YAŞAM 

AH, SEVGİLİ BAYIM!

Siz sevgili bayım, pembe çiçekli elbiselerin altına saklanmış darmadağın ruhlu kadınları tanıyamazsınız. Duvarlarla konuşmaya alışmış, kavanoz kapaklarını kendi elleriyle açmayı öğrenmiş olanları da…

Çocukluğundan beri tüm resimlerine bacası tüten evler ve sapsarı güneşler çizen kadınlara yurt olamazsınız. Siz, bayım, cumartesi geceleri ve pazar sabahlarını yatağında yalnız başına kucaklamış kadınlara sığınak olamazsınız.

Tüm evlerin ışıkları pırıl pırıl yanarken gecenin karanlığında, kendi mumuyla evine güneş olan kadınları korkutamazsınız. Asıl siz, bayım, antidepresanların yalancı sarhoşluğuna teslim olmamış, acısını ve yarasını kimselere tutamak yapmamış, evinin bahçesindeki mezarlıkta tüm ölüleriyle korkmadan sabahlayan kadınlardan korkmalısınız.

Siz, sevgili bayım, beceriksiz elleriniz ve soysuz yüreğinizle; elleri marifetten nasırlı, kalbinde pöti kareli örtüler serilmiş kadınlara dokunamazsınız.

Siz, meteorolojinin öngöremediği bir yağmur gibi ansızın yağan kadınların yağmurunda ıslanamazsınız, bayım.  

Şişkin ve üzerinizde üç beden büyük duran egolarınızla üzerinde deliler gibi tepinmeyi hayal ettiğiniz kadınların çimlerine bile basamazsınız. Ama postallarınızla gözyaşlarına basıp geçtiğiniz bir kadından korkmalısınız, bayım.

Ah, bayım, ne çok yanıldınız ve yanılttınız. En büyük günah, bir insanı hayal kırıklığına uğratmaktır. Sükûtu hayaldir bir kadının başına gelecek felaketlerin en beteri. Siz, işte, miş’li geçmiş zamanın rivayete dönüşeceğine tutunarak aynı yastıkta kocayamayacak düşler bıraktınız avuçlarımıza, unutulmaya yazgılı garip bir rüya gibi. Kırıldığı yerden yeşermeyeceği belli bir dal gibi kırdınız hayallerimizi. Ama siz, bayım, not defteri hayal kırıklıklarından müteşekkil kadınları ağlatamazsınız. 

Siz yine de kimselerin hayal kırıklığı olmayınız, sevgili bayım.

Şarabını kendi hüznünden ve kederinden damıtmayı, balkona dizdiği sardunyalarıyla ahbaplık etmeyi öğrenmiş kadınları rakınıza meze edemezsiniz, bayım. Akşam yemeklerini tek başına yemeye alışmış bir kadını da doyuramazsınız zaten.

Siz, bayım, Pigalle fahişelerinin arsız cilvesini arayıp da bulamayınca kategorize ettiğiniz, etiketlediğiniz ve fişlediğiniz kadınların uğursuz vebalini taşıyamazsınız.

Siz, kitaplarıyla sevişen kadınları baştan çıkaramazsınız. Eril ve dişil tüm hüzünlerinin orgazmını sandıklara kaldıranları da… Sizin süfli varlığınızla dolamayacak kadar büyük boşlukları olanlara bulaşmayın, sonu sizin için pek de iyi olmaz, bayım.

Şimdi, lütfen, bayım; kocaman, kıllı ellerinizi, kırk iki numara ayaklarınızı, hayvan leşi kokan nefesinizi ve hava gazıyla şişirdiğiniz egonuzu alıp buradan gidiniz. Çünkü siz, bayım, kendini defalarca öldürmüş kadınlarla başa çıkamazsınız.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar