TOPLUM 

ZİHİNSEL GÜRÜLTÜLER

Bugünlerde yaşamıyor gibiyiz. Ortam o kadar kötü ve üzücü ki… Sözcükleri aşan bir güç var etrafta. Zihinler sorunlarla boğuluyor. Düşüncelerimiz karman çorman. Dinginliğimiz kalmadı. Özgür bir yaşam yok. Özgür bir yaşam yaratabileceğim bir yere bile zihnimi götüremiyorum. Aydınlanmış bilincimi geri istiyorum. Zihnimi tekrar aydınlanmış düşüncelerle dolu dolu istiyorum. Zihnimi günlük yaşantısına geri döndürmek istiyorum.

Sizler de istiyorsunuz, biliyorum.

Acılarla dağlanan yüreklerimiz nasıl kendine gelecek, bilmiyorum. Tüm silahları, kurşunları, dinamitleri, mayınları, bombaları yapanlara, insanları öldüren acımasız insanlara, milletlere öfkem daha da artıyor. Neden doyasıya yaşamak varken ölmek/öldürmek niye?

Eckhart Tolle, “Siz evrenin ilahi amacının gerçekleşmesini sağlamak için buradasınız. Siz işte bu kadar önemlisiniz!” derken biz neden bizi önemsemiyoruz? İçimizdeki gerçek servetimizi, hazinemizi, yani içimizde var olan ve tüm evrene yetecek engin huzuru bulamıyoruz? Neden huzuru başkalarında, dışarılarda arıyoruz?

Allah”ı ağzından düşürmeden insanları yok sayan, yürekleri, zihinleri dağlayan bu insanlar gerçekte “Allah” sözcüğünün ardındaki kutsal âlemi, sonsuz enginliği bir an bile görmemiş, hissetmemiş insanlardır. Onların zihinsel gürültüleri, bizim içsel sessizliğimizi, iç huzurumuzu engellemeyi amaçlamış. Korku ve ıstırap temelli benlik yaratmak için hep birlikte uğraşıyorlar. Sorunlardan ve çatışmalardan oluşan bir dünya yaratmak için el eleler… Zihinlerine yanlışlar doldurup yakıyorlar, yıkıyorlar.

Hâlbuki aydınlanma öyle mi? Aydınlanma bir bütünlüktür, Bir olmadır. Huzur içinde olmadır. Dünya ile bir olmaktır. Aydınlanma özgürlüktür.

M.Ö. 4’üncü yüzyılda, Sokrates, sistemli düşüncenin doğruyu bulacağına inanır ve sistemli düşünmek, araştırmak, doğruya ulaşmak için vazgeçilmez yöntem olacağını söylemiştir. Bu yöntemin ana ilkesi ise sorgulamadır. Sorgulayan beyin gerçeği bulur. Bu yönteme Sokrates, diyalogla olur demiştir. Sokrates’in bu görüşleri dönemin zengin güçlerinin hoşuna gitmez ve Sokrates’i “gençleri, yöneticilere ve tanrılara karşı kışkırtmakla” suçlarlar ve yargılarlar.

Sokrates’in “kendini tanı” ilkesinin başlıca sebebi, her kişinin yaratılıştan iyi olduğu görüşünden gelmektedir. Sokrates’in ahlakçı akılcılığı da budur.

M.S. 1’inci yüzyılda Avrupa’da aydınlanma, insanoğlunun yüzyılların ürkütücü karanlıkları sonrasında en görkemli savaşını verdiği bir dönemdir.

Atatürk, 20’nci yüzyılın başında, Türk ulusuna önderlik ederek Türkiye’de bir ‘aydınlanma’ süreci başlatırken “Şimdiye kadar ulusun beynini paslandıran, uyuşturan ve istekte bulunanlar olmuştur. Herhalde zihinlerde bulunan bütün boş inançlar tümüyle atılacaktır. Onlar çıkarılmadıkça beyne gerçek aydınlıkları aşılamak olanaksızdır.” demiştir.

Ya sizce?

Aydınlık kalın.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar