ZARİF BIYIKLI BİR ŞAİRİN ZARİF İMGELERİ: ARKADAŞ Z. ÖZGER

-ADANA-
Arkadaş Z. Özger… Son derece ilginç bir kişiliktir kendisi. 68 Kuşağı’nın en aktif öncülerinden bir isimdir mesela, şiirleri devrimci melodilere yakışmış ve birçok bestenin güftesi olmuştur. Aynı devrimci kişilik o zor dönemlerde cinsel yönelimini açık açık söylemiştir okurlarına şiirleriyle. Hatta bazı isimler “Eşcinsel devrimci mi olur?” demiştir onun için. Ama Arkadaş Z. Özger, korkusuz bir dille dile getirmiş ruhundaki tüm güzellikleri, sancıları, umutları…
Asıl adı Zekai Özger’dir. Şiirlerini “Arkadaş Z. Özger” adıyla yayınladı. Selanik göçmeni yoksul bir ailedendir. Bursa’da doğdu. Bursa Atatürk Lisesinde okudu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın ve Yayın Yüksekokulu Radyo-Televizyon Bölümünü bitirdi. TRT Ankara Televizyonu’nda kurgucu olarak çalıştı. Yayınlanan ilk şiiri “Niye Kapalı Kapılarınız – Bulamıyoruz”dur (Kent 16, Aralık 1965, Sayı 1). Soyut, Forum, Papirüs, Yordam, Dost, Yansıma dergileri ile Ulus gazetesinde şiir ve yazıları yayımlandı. Kent 16 dergisini çıkardı, Yeni Eylem’in yazı kurulunda yer aldı. 5 Mayıs 1973 tarihinde henüz 25 yaşındayken ölmüştür. Ölüm nedeni beyin kanamasıdır (Ve Yayınevi, 2020).
Arkadaş Z. Özger’in ölümü hakkında birçok görüş ortaya atılmıştır. Kimileri faili meçhul bir cinayet demiş ölümü için, kimileri ise ölümünden 3 yıl önce yaşanan yurt baskınında polisten aldığı cop darbelerinin yıllar sonra ölümüne sebebiyet verdiğini iddia etmiştir. Bu konudaki sır perdesi belki hiçbir zaman aydınlanamayacak ama onun şiirleri hep yaşayacak.
Bugüne kadar onun şiirleri iki açıdan değerlendirildi: Birincisi “Devrimci Şiir”, ikincisi “Queer Şiir”. Fakat bu yazıda farklı bir yönden ele alacağız onun şiirini. Zarif bıyıklı şairin zarif imgelerini inceleyeceğiz. Onun imgelerinin gücünü ve hümanist tadını, sözcüklerinin kulağımızda bıraktığı yumuşak tonunu göreceğiz. Gerçekten özgün bir şair Arkadaş Z. Özger. Çok farklı ve çok içten imgelerle örmüş şiirlerini. Örneğin “Pencere” şiirine baktığımızda ne güzel, ne zarif bir umut imgesi vardır dizelerinde:
“Pencereyi kapama/ gök dolabilir içeri/ (…)/ pencereyi kapama/ kuş dolabilir içeri.” (Özger, 1997:80)
Odanın penceresini açınca içeri kuşların ve göğün dolması huzur verircesine umutlu bir söylemdir. Bu dizelerde yaşama sevinci de vardır. Gerçi Arkadaş Z. Özger’in çoğu dizesinde yaşama sevinci vardır zaten:
“Göğü kucaklayıp getirdim sana/ kokla/ açılırsın/ (…)/ çam kolonyası getirdim sana/ kentli dağlıların haklı sevdasını/ Bolu ormanlarından çarpan bir koku/ sanki Köroğlu’nun ter kokusu/ aman kokusu, billah kokusu/ canlarım, canım benim.” (Özger, 1997:123)
“Çam Kolanyası” şarkısı devrimci kuşak için önemli bir şarkıdır. İşte o şarkının sözleri de Arkadaş Z. Özger’in “Sevdadır” şiiridir. Bu şiirin bu güzel şarkıya dönüşmesi apayrı bir detay fakat biz yine bu şiirdeki umut imgesine bakalım. Arkadaş Z. Özger, bir önceki örnekte de gördüğümüz gibi “gök” imgesini kullanmayı çok seviyor. Bu gök her zaman da açık ve mavi bir gök… Ayrıca bu göğün bir kokusu var insanı açan ve saran. Bolu ormanlarının çamlarının kokusunu da getiriyor Arkadaş Z. Özger. Onun da umut olmasını sağlıyor ikinci kişi için. İşte tam da burada Arkadaş Z. Özger’in “sencil” tavrından da bahsetmemiz gerek. Evet, şiirlerinin hepsinde sencildir şairimiz. Dostlarını, sevdiğini, ailesini, insanları çok önemser. Çok sever onları. Bunu hitap şeklinden de anlıyoruz: “Canlarım, canım benim”… Bu önemsemeye, bu sevgiye onun devrimci kişiliğinin ve hümanist yapısının katkısı büyüktür. Yalnızca yazımızın konusu olan imgeler adına özgün değil Arkadaş Z. Özger, onun üslubu da bir o kadar özgündür. En meşhur şiiri ki Arkadaş Z. Özger için yapılan belgeselin de adı olan “Merhaba Canım” ifadesi bile tek başına özgün bir zariflik hissettirmiyor mu?
“Ben az konuşan çok yorulan biriyim/ şarabı helvayla içmeyi severim/ hiç namaz kılmadım şimdiye kadar/ annemi ve Allah’ı da çok severim/ annem de Allah’ı çok sever/ biz bütün aile zaten biraz/ Allah’ı da kedileri de çok severiz.” (Özger, 1997: 53)
Annesinin, ailesinin hem Allah’ı hem de kedileri biraz sevmesini hiç namaz kılmadığının bir gerekçesiymiş gibi vermesi Türk toplumunun genel kimliğine çok uymuyor mu? Sadece bunu bu kadar açık ve korkusuzca ifade etmesi alışıldık bir durum değil o dönem için. Zaten bu şiirinde, yani “Merhaba Canım”da alışılmadık çok durum var. Şiir Haziran 1970’te Dost dergisinde yayımlandığında büyük ses getirmiş ve tartışmalara sebep olmuştur.
Devrimci şiirleri yazarken ya da cinselliği anlatırken de farklı imgeler seçer şair:
“Alnını/ dağ ateşiyle ısıtan/ yüzünü/ kanla yıkayan dostum/ senin/ uyurken dudağında gülümseyen bordo gül/ benim kalbimi harmanlayan isyan olsun…” (Özger, 1997:118)
Dönemin sol görüşlü şairlerinde sıkça görülen “mücadele, eylem, haklı dava, isyan” temalarını işlediği “Aşkla Sana” şiirinde yukarıda gördüğümüz gibi yine çok farklı ve özgün imgeler seçmiştir. Dostunun ya da sevdiğinin ya da devrim uğruna kendini feda etmiş 68 Kuşağı’nın o gençlerini ve o gençlerin içindeki mücadele ateşini “uyurken dudağında gülümseyen bordo bir gül” imgesiyle vermek yine onun zarifliğini gösteriyor.
Hep mi umutlu, mutlu şiirler yazmış Arkadaş Z. Özger? Tabii ki hayır… Belki hüzün daha ağır basar onun şiirlerinde. Ancak hüznü de kendine has zarifliğiyle serpiştirmiştir dizelere:
“Ölüm mü dedin annem/ ölüm senin gibi güzel annelerin/ senin gibi güzel çocuklar feda etmiş/ o tarih atlasında/ bir kırmızı gül olur ancak/ koksun diye çocukların bahçesi/ şuramızda, tam şuramızda/ kanserli bir virüs gibi kanımıza karışsa da/ bizi yaşatan/ günler perişan.” (Özger, 1997:106)
“Günler Perişan” şiirinden alınan bu parçada Arkadaş Z. Özger’in, evlatlarını devrim uğruna kaybetmiş anaların hüznünü bir kırmızı güle benzetmesi ve o yitip giden çocukları bu haklı davanın her savunucusunun yüreğinde gül bahçesi gibi kokması şeklinde imgeleştirmesi yine özgün, yine çok anlamlıdır.
Dönemin çok ilkel ‘bireyci-toplumcu’ şiir ayrımında Özger nerede duruyordu? Özger’in sonradan çok uzun süre unutulan adını anımsatan tek şiiri “Aşkla Sana”ydı. Oysa ben o şiirin zikredildiği her yerde aklıma hep o ‘öteki’ şiirleri getiriyordum, mesela, “Her Şey Tekrardır Biraz”ı, “Sakalsız Bir Oğlanın Tragedyası”nı anımsıyordum. Ölü bir ozanın küçük bir kitabıydı ama beni düşündürüyordu. Yaşasaydı neler yapabileceğini tahayyül etmek beni hüzünlendiriyordu. Belli ki uzun bir yolu olacaktı. Bu hissediliyordu ama sentezlerini yaptığı da anlaşılıyordu. Sentez: toplumcu şiirde bir parantez! (Kahraman, 2022)
Evet, Hasan Bülent Kahraman’ın K24’te Sinan Akyol’a yazdığı “‘Merhaba Canım’ Vesilesiyle 1968’in Kimlik Tartışma(ma)ları” yazısında dediği gibi. Arkadaş Z. Özger’i o dönem şiir anlayışları içinde nereye oturtacağız? Toplumcu gerçekçi bir şair mi? Bireysel ve toplumdan uzak mı yazıyor? Üslupçu mu sadece? Hatta İkinci Yeni devamı mı onun şiirleri? Hiçbiri. Belki de hepsi. Ancak kesin olan bir şey var ki Arkadaş Z. Özger, Türk şiir dünyasının özgün ve ilginç bir tadı. Onun şiirleri hep okunacak. O şiirleri okudukça bambaşka dünyalara gideceksiniz. Arkadaş Z. Özger’i seveceksiniz. (Arkadaş Z. Özger’i seviniz)
KAYNAKÇA:
– “Arkadaş Z. Özger”, Ve Yayınevi, 5 Mayıs 2014.
– https://www.k24kitap.org/merhaba-canim-vesilesiyle-1968in-kimlik-tartisma-ma-lari-3510
– Arkadaş Z. Özger, ‘Sevdadır’, Mayıs Yayınları, 1997, İzmir, 5. Basım.