YAŞAM 

YAZMAYACAĞIM

Dün gece bütün tanrılara yalvardım, iyi bir şeyler yazmam için, yardım etsinler diye, masamın üzerinde duran bütün müsveddeleri yırtıp yırtıp attım, kalemimi kırdım, oturdum, kalktım, yürüdüm, bağırdım, sesli sessiz düşündüm, yine fayda etmedi. Ağır günahlara aldırmadan isyan ettim aklımın parçası kutsal imgeye. İmgemden ses gelmedi.

Çoğu kez böyle olurum. Ne zaman ülkemin görünmeyen kederli insanını yazmayı düşünsem, ne zaman gamdan tasadan ve hüzünden yazmaya çalışsam gelir kalemime dolanırsın, vicdansız sevgili, parmaklarıma pranga gibi takılırsın, çocuklar gibi yalvarırsın, “İnsanların acılarını yazma” diye.

İşte, o an alevlenmiş anarşist duygularım sönüverir kendiliğinden ve alır götürürsün beni benden çok uzaklara. Hüznümü içime akıtırım, kötü düşüncelerimin tamamını, üstüne ziftli beton dökerek yüreğimin derinliklerine gömerim. Yüzümü çeviririm yeniden sana ve sevgiye.

Haydi, o zaman, tut ellerimden, Kordon’da yürüyelim, Karşıyaka’dan gelen sevgililerin sevda fısıltılarını dinleyelim. Bütün yasakları kaldıralım, perhizleri boş verelim, bugün en az on tane midye yiyelim ve sonra yarım ekmek içinde acılı bir kokoreç…

Yürüyelim el ele… Sen yüreğimi ısıt, güneş bedenimi ısıtsın, boş ver gerisini…

Boş verdim yazmayı, yeteri kadar yazan var zaten. Her yazı bir damla kuduz salyası gibi akar yüreğimizin derinliğinde, ruhumuzu karartarak, kanımızı zehirleyerek. Bizi kudurtarak…

Nefret belasına ömrümüzün bir saniyesini bile heba etmeden bütün dertleri mevsimlerin mazisinde bırakarak gülümseyelim yarınlara. Bütün insanlık melek olup gökten inse de bize ne? Bir tek ben okşarım saçlarını, bir sen hürmetle dinleyeceksin sevda sözlerimi. Öyle ya da böyle, nasıl geçerse geçsin ömür, nasılsa sonunda bitecek, bir kerelik olduğunu unutmadan ve büyük işlere kalkışarak kendimizi yormadan adımızı mezar taşlarına yazdıralım, yeter.

Bu dünya böyle gelmiş böyle gider, nehirler aşağılara akar, taş yuvarlanır ve düzlükte durur, her kışın sonu baharla buluşur.

Bak, yine curcuna var Konak Meydanı’nda. Özgürlüğe hasret parmaklar zaferi işaret ediyor, hep bir ağızdan, “Kazanacağız, kazanacağız, direne direne kazanacağız!” diyorlar.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar