FELSEFE 

VARLIĞIN PARALEL GÖRÜNÜMLERİ: DOĞRU, İYİ VE GÜZEL

Immanuel Kant, biraz indirgemek gerekirse, sanki “Varlığın paralel boyutlarını kendi içerisinde nasıl anlarız?” gibi bir soruya cevaben üç farklı “eleştiri” kaleme alır. Adeta “saf akıl”, “pratik akıl” ve “yargı yetisi” içerisinden temas edilebilecek üç paralel âlem tarif eder. Bu yetiler sırasıyla (meta)fizik, etik ve estetik dünyalara temas eder. Bununla birlikte paralel gibi görünen dünyaları nihai olarak saf aklın belirlenimlerine ve sağduyulu bir zihnin görüsüne tabi kılar. Ama estetik sahada “yücelik” gibi bir kavramı, aklı aşan, görkemli bir görüngü olarak bir kenara ayırır. Görkemli doğa olayları ve manzaraları “aklı aşan” bir nitelik edinir.

Batı’dan Doğu’ya doğru ilerledikçe bireyleşme ilkesinin zayıfladığı ve mümkün dünyaların, paralel evrenlerin ve doğal olarak onlar arasındaki kapıların sayısının azaldığını fark edebiliriz. Hint kültüründe, bir çeşit bireyleşme meyli gibi anlaşılabilecek “çakraları açmak” gibi bir arayış olsa da; Lao Tzu, ‘Tao Te Ching’de farklı tembihlerde bulunur: “Çıkışlarını kapa / Deliklerini tıka / Keskinliğini körelt / Karmaşalarını çöz / Parlaklığını sönükleştir / Tozuna karış dünyanın / Budur gizli ‘Bir’e varmak.” (1994) Mistik öğretiler de kapısız ve penceresiz tek ve mutlak bir ötedünyada kaybolmayı telkin eder. Diğer yandan Descartes, derin meditasyonlar, tefekkürler sonucunda monofizik bir dünya tasavvuru olan Taoculardan veya bazı mistiklerden farklı olarak yeryüzünü iki ayrı şeye böler ve etrafındaki tüm dayanaksız bilgileri indirgedikçe geriye düşünen ‘ben’i bırakır. Ama sonradan kuşkudan uzak tek görüngü olarak ‘ben’ etrafında dünya tekrar toplanır, kalabalıklaşır; bir olandan çok olana doğru genişler. Sonradan Spinoza ikiye bölünmüş bu dünyayı yine monofizik bir evrende yeniden birleştirmeye çalışır. Ama onun evreni de Descartes gibi düşünen ve yer kaplayan iki paralel dünya barındırır. Descartes’in düşünen ‘ben’i olarak cogito veya Kant’ın “arı us” dediği görüngü “kılgısal” şeylerin dünyasına doğrudan açılan büyük bir portal olur. Descartes için “epifiz guddesi” düşünen varlığın yer kaplayan bedeni idare ettiği bu portalin uzuvlaşmış örneği gibi anlaşılabilir. Kant için de kılgısal şeyleri hayata geçirmek için lüzumlu olan irade böyle kapılar açan bir kavramdır. Bu gibi dolayımlar sayesinde bir paralel evrenin sakini diğerine “destursuz dalmak”tan kurtulur. Ama her koşulda bir taraftaki elini kolunu sallayarak, aklına geleni söyleyerek alıştığı bildiği gibi paralel dünyaları birbirine açan kapılardan geçemez.

Kant’tan çok önce Aristoteles, metafizik, etik ve estetik gibi hakikatin üç farklı görünümünü birbirinden ayırma gereğini duyar. İlkinde doğru ve yanlışın, ikincisinde iyi ve kötünün ve üçüncüsünde güzel ve çirkinin hüküm alanındaki kozmosun farklı görünümleri betimlenir. Düşünür, fizik üzerine de bir kitap yazar; ama ‘Eski Yunan’ düşüncesinde metafizik ile fizik arasında belirgin bir karşıtlık bulunmaz. Her iki şekilde de doğal bazı görünümler duyulur ve düşünülür şeylerin zaviyesinden araştırılır. Doğada (physis) fiziksel olan veya olmayandan ziyade doğru ve yanlış görünümler mevcuttur (veya gerçek ve yalan). Birini diğerine tabi kılmak ya da indirgemek mümkün değildir. Doğru olanların tarafında bir varlığı çirkin ya da kötü gibi değerlendirmek zorlaşır. Ama ‘Eski Yunan’ düşüncesinin bir gereği olarak doğru, iyi ve güzel çoğu zaman koşut olabilir; varlığın farklı görünümleri latif kapılarla diğerine açılır. Örneğin erdemli davranış tüm olumlu sıfatları içerir. Bu nedenle erdem gibi bir sıfat paralel hakikat alanlarını bağdaşık kılan ışıklı bir kapı gibi anlaşılabilir. Doğru, iyi ve güzelin birbirinden belirgin sınırlarla ayrılması için modernlere ve romantik çağa yaklaşmak gerekir. Özellikle Hobbes ve Macchiavelli ile birlikte siyaset de özerk bir alan olur. Yani siyasette doğru, iyi ve güzelden ziyade etkin, işlevsel, faydalı veya çıkara uygun gibi yeni tanımlar, kavramlar ayrıcalık kazanır ve diğer alanlara indirgenemez bundan böyle. (Özmakas, 2019)

Ama çok daha erken zamanlarda tragedyalarda erdemin koşut kıldığı iyi, güzel ve doğru gibi üç sıfat birbirinden kimi zaman bağımsız dile gelir. Trajik duygu da bunlar arasındaki nedensel bir ilişki olmadığını fark etmekten ileri gelir. Doğru, iyi ve güzel bağdaşmadığında orada adaletsiz bir işleyiş yüzünü gösterir. Adalet (dike), bu sıfatlar arasında yeni ilişkiler bulmak, farklı kapılar, pencereler açmakla inşa edilebilir. Doğrunun çirkinleşmesi ve kötüleşmesi veya güzelin yanlış ve kötü olması, aynı yerde bir eziyetin, haksızlığın vücut bulma belirtisi sayılır. Erdemli bir yapı olmadığında siteye ve oradaki manevi yapılara yönelik inanç zayıflar. İnançlı kişi, inanç nesnesinin aynı anda doğru, iyi ve güzel olduğunu umut eder. Trajik kahraman Antigone bu üç kavramı bağdaşık kılması beklenen yasa ve egemen yapının meşru olmadığını fark edince trajik eylemler içerisine girer. Olağan koşullarda birbirinden ayrı üç farklı hakikat alanını biraz da cebren bir arada tutan idarenin adaletsizliği yüzeye çıkar. Adalet bu durumda doğru, iyi ve güzel arasındaki farklı yerler ve zamanlarda değişebilen bağıntılara, açılan ve kapanan kapılara dair bir hassasiyet gibi tarif edilebilir. Doğrunun, çirkinleşmenin ve kötüleşmenin ayırt edilmesini mümkün kılan özgürlüğün yerleşmesine imkân verir. Tragedyalarda özgürlük, Helen dünyasında üçe ayrılmış gibi görünen paralel alanların hem tek başına hem de bir arada ifade bulması gibi anlaşılabilir. Diğer türlü örneğin Platon’da olduğu gibi iyi ve güzel doğru olanın hükmüne girdiğinde tiranlık yüzünü gösterebilir. Adalet, içerisinde doğru, iyi ve güzel olanın ayrıcalıklı kavramlar olduğu paralel evrenlerin ne birbirinden kesin sınırlarla ayrılması ne de birinin diğerinin hükmü altında olmasıdır. Onlar arasında geçişler, aralıklar yaratma, varlığın doğru, iyi ve güzel görünümleri ile aynı anda ve ayrı ayrı bağlantı kurma çabasıdır.

Guattari ve Deleuze, ‘Felsefe Nedir?’ metninde (2007), Aristoteles ve Kant’ın yaptığı tasnife benzer üç çeşit paralel yüzey ayırt ederler: Kavramlar yaratan felsefe, duyumları yakalayan (veya yaratan sanat) ve işlevler tarif eden bilim. Ama onlardan farklı olarak etik düzlemin ayrı bir evren olmadığını düşünürler: “Sanatı, bilimle felsefenin, sonlu yolla sonsuz yolun bir bireşimiymiş gibi düşünmeyeceğiz. Üç yol da özgündür, her biri ötekiler kadar doğrudandır ve düzlemin ve o düzlemi işgal eden şeyin türüne göre birbirinden ayrılır.” Hepsinde düşünme eyleminin varlığı ortaktır. Onlar arasındaki geçişlilik bu sayede sağlanır. Örneğin felsefedeki düşünme, kavramlar aracılığıyla düşünmektir ve bu düşüncelerden her biri ötekilerden daha iyi ya da daha bir yoğunlukla, daha bir tamlıkla, daha bireşimsel olarak ‘düşünce’ değildir. Sanatın çerçeveleri bilimsel koordinatlar olmadığı gibi duyumlar da kavramlar ya da kavramlar duyum değillerdir. Sanatı felsefeye yaklaştırmak üzere yakın zamanlarda ortaya çıkan iki girişim, soyut sanatla kavramsal sanattır; ancak bu girişimler kavramı duyuma ekleyemezler, kavram değil duyumlar yaratırlar. (193)

Felsefe, bilim ve sanatın paralel üç yüzeyinde farklı biçim ve muhtevalar alan düşünme yüklemi olmaksızın “istediğimiz kanılara” ya da “kapışmak istediğimiz kaosa” kapılırız. Guattari ve Deleuze için “üç düşünce biçimi, bireşim ve özdeşleşme olmaksızın kesişir, iç içe girer. Felsefe kavramlarıyla olaylar çıkartır, sanat duyumlarıyla anıtlar diker, bilim de fonksiyonlarıyla şeylerin durumlarını kurar. Düzlemler arasında zengin bir iletişim örgüsü yerleşebilir. Ama şebekenin yükselen noktaları, duyumun, kendiliğinden kavram ya da fonksiyon duyum kavramı, fonksiyonun da, duyum ya da kavram fonksiyonu haline geldiği noktaları vardır”. (195) “Filozof, bilim insanı, sanatçı” özünde kaosa karşı “savaşan”, farklı yerlerden baksalar da belli bir “dayanışma” içerisinde düşünen veya davranan kimselerdir. Duyular, duygular, düşünceler, işlevler yardımıyla farklı yüzeylerde, farklı iyeliklerle ama aynı dünyaya bakarlar: “Cézanne ve Kleé’nin, kaosla, resmin içindeki eylemle, resmin bağrında sergiledikleri kavga, bir başka biçimde bilimde de, felsefede de ortaya çıkar.” (190)

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar