YAŞAM 

ZEUS’UN LANETİ

Bir kelebek kanat çırptı okyanusun ötesinde, rüzgârı çöldeki şenlik ateşini söndürdü. Rüzgârın sürüklediği bulutlardan ince ince bir yağmur doldu kuyuya. Davudi bir ses yükseldi: “Beni kimse kurtarmayacak mı?

Bir bilici dedi ki: “Kendi kendini kurtaramayanı hiç kimse kurtaramaz.” Bilicinin sözlerini yalnız Yusuf duydu, kaderi bir bedevininkine düğümlü olan Yusuf. Kuyunun kederi katmerlendi.

Bir karınca çıktı yuvasından, gürültüsü dağdaki ceylanı ürküttü. Kaçtı ceylan delicesine, bir dağın doruğuna erişti. Cihanı seyreyledi yücelerden, enginlere bir daha inmedi. İki damla yaş düştü gözlerinden, yıldırım oldu. Gözleri kör, kulakları sağır etti. Bir daha hiç ağlamadı ceylan ama kimseye de küsmedi, kendi kaderinden başka.

Âdem’le Havva’yı cennetten kovduran elmayı kokladı bir yılan ve soydu derisini görkemle. Alhambra Sarayı’nın kubbeleri titredi. Nakış nakış bir dantel bürüdü tüm duvarlarını, gözlere şenlik… Kızıl toprak uykusundan uyanmadı, düşüne devam etti. Alhambra’nın otuz üç kapısı birden açıldı, yer gök inledi. Kimse girmedi içeri. Kabuk kabuk döküldü sarayın neşesi, kimse görmedi. Beyaz dantelli, oyalı sarayın yalnızlığını kör bir nakkaş resmetti. Uzaklarda çingeneler elma ağacının dibinde dans ediyordu.

Bir güvercin havalandı; göğsü ak, gagasında zeytin dalı… Kanla ırmağın karıştığı kentler görmedi; vebadan, koleradan, hummadan kırılan şehirler görmedi. Yerin yedi kat altında, yedi kat demirle zincirlenmiş zindanlarda çürüyen bedenler görmedi.

Ak göğüslü bir güvercin havalandı guuuurk diye. Balığın karnındakinden başka kimseler duymadı. Kanadının gölgesi bulut oldu kara kara, bir damla yağmur düşmedi. Güvercin de zeytin dalı da kül olup düştü kızıl toprağa. Yangını kimseler söndürmedi.

Her şeye şahitlik eden Olymposlu Zeus tüm dünyayı lanetledi. Tuttu fırlattı bu maviden kızıla dönen yerküreyi, evrenin bittiği yere zincirledi. Ama hiç kimseler neler olup bittiğini fark etmedi.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar