YAŞAM 

SUÇ VE CEZA ÜZERİNE

– Bu yazı kendi yaşamının hem yargıcı, hem celladı, hem de bağışlayıcısı olanlar içindir.

İnsan ne zaman kendini suçlu ilan eder? Yaptığının yanlış ve suç olduğunu kabul ettiğinde mi, yoksa işlediği suçun cezasını çekmek zorunda kaldığında mı? İnsanoğlu ne zaman adaletin terazisinde tartar günahlarını? Ne zaman sağır vicdanına seslenir ve ne zaman yargılayıp asar kendini?

Âdem ile Havva’nın yasak elmayı yemesiyle insanlık tarihinin o hiç bitmeyecek “suç” ve “ceza” döngüsü başlar. Yasak, yanlış ve günah olanın cazibesi zavallı insanoğlunun peşini bırakmaz. Tabularla, yasak ve günahlarla örülmüş bu “dünya zindanı”nda atılan her adım neredeyse bizi kendi hapishanemizi inşa etmeye sürükler. Âdem ve Havva cennetten kovularak cezalarını çekerler, oysa biz insanoğlu olarak yaşadığımız her an boyunca bu dünyaya asılı kalarak, içimizdeki yangınla yanıp kül olarak, hiç bitmeyecek hesaplaşmalarla kendimizi yiyip bitirerek sonsuz cezamızı çekeriz.

Dostoyevski, dünyaca ünlü romanı ‘Suç ve Ceza’da sayfalar boyunca Raskolnikov’un işlediği bir suçtan dolayı yaşadığı gelgitleri, hezeyanları ve çaresizlikleri anlatır bize. Onun ateşli sayıklamaları ve yaşadığı korkunç vicdan azabı roman boyunca bizi ele geçirir, yakamızı bırakmaz. Bazen suçlu ilan ederiz onu; bazen affeder, bu adaletsiz dünyada tanrıya karşı cesur bir savunucu olduğuna inanırız. Kendimizi Raskolnikov yerine koyar, tanrıcılık oynarız.

Gülten Akın ne güzel söylüyor:

Şiir bizim eski suç ortağımız/ biz ne işledikse onunla işledik…

Keşke tüm suçlar böyle masum ve ince olsa!

İnsan olmak ağır bir yüktür. Bu sürgün dünyaya, cezasını çekmeye yazgılı olarak gelen zavallı insanoğlunun kaderi tam bir trajedidir. İnsan olmanın bedelini acı çekerek, zihinsel gelgitlerle ve ağır mı ağır vicdan muhasebesi altında ezilerek öderiz. Ama hiçbirimiz de kendini insanlık için feda eden çarmıhtaki İsa değiliz. Hiçbirimizin Nuh’un gemisi gibi güvenli bir yeri yok bizi tufandan kurtaracak. Hepimiz yalnızca kendimizi kurtarma derdindeyiz.

Bu kaotik dünyayı daha katlanılır bir yer haline getirmek için belki bir gün kendimizi bağışlayıp yeniden yalancı cennetimize kavuşuruz.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar