YAŞAM 

YİTİRİLEN ÇOCUKLUĞA ÇAĞRI

Gökyüzündeki pamuk pamuk bulutları konuşturmayı bıraktın mı? Unuttun mu elmalı şekerin tadını? Artık atlıkarıncalar mahallene uğramıyor mu? Dizlerindeki yaraların kabuklarını soymaktan vaz mı geçtin? Akşam karanlığı çöktüğünde için korkuyla dolmuyor mu artık? Annenin sesindeki şefkati, elindeki lezzeti hatırlamayalı bir hayli zaman mı oldu? Bayram öncesi bayramlıklarını başucuna asıp uykuya dalmıyor musun nicedir?

Ah, büyüdün işte… Çocuk büyüdü. Dünya tüm büyüsünü ve masumiyetini yitirdi. Kirli yüzlü, çıplak ayaklı arkadaşlarının yerini, bir maskeli balodaymışsın gibi gösterişli maskeleriyle yalancı insanlar aldı. Artık seni korkutan gecenin ayak sesleri değil, geleceğin korkunç belirsizliği…

Çocukluğun kapalı bir şişenin içinde okyanusta yol alıyor şimdi. Hangi kıyıya vuracağını bilmiyorsun. Sen; kıyıda durmuş hiç ele geçmeyecek olanları hayal edip duruyorsun, neleri uğurladığını umursamadan.

Bir gün, yaşamının bir yerinde o vazgeçtiğin minik çocuk karşına çıkıverecek. Elinden uçurtması alınmış bir çocuk o, göğsündeki kuşları çoktan uçurmuş. Hesap soracak senden. Sen; çirkin, çürük ve samimiyetsiz bedenlerde ararken kendini, dikiliverecek karşına; ondan çaldıklarını hatırlatacak sana.

Ansızın bir yerlerde açılıverecek Pandora’nın kutusu ve artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

Haydi, çok geç olmadan al o çocuğun gönlünü, kat yeniden oyununa. En sevdiği oyuncağını ver eline ve sımsıkı bas bağrına. Sakın yitirme o masum yüzlü çocuğu bir daha.

Çocuksun sen, sesindeki tipiye tutulduğum” diyor ya şair; o çocuğun sımsıcak sesini tut avuçlarında, hiç bırakma. Ancak böyle katlanabilirsin bu dünyaya.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar