HER HAYAT DEĞERLİDİR
-AYDIN-
Birinci tekil şahsı bol olan bir yazı olacak; duygularımı daha farklı ifade edemezdim…
Ben hayvanları çok seven bir ailede büyüdüm. Babam 72 yaşında. Dükkânın önünde beslediği bir sürü köpek var, kedi var. Nalan var. Artık çok yaşlı bir sokak köpeği. Sürekli uyuyor. Uyumadığı zamanlarda da babamın arkasından çocuğu gibi onu takip ediyor. Babamın Nalan’ı bir anlatışı var. Sanki aileden biri gibi… Sabah namazına giderken camiye kadar onu takip ediyor Nalan, dükkânın arkasındaki eve gece yabancı birileri geldiğinde havlamaya başlıyor. Heyecanlı heyecanlı bunları anlatıyor babam. Bir sürü daha dükkânın önünde beslediği köpeği vardı babamın. Tony vardı; Max vardı; Garip vardı; Dusty vardı ve adını şu an hatırlamadıklarım…
Dükkân Didim’de. Apollo Mabedi’nin tam karşısında. Her milletten insanın ziyaret ettiği bir yer. İtalyan, Fransız, Alman, İngiliz, Amerikalı, Sırp, Macar, Hollandalı – dünyanın her yerinden… Ve o insanların sokaklarda köpekleri ve kedileri gördüklerindeki şaşkınlıkları ve heyecanları hep görülmeye değer. Bir İngiliz arkeolog şöyle demişti:
“Anadolu insanın hep misafirperverliğini kitaplardan okudum. Siz nasıl güzel insanlarsınız ki sokaktaki hayvanlara da yurtluk yapıyorsunuz. Onları kendinizden ayırmıyorsunuz.”
Batı, hayranlığını örnek almaya çalışırken özümüzden ve köklerimizden çok şey kaybettik biz. Dünden beri uygulanmaya çalışılan yasa tasarısının Avrupa ve Amerika’da binlerce köpeğin hayatını nasıl sona erdirdiğini hayretle ve üzüntüyle izledim. Bugün yine Batı’nın canice bir yönünü kendi ülkemizde görmeye yol açtılar.
Bu sabah bir sokak köpeğinin yürüyüşünü içim kıyılarak ve çok incinerek izledim. Gelecekte başına gelecekleri düşündüm. Dünya o kadar kötü ki… Bir bebek görünce aklımıza Filistin’deki beyaz kundağında kanlar içindeki bebekler geliyor; bugün bir köpek, bir sokak köpeği gördüğümüzde yine acı görüyoruz.
Siz, kötü kalpliler! Bizim duygularımızla neden bu kadar çok oynuyorsunuz? Neden?