POLİTİKA 

EN BÜYÜK FELAKET

Felaketler, yaşadığımız mağduriyetlerden bağımsız değildir. Öncesinde yürüttüğümüz veya ihmal ettiğimiz faaliyetlerin sonuçlarıdır. Göz ardı ettiğimiz uyarıların, duyarsızlıklarımızın, kültürel altyapımızın, inançlarımızın, siyasal tercihlerimizin, tevekkül kültürümüzün, ekonomik yetersizliklerimize neden olan ekonomik politikalara karşı duyarsızlıklarımızın sonuçlarıdır. Ancak hayatımız boyunca çalışarak elde ettiğimiz varlıkların yok oluşunu önceki afetlerde hesabını soramadıklarımızın sonucudur. Utanmaz insanları hayatımıza baş tacı yapmamızın sonuçlarıdır. En büyük felaket gözümüzün içine baka baka bizi aldatan insanları tanrı zannetmemizdir.

Demokrasi bir yaşam kültürüdür. Eğer bu kültür sizin hayatınızın bir parçası ise etrafınızdaki insanlarla bu kültürünüzün bir yansıması olarak doğal bir şekilde buna göre davranırsınız.

Demokratik kültür medeniyet kültürüdür. Daha önceleri de bahsettiğim gibi medeniyet “kentlilik” demek. Kentlilik, birlikte barış içerisinde bir arada yaşamayı gerektiren toplumsal alana uyumu gerektirir.

Faşizm, otokrasi gibi totaliter yapılar medeniyetten, yani kentlilik kültüründen uzaklaştıran yapılardır. Halk bu yönetimlerde sadece köle gibidir.

Demokratik davranış aslında insan olmanızın, vicdanınızın doğal sonucudur. Davranışlarınızda başkasının da sizin haklarınıza sahip olabileceğini göz ardı etmezsiniz, başkasının mutlu olma, kendini ifade etme, kendini değerli hissetme, saygı duyulma, sevilme arzusunun olduğunu göz ardı etmezsiniz. Barınma, beslenme, eğitim hakkını, kendisine ve ailesine saygı göstermeyi doğal kabul edersiniz. Tam tersi davranış olan ezilme, hor görülme, küçümsenme, yok sayılma gibi insan psikolojisini bozan moral gücünü düşüren davranışları da hiç kimsenin hak etmeyeceğini ve hoşgörü, sevgi ve saygıya dayanan bir iletişim tarzının mümkün olduğunu göz ardı etmezsiniz. Demokrasiyi içselleştirmiş insanlar yıkıcı değil, yapıcı davranma eğilimindedir.

İşte, bu nedenle demokrasi kültürüne sahip olunmadan demokrasi kurulamaz. Hem otokrasi kültürüne sahip olup hem de demokrasi kurulamaz. Otokrat bir kişiye boyun eğen köle ruhlu insanların çok olduğu toplumlarda demokrasi işletilemez. Ülkeyi yöneten bir insan ile kendini eşit göremeyen insan demokrasi talep edemez.

Ülkemizin geldiği noktada aydınlatılması gereken durum şudur: Demokrasi kültürü olmayan insanların yaptığı seçimle demokrasinin geleceğini ve gelişeceğini beklemek saflıktır.

Aile içi şiddet, okulda şiddet, insanlararası iktidar savaşının verildiği toplum yapısında seçimlerin yapılmasının demokrasi anlamı taşımayacağı öylesine açıktır ki ülkenin bugünkü durumu bunu rahatlıkla ortaya koymaktadır.

Tam da şu sıralarda yaşadığımız felaketlerde toplumun yaşam hakkına saygı duymayan, kendini her şeyin ve herkesin üstünde gören üstenci diktatoryal bir anlayışın ülkeyi ne hale getirdiğini izlemekteyiz. Oysa “o ve onlar”, sadece devleti yönetmek için halk tarafından görevlendirilmiş memurlardır.

Böylesine üstenci, gücü eline geçirmiş olmanın fırsatçılığıyla davranan insanların böyle bir doğal felaketi önlemesi mümkün değildir. İnsanları doğal afetin etkilerinden kurtarmak, bu etkileri en aza indirmek mümkün iken sadece kendi ikballeri uğruna politik söylemler üretmeye devam eden, insanların toplumla empati kurma gibi bir dertleri hiç yoktur. Enkaz altında kalan on binlerce insanın hayatını umursamadıkları gibi sağ kalan, fakat sevdiklerini kaybetmelerinin ötesinde de büyük emekler vererek aldıkları evlerini ve içindeki eşyaları kaybetmenin derin çöküntüsüne karşı umursamaz olabilmeleri bu kültürün yokluğunun bir sonucudur. Böyle bir zihniyetin varlığı, geriye kalan insanların yaşadıkları travmaları aşabilmelerini imkânsız kılar. Aksine, bu insanlar açısından hayat çok daha acı bir şekilde sürecektir.

Demokrasi, empati rejimidir. Empati yoksunu insanlar demokrasi kültüründen uzaktır. Sadece zihnindeki tanrıya şirin gözükmekten ibaret inançlarına sarılmış, bu propagandayı kendi kitlesine böyle bir koşulda bile enjekte etmeye devam etmektedir.

Başka parti örgüt ve organizasyonların olaylara müdahalesini engellemeye çalışan ya da bu müdahaleleri de kendine mal etmek uğruna uğraş veren yönetici güruhu, gerçekten de insanlıktan çıkmıştır. Haberlerde valilerin depremin yaralarını sarmayı bir yana bırakıp iktidarın ayıplarını örtme çabasına girdiğini izliyoruz. Bu durum, başka organizasyonlardan gelen yardımları iktidarın ambalajına sokarak böylesine bir ortamda bile ne ölçüde ruhsuz, duygusuz ve empatiden yoksun olduklarını göstermektedir.

Yazık oluyor nesillere, yazık oluyor!

Dünyanın her tarafında ülkeler hem ekonomik hem sosyal olarak gelişirken kendini hepimizin efendisi zanneden birileri ülkeyi hızla aşağıya çekiyor. Çok düşük profilli seçmen kitlesinin desteğini alıp kendini güçlü zanneden adamlar, utanmadan halkın huzuruna çıkıp ahkâm kesiyor.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar