KANLI ZAFER (!)
-ÇANAKKALE-
7 Haziran 2015 Genel Seçimleri yapılmış, iktidarda olan AKP’nin yüzde 40,87 oy oranıyla meclisteki sayısı 258 ile azınlıkta kalmıştı. İrtifa kaybetmiş olan iktidar tek başına hükümeti kuramıyordu. İstikşaf görüşmeleri yaptığını söyleyen Ahmet Davutoğlu aldığı talimatla CHP ile bir koalisyona sıcak bakmayan Reis’e uyarak ve uzun süren görüşmeler neticesinde muhalefeti oyalayarak hükümeti kurma süresinin geçmesini sağladı. Süre sonunda yasalar gereği hükümeti kurma görevi ana muhalefet liderine verilmesi gerekirken 26 Ağustos’ta alınan kararla 1 Kasım 2015’te yapılmak üzere yeniden seçim kararı alındı.
Bu sürecin hemen ardından toplumsal muhalefetin ayağını sokaktan kesecek bombalı saldırıların önü açıldı. 7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri arasındaki 146 gün, Türkiye siyasetinin en karanlık dönemlerinden biri olarak tarihe geçti. Bu süre içerisinde 10 Ekim’de Ankara Garı’nda pek çok sivil toplum örgütünün katılımıyla Barış Mitingi düzenlenmişti. Fakat yürüyüş başlamadan alana ilerleyen grupların bulunduğu gar kavşağında iki patlama oldu. Patlamanın ardından meydana ulaşan polis, herkesi alandan çıkartmaya başlayınca yaralılara yardım etmek isteyen katılımcılar, engellendikleri için polislere tepki gösterdi. Bunun üzerine polis, gruba tazyikli su ve biber gazı ile müdahale etti. Göstericiler bir yandan bombanın yarattığı şok ile sarsılırken diğer yandan da polis şiddetine maruz kaldılar. Patlamaların olduğu anlardaki süreçte 102 kişi hayatını kaybederken, bu sayı daha sonra ölenlerle 107 kişi oldu. 500’ün üzerinde kişi yaralı olarak kurtuldu.
Bu patlamadan sonra dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun “Şimdi Ankara’daki terör saldırısı sonrasında anket yaptık ve kamuoyunun nabzını tutuyoruz, oylarımızda bir yükseliş trendi var” sözleri 1 Kasım’daki seçimleri kazanmaya yönelik stratejinin bir parçası olduğu şüphesi uyandırdı. Amacın, seçim kaybedildiğinde istikrarsızlık olacağına dair korku yaratarak seçmene baskı yapılmak istenmesi olduğu yorumları yapıldı. Yorumlarda Türkiye’nin batısından da aldığı oylarla 7 Haziran’da yüzde 13,1 oranına ulaşan HDP’yi seçmen nezdinde mahkûm etmek ve bu partiyi baraj altına çekmek olduğu tahminleri yapılıyordu.
Bu katliamların IŞİD tarafından gerçekleştirildiği ortaya çıktı. 7 Haziran ile 1 Kasım tarihleri arasında Türkiye’nin çeşitli yerlerinde yaşanan terör hareketlerinde 850 civarında insan öldü. 1 Kasım Zaferi’nin (!) bilançosu çok ağırdı. Ahmet Davutoğlu’nun kehaneti gerçekleşmiş ve AKP, oylarını yeniden artırarak yüzde 49,5 oy oranı ile 317 milletvekili çıkararak yeniden tek başına iktidar olmuştu.
Ancak her zaman ve dünyanın her yerinde olduğu gibi faşizm, Türkiye’de de oyununu insan canı kanı üzerinden oynamıştı. Bu katliamın arkasında kim ve hangi güçler vardı, henüz açığa çıkarılmadı. Bilgiler sadece tarihsel süreçlerin ışığında yorumlanabiliyor. Ancak gerçeklerin üstü bugün ne kadar örtülürse örtülsün, bu olayların yakın tanıklarının kendisini ele vermesiyle açığa çıkması kaçınılmazdır.
Asıl önemli olan, toplumun bu gerçeği öğrenme ve ders çıkarma isteğinin olup olmamasıdır. Aksi halde tıpkı yakın tarihimizde yaşanan Demokrat Parti ihanetinden halkımızın çok büyük bir kesimi tarafından kahramanlık destanı gibi söz edilmesi gibi bugünkü olaylardan da gelecekte ders alınmayıp tarihin tekerrür etmesi sağlanacaktır.