POLİTİKA TOPLUM 

KARİZMA KOMEDİSİ

– Adam çok karizmatik…

– Müthiş karizması var…

– Ne karizma var adamda yahu…

– Ha, o adam mı? Çok karizmatik.

– Adamın yürüyüşünde, oturuşunda asalet var.

Kim bu adam? İzliyorum. Nasıl bir davranışa sahip, izleyip biraz ben de yararlanayım diye düşünerek devamlı, adamı takip ediyorum. Üzülüyorum, bende neden böyle bir karizma yok diye yıkılıyorum, böyle bir karizmaya neden sahip olamıyorum diye komplekse giriyorum. Artık sonunda kendimi olduğum gibi kabul etmem gerekiyor diye düşünüp yelkenleri suya indiriyorum.

Adamı tanıdıkça hayretler içerisinde kalıyorum. Çünkü evrensel insani değerlerden çok uzak, düşük bilgi seviyesinde, ortaokul düzeyinde vasat bir insan olduğunu gördükçe ona hayranlık ifade eden insanların neden böyle hissettiklerini anlamaya çalışıyorum.

Çok az konuşuyor, çok mimik kullanıyor, kendisiyle konuşan insanları dinlerken acımasız bir şekilde bıyık altından sırıtarak alay mı yoksa takdir mi çok belli olmayan kuşkulu bir anlam ifade eden tavırlar takınıyor. Karşısındaki, kendini ona onaylatmak için çok fazla ezilip büzülüyor. Tam ruhen ıstırap çektiğini düşündüğü anda küçük bir onay ve destekleyici bir laf ediyor, ezilen dost birdenbire kendini rahatlamış ve mutlu hissediyor. Esrarengiz gücün büyük etkisi kendini gösteriyor. Yeniden bir hamle ile bağımlılığı güçlendirme metotları devam ederken “tanrı” davranışlı karizmatik adam birdenbire gitmesi gerektiğini söyleyip ayağa kalkıyor. Dostu sohbetini tamamlayamadığı için bu adamla yeniden buluşmanın hayali içinde kabulleniyor.

Şüphesiz gerçekten etkileyici karakter özelliği taşıyan çok sayıda insan var ve bu insanlar karizmalarını üstün zekâ ve yeteneklerinden alıyor. Bu yazımda bunları ayrı tutuyorum.

Burada konu ettiğim husus, manipülatif karizmadır. Kişilerin ustaca küçültülerek üstte kalma becerisi olan düşük entelektüel seviyedeki tanrıvari adamlardan bahsediyorum. Bütün sahtekârlıklarına rağmen baskın yapıda olan bu tarz insanlar aslında toplumun geri kalmış eğitimsiz insanlarının üzerinde etkilidir.

Sürekli kendinden emin görünen, az konuşup büyük laflar eden, haddini aşma kuşkusu taşımadan karşısındaki insanı kendi kendine sorgulatan, davranışlarından özgüven fışkıran adamın yakından tanındığında aslında çok bilgili olmadığı halde karşısında sergilenen davranışları manipüle etme yeteneği sayesinde ilişkilerini kontrol altında tuttuğunu fark ettim.

Bu adam böyle bir davranışın insanların üzerinde böyle bir etki bırakacağını nasıl biliyor diye merak ediyorum.

İnsanlar günlük hayatlarında ya mutlu olduklarında ya da sorun yaşadıklarında birileriyle paylaşma isteği duyarlar. Mutluluğunu ifade eden kişiye yine aynı tarzda, yani küçük tepkilerle bu mutluluğa ilk anda katkı sağlarken diğer yandan da kişinin büyük olarak gördüğü mutluluk veren başarılı bir olayın aslında küçük bir başarı olduğunu, bunun ona büyük geliyormuş gibi kendi kendini sorgulatma çabalarına girer. Ama öte yandan karşısındaki insanın psikolojisi üzerinde yükselen büyüklük algısı arsızlık hastalığının bir sonucudur. Utanma ve empati yoksunluğu narsistik yapıdaki insanların hastalıklı yapılarının algısal avantaja dönüşmüş halini kullanırlar.

Batmakta olan bir ülkede küçük adamların gölgeleri büyük olur. Ya küçük adamlar ülkeyi batırarak halkı küçültürler, böylelikle yönetenlerden daha küçük hale gelmiş olan toplumun gözünde küçük adamlar dev gibi gözükür ya da yönetme becerisi gösteremedikleri için ülkeyi batırıp algıyı yöneterek ayakta kalırlar.

Bu noktada en büyük derdimiz seçimlerimizdir.

Bir yanda algıyı yöneterek yeteneksizliğini sürekli yaptığı manipülasyonlarla örterek yaratılmış sahte bir karizma, diğer yanda gerçekten yetenekli, yönetme becerisi yüksek, birikimli, yeteneklerini yaratıcı bir şekilde insanların iyiliğine kullanma niyeti taşıyan mütevazı bir kişilik ama aynı zamanda halkta “karizma” algısı uyandırmayan bir kişilik.

Seçim yapmak gerçekten zor mu?

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar