YAŞAM 

RÜYA ÜZERİNE

Rüya dediğin şey de bizlerden olur işte/ ve minicik ömrümüzü yine bir uyku noktalar.” – W. Shakespeare, ‘Fırtına

Rüya… Var olmakla olmamak arasında, kendi cennetini bulup orada yaşamak gibi bir şey. Rüyalar görüyoruz, sonu genelde “Çok garip bir rüya gördüm, hatırlamıyorum” olan. Gördükten sonra rüyamızı bir başkasına anlatmak istiyoruz, ilgimizi çekiyor; fakat kısa sürüyor bu. Unutuyoruz. Ne zaman uykuma karışsa bir rüya, onu hatırlamak için çabaladıkça akıntıya kapılmış gibi daha da bilincimin derinliklerine gömülüyor gördüklerim. Neden düşünüyorum ki bunu?

Soyut olması belki de onu bu kadar merak etmemize sebep oluyor. Uykudan geriye kalan anı kırıntılarını bu yüzden irdeliyoruz belki de. Ne anlama geldiğini, neyin sebep olduğunu veya neye sebep olacağını bulmaya çalışıyoruz. Yetmiyor, o yoğun saniyeler hakkında sayfalarca senaryolar, öyküler karalıyoruz; beynin içinde yerini arıyoruz. “Bilinçdışı” gerçekleşen bu şeylere anlam arayışımızın sebebi kendimizi tatmin etmektir belki de. İçimizde bir yerlerde bilincimiz dışında bize kendimizi anlatmaya çalışıyor düşlerimiz. Ama biz hep kendimizi ıskalıyoruz sanki. Asla kabul etmiyoruz bu yenilgiyi. Ona istediğimiz anlamları katarak onu biz yaratmışız gibi davranmak istiyoruz. O kadar benimsiyoruz ki “eserlerimizi”, düşümüz bölündüğünde devam etmesi için kendimize yalvarıyoruz. Bu duyguyu bir filmin en heyecanlı yerinde elektrik kesilince yaşadığım duyguya benzetiyorum.

Kendimizle ilgili bulanık hiçbir şey kalmasın diye düşlerin büyüsüne kapılıp bulmaya çalıştık anlamını. Ama sonra yararlandık onun bulanıklığından, gizeminden. Sembol olarak kullandık, kahramanımıza yol göstericilik yaptırdık. En çok da uzun uzun bir şeyler anlatıp sayfanın sonunda hepsinin rüya olduğunu söyleyip “klişe” son haline getirdik. Ama bazen de o klişeyi o kadar büyülü bir hale getirdik ki zaman zaman bilincimiz kâğıda aktı kalemle, “rüya gibi” dedik, gerçek olamayacak kadar güzel bulduk onu. Üzerine düşünmek istemediğimizde aklımıza çok gelmeyecek olan bu kavramın anlamı, onu andıkça çoğalmış. Ne kadar aklımıza gelmese de “içimizden biri” olan rüyalar her yanımızı sarmış meğer. Bunu da üzerine düşünmesem fark etmezdim doğrusu. Rüyalar da, onlar üzerine bu kadar düşünmek de hiçbir yere varmayan, sonu olmayan çıkmaz bir sokaktır. O sokağın sonunu gördüğün an, rüyadan uyanamadığın zamandır.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar