BİLMEK YA DA BİLMEMEK; ARTIK TÜM MESELE BU!
– ADANA –
“Çok okuyan mı bilir, çok gezen mi?” Meşhur paradoks… Çözebilene aşk olsun.
Doğrusu hem çok okuyan hem de çok gezen birisi olarak bildiğim tek şey, insanlara dair pek de bir şey bilmediğimdir. (Burada biraz Sokrates’ten ‘ç-alıntı’ yapmış olabilirim.)
Küçük hesaplar peşinde koşanların, burnu Kaf Dağı’na değen megalomanların, kendi kusurunu hasıraltı edip başkalarınınkini duvara asanların gizemini çözemedim mesela.
Sahte hayatlar yaşarken aynalara kendi yüzleriyle bakabilen insanların ikiyüzlülüğünü sindiremiyorum bir türlü.
Bir gün öyle bir gün böyle davranan turnusol kâğıdı kılıklı insanlara tahammül edemiyorum mesela.
Herkes bir oyundur tutturmuş gidiyor. “Anlamıyorum. Oyun nerede bitiyor, hayat nerede başlıyor, hiç anlamıyorum.” diyen Oğuz Atay gibi ben de anlayamadım gitti.
“Ahlak zabıtası” kesilen ancak erdem ve etikten zerre haberi olmayan zavallıların zihniyetini kavrayamadım ne yazık ki.
Çok “tehlikeli oyunlar” oynuyorlar, Albayım.
Gölgesiyle bile savaş verenlerin neden başkalarının güneşini perdeledikleri benim için bir muamma.
Sımsıkı sarıldığın, evini, kapını açtığın insanlar neden sofrana zehir doğrar, çözemedim doğrusu.
Bir süredir kimseleri de evime davet etmiyorum zaten, Albayım. Bu da ayrı bir konu…
En çok da; eşini, sevgilisini elinin altında tutup gözü gönlü dışarıda olan çürük ruhlu insanları ayırt edemiyorum hâlâ, ona yanarım.
Buyurun, size Ayfer Tunç’tan kimsenin yüz alamadığı kazık bir soru:
“Hayatımın baraj sorusu: Kemik kırığı mı daha çok acı verir, onur kırığı mı? Cevap: Kaçıncı kez kırıldığına bağlı…”
Tüm engelleri aştım da bu soruyu doğru yanıtlayamadım ben, çuvalladım mesela.
Dünyadaki bunca yoksulluğa, acıya ve gözyaşına kayıtsız kalıp kendi küçük dünyasında boğulan kafaların sırrını da çözemedim gitti ayrıca.
“Unuttum, yoğunum, yorgunum” sözcüklerini hesapsızca kullanabilenleri zaten aklım havsalam bir türlü almıyor. Onları defterimden silebildiğim gün, elbet ben de ummanda bir damla da olsa öğrenmiş olacağım âdemin şifrelerini.
Ama anladım ki daha çok okumalı, daha çok gezmeliyim. Ta ki artık insanları bildim diyene kadar… Ama “Bilmemek mutluluktur.” dememiş miydi birileri? Bilmek mi daha iyi, yoksa bilmemek mi? İşte size bir sorunsal, bir paradoks daha. Seçin birini.