaman da 1 Mayıs’ı, geçmişte verilen zorlu mücadelelerin ve çekilen acıların anısına yine kutlayacaktır.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar