DOĞAYI SEVİYORUM
-ADANA-
Doğanın kaynakları tükeniyor!
Tüketiyoruz!
Doğanın bir parçası olduğumuzu düşünüyorum.
Doğanın yok edilişine seyirci kalarak hayatını devam ettirebileceğini düşünmek ne büyük aptallık!
Ağaçlar azalıp betonlar hızla çoğalıyor her geçen gün.
İnsanların çoğunluğunun bu konudaki şuursuzluğunu, duyarsızlığını aklım almıyor, gelecek nesiller için endişeliyim.
Evrende tüm canlılarla bir bütün olduğunun, biri olmadan diğerinin dengesinin bozulacağının nasıl farkında değil insanlık, şaşırıyorum.
İnsanlık kendi sonunu kendi getiriyor, hızla yok ediyoruz kaynakları hiç hız kesmeden!
Pandemi koşulları durup düşünmemize vesile olur, bir şeyler değişir diye ummuştum ama maalesef değişen bir şey olmadı! Kaldığımız yerden devam.
Doğaya âşığım!
En büyük yaratıcılık doğada, doğanın işleyişine hayranım.
Doğada vakit geçirmek bana iyi geliyor!
Eserlerim de, genellikle doğada olduğum zamanlar sonrası çıkar.
Ya da doğada olduğum zamanlar sonrası çıkanlar daha iyi oluyor diyebilirim.
En çok çocukluğumu sevdim ben yaşadığım zaman dilimlerinden.
Çünkü en çok doğayla vakit geçirdiğim zaman dilimleri o yıllardaydı.
Anneannemin bağ evindeydim her yaz çocukluğumda.
Kaplumbağalar, çekirgeler, koyunlar, kuzular en iyi arkadaşlarımdı.
Diğer çocukların yanı sıra…
Bütün yaz doğadan topladığım malzemelerle yaratıcığımı geliştirir, akıl almaz projeler geliştirerek canım anneannemin sabrını zorlardım.
Üzülüyorum bu devrin çocukları adına, kendi çocukluğumu düşününce!
Çünkü doğa en büyük öğretmendir.
Doğaya sahip çıkmamızın zamanı geldi de geçiyor.
Her anlamda ürettiğinden çok tüketen nesiller yetişti, bilmem farkında mıyız?
Tehlike çanları çalıyor!
Her insan elini taşın altına koymalı artık; bir yerden başlamalı!
“Geri dönülmeyen bir yoldayım/ bir avuç toprak son nasibim” demiş ya şair, aynen öyle…
Gelecek nesillere ne bırakıyoruz, gezegenin kaynakları anlamında?
Yaptığımız işte önceliğimiz bu olmalı ya da bir nebze olsun aklımızın ucunda olmalı bu kavram.
Sıfır atık ve dönüşüm olmalı her yapılan işin yan hedefi.
Mesela benim mesleğimde geri dönüşümden sanat yapan çok değerli arkadaşlarım büyük çıkış yaptı, son dönem sayıları az da olsa hayranlıkla izliyorum yapıtlarını.
Muhteşem sanat eserleri üretiyorlar; doğaya zarar verecek işe yaramaz her nesneyi dönüştürerek.
Akıl almaz güzellikte işler çıkartıyorlar.
İçtenlikle alkışlıyorum.
Ben de kendi çapımda yıllardır doğadan topladığım, doğanın parçası çeşitli şeyleri dönüştürmeye başladım.
Bana enerji versin, anı olsun diye topladığım parçalar; yıllar içinde dönüşmeye başladı, resim yapıyorum üzerlerine taşların, yaprakların, anı tabloları yapıyorum bazen biriktirdiklerimle.
Tabii, atıkları dönüştürmek en ideali ama henüz o aşamaya gelemedim.
O boyuta gelmek dileğim.
Bana iyi geliyor topladıklarımı dönüştürmek
En azından tual veya kâğıt tüketmiyorum diye düşünüyorum.
Dönüştürmeliyiz artık!
Doğayı çok hoyratça kullandık.
Doğanın bir parçası olduğumuzu unuttuk.
Atölyemde her yaştan insanla çalıştım, güzel neticeler aldık.
Son dönem çocuklarla çalışmayı seçtim.
Çocuklarla çalışmayı çok seviyorum!
Benim bir sözüm vardır!
“Çocuklar, kirletilmemiş doğanın bir parçasıdır.”
Bir nevi onları da korumaya çalışıyorum.
Kirletilmesinler istiyorum, var olan kapasiteleri köreltilmesin istiyorum.
Doğa sevgisi aşılamaya çalışıyorum onlara da.
Bu nedenle, son yıllarda kendi çalışmalarımın yanı sıra atölyemde veya bir kurumda çocuklarla çalışmaya devam ediyorum!
Ne kadar “denizyıldızını” kurtarımsam o kâr düşüncesiyle.
Onlar en büyük yaratıcılar bana göre!
Büyüdükçe yaratıcılıkları ölüyor ya da azalıyor!
Bilinçsiz ebeveynler ve eğitim sistemi vs. yüzünden…
Doğa, sanat ve bilinç bizi kurtaracak olan.
Hoşça kalın, ağaçlarla kalın, yeni yılınız kutlu olsun.
Yazımı, 2003 senesinde yazdığım ‘Ağaç İçin’ şiirimle noktalıyorum:
“Ağaçlar olmalı,/ köklerini salmalı/ asırlar boyu;/ yaşamın devamı için./ Ağaçlar yaşamın ta kendisi/ kuşlar özgürlüğün sembolü/ benim için./ Ağaçlar olmalı,/ kuşlarım için.”