ŞİİR 

SUSURA VE TANRI ZIVANA

O yüksek dağın tepesine günlerce tırmandı Susura

Gördü o ihtişamlı tanrı Zıvana’yı

Konuştu onunla, anlamsızca bakarak

Dedi ki başını kaldırarak

Taştan yontulmuş bir put, ucube bir tanrı beni nasıl yaratırsın ki

Baktı Zıvana, üstten üstten alaylı

Bir ömür hakkım var demişsin bana, sen ey Zıvana, ey yüce tanrı.

 

Dedi ki hadi git, hadi yaşa kibirli ve mağrur

Kendi belirledi, ben her ne yaşayacaksam

Sonra dedi ki belirlediğim yaşamda sana günah da düştü

Bak sayacağım ha dedi

Karşıma geldiğinde günahlarını

Eğer bana karşı işlediğin suçlar varsa, sonsuza dek acı çekeceksin

Sonsuzluk ateşinde yanacaksın acımayacağım sana dedi Susura’ya

Acımayacağım dedi Zıvana, daha da hiddetlenerek

Acı içerisinde sonsuza dek yanacaksın

Bu acıyı sonsuza dek hissetmen için etini de yenileyeceğim diye buyurdu

Bana karşı işlediğin suçlar varsa.

 

Bak hele, bak, bak, bak!

Zıvana’dan çıkmış bu sözler

Susura’da iyice hiddetlenmiş gözler

Bana sen bir kuklasın diyor güya

Kul yapması tanrı bozması bir kaya

Ne ar tanır bu ucube ne de hayâ

Sen hiçbir şey yapamazsın diyor bensiz

Beni yine de cezalandırıyor

Bu günahları kendisinin verdiğinden habersiz

Canı da yok görünürde, yalan, koca bir yalan yaparım dediği her ne varsa

Kim yaptı bunu? Kim yazdı bu hikâyeyi? Altına kim kazıdı bu uyduruk kitabeyi?

 

Merak etti Susura

Bu canavar da kim?

Böylesine tehditkâr, böylesine densiz

İnançları berhava

Lüzumsuz bir akıl vermiş o aklını çeldiği insana

Ahlakı banal, kibri çok büyük o küçücük ilkel beninde

Ruhu işte böylesi viran, böylesi karaktersiz.

 

Kimse aldırmadı bu haykırışa

Zıvana’ya döndü çaresizce

Dedi ki ona:

Bu bir saçmalık

Yetti

Yetti artık

Seni ben yarattım ve her şeyini programladım dediğin naçizane insanım ben

Ben tanrıyım demişsin, istediğimi yaparım diye yazdırmışsın dağa taşa

İnanmış pek çok kişi yazılana

Birilerinin kazıdığı o enteresan yalana

Buna hiç ses çıkarmamış bir yığın kendini bilmez

Kendini zeki sanan o kibirli yaratık

İnsanım ben insan diyen

Ayrıcalığı kendisince matuf olan o sefil hayvan

Zekâsı kemikten kâsesinde bir süs eşyası gibi duran

Ömrünü eğitime harcayıp sonra da sürüye katılan

O züppe o kibirli yaratık

İnsanım ben diyerek kendini hayvanlardan ayıran

Katil ruhlu ve dalkavuk hayatını sürünerek geçirir hayâsızca o aptal ve yılışık

Ama bir o kadar da kendinden emin

Bir yanda çok kalabalık bir güruh, güçlü ve sözüm ona eşsiz

Diğer yanda da el pençe divan duran hem fırsatçı hem de aptal milyonlarca hadsiz.

 

Siz on bin yıldır aynısınız aldanmakta

Tarihiniz utançlarla dolu sizin

Ta antik çağın çok gerisinden gelir ahmaklığınız

Biz aptalız diye bayrak açmış

Nice nice pişkin

Kendini zeki sanan

Ah şu ahmak yaratık

Siz biz bu âlemde neden böyleyiz

Neden?

Neden?

Neden?

Neden diye sormazsınız kendinize

Biz kimiz ve neyiz

Neden hep ahmağız

Neden hiç değişmeyiz?

 

Günlerce

Aylarca

Yıllarca

Dağı taşı gezdi

Köy, kasaba ve şehir

Haykırdı durdu isyan etti Susura

Yontuk ilkel bir taş o

O bir kaya parçası diye haykırdı:

Yontuk bir tanrıdır Zıvana!

Bağırdı! Bağırdı! Bağırdı!

Çaresizce herkese ilan etti Susura.

 

Susura’ya deli dediler

Öldürmek istediler

Hiçbir şey görmediler

Ne gidip bakmak ne de bilmek istediler

Süründüler sadece

Söylenene inandılar

Tapındılar gündüz gece.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar