TOPLUM 

1492 SONRASI, MARRANOLAR VE ANADOLU COĞRAFYASI

Önceki yazımda bahsetmiştim. 1492 yılında Yahudi ve Müslümanlar ya Katolik Hıristiyanlığa geçmeye ya da ülkeyi terk etmeye zorlanmıştı. Yahudilerin ve Müslümanların bir kısmı İspanya’da kalıp Hıristiyan Katolikliğe geçti. Marranolar; Hıristiyanlığa geçmeyi kabul etmiş gibi görünüp kendi inançlarını zor şartlarda da olsa sürdüren ama boyun eğmeyen kripto Yahudilere İspanya’da takılan isimdir. Konverso da denilen Yahudiler devlet tarafından çok sıkı kontrol altında yaşamını sürdürmüş, asimilasyona maruz kalmışlardır.

Marrano veya pis ve ahlaksız Yahudiler denilerek aşağılanmıştır. Marrano, o dönemin İspanya’sında Portekizcede domuz anlamına gelen kelimeden türetilmiştir. Konverso; İspanya’da dinini değiştirenlere denmektedir. Marranonun İspanyol engizisyonu zamanında anlamı genişledi ve boyun eğmeyen kripto Yahudilere karşı aşağılayıcı çok sayıda anlam yüklenerek kullanıldı.

15’inci yüzyılda İber Yarımadası’nda, engizisyon ve devlet baskısı altında yaklaşık 200 bin Yahudi’nin Hıristiyanlığa geçtiği tahmin edilmektedir.

Orta Çağ’ın en korkunç yıllarının yaşandığı 15’inci yüzyılın sonlarında gerek İspanya’da gerekse Batı Avrupa’nın diğer ülkelerinde kilisenin kontrolündeki devletin halk üzerindeki baskısı yılgınlık yaratmaktaydı. 16’ncı yüzyılın hemen başlarında 1517’de Martin Luther adındaki papaz zaten isyana hazır olan halka öncülük ederek kiliseye karşı isyan etmesine yol açtı. Bu isyanlarda çok sayıda insan öldü. Bunun ardından devam eden süreçte kilisenin devlet yönetimindeki etkisi tamamen kaldırıldı.

Aynı yıllarda Osmanlı İmparatorluğu’nda Yavuz Sultan Selim’in hükümdarlığı altındaki Anadolu’da Avrupa’nın Orta Çağı’nı aratmayan bir savaş başlatmıştı, Alevi Bektaşi inançlılara karşı kırıma girişildi.

Yavuz Sultan Selim, babası II. Beyazid’i öldürterek tahta geçmişti. Sekiz kardeşini de boğdurarak öldürttü. Yetmedi, kardeşlerinin çocuklarını, yani yeğenlerini de öldürttü.

Yavuz’un ve oğlu Süleyman’ın askerleri ve şeyhülislamları Sarıgüzel Hamza, İbni Kemal, Ebussuud ve Esad efendilerin ve yine ulemaya “Kızılbaşların katli vaciptir” fetvaları verdirtti.

Alevi kaynaklarına göre ve araştırmacı yazar Rıza Zelyut’un kitabında da belirtildiği gibi Anadolu’da yaklaşık olarak 40 bin Kızılbaş Alevi katledilmiştir. ‘Dersim İsyanları’ kitabında belirttiğine göre Sünni kökenli Kürtleri Türkmen Alevilere karşı kışkırtarak mezhep çatışması başlatmış olup bazı Alevilerin yanlarındaki Kürtlere sığınarak kendilerini Yavuz Sultan Selim’in katliamından bu şekilde koruduğunu belirtmektedir. Günümüzde Alevi Kürt olarak adlandırılan kesimin bu kesim olduğu belirtilmektedir. Dilleri değişse de inançları değişmemiştir. Tıpkı Katolikliğe geçen Marranolar gibi.

Tarihin en karanlık ve en vahşi döneminin hem Doğu’da Safeviler, Anadolu’daki Aleviler hem Batı Avrupa’da Yahudi ve Müslümanlar açısından yaşanmış olması bir tesadüf değildir. Bu dönem, Avrupa’nın biten Orta Çağ’ını geriden izleyen hanedanlık ve halifeliğin bir arada yürütülmesiyle Müslüman coğrafyasının Orta Çağ’ına evrilmesidir.

1492 yılında aristokrat ve ruhban sınıfının barbarlığından türeyen baskı ve zulüm bu tarihte gemisiyle istila kuvvetleri olan mahkûmlarla yola çıkarak Güney ve Orta Amerika’da yaşayan yerli halkı katleden Kristof Kolomb’un Latin Amerika’da koloni kurması ile yeni kıtaya yayılmıştır. Amerika’da bazı entelektüeller Kristof Kolomb’un kâşif olarak tanımlanmasına bu vahşetten dolayı karşı çıkmaktadır. O aslında bu kıtaya dört kez sefer yapmasına rağmen yeni bir kıtaya çıktığının farkında bile olmadığını, Hint adalarına çıktığını, hatta ölünceye kadar böyle zannettiğini belirtmektedirler.

Bu yazım, tarihten sadece bir kesittir. Bu kesit Avrupa’nın aydınlanma çağını başlatmış olması nedeniyle önemlidir.

Ta Antik Çağ’dan bugüne kadar savaşların görünür sebebi dinin egemenliğidir. 21’inci yüzyılda toplumlar hâlâ bu sorunu aşamamıştır.

Bu nedenle laikliğin ve vatanseverliğin önemine vurgu yapmak istedim.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar