POLİTİKA TOPLUM 

BUTİK DEVLETLER, ALTYÜKLENİCİ YURTTAŞLAR

Altyüklenici ya da taşeron, sözlük anlamı gereği, kendisinden daha büyük bir organizasyon tarafından belirli bir işi vekâleten yürüten ara bir kademeyi işaret eder. Kendisinden daha büyük olan her ne ise, onun daha başka, daha büyük veya önemli işleri olduğu için, ana yüklenicisi bu işi beğenmediği için ya da o birikime, beceriye sahip olmadığından böyle bir altyükleniciye başvurabilir. Ana yüklenici bu amaçla yaptığı hizmet karşılığında kendisine bir ödeme yapar.

Bu iş ve çalışma modelinde altyüklenicinin türlü faydaları vardır. Öncelikle ana yüklenicinin gereksiz görülen bir işgücünü istihdam etmesine gerek kalmaz. Altyüklenici, iş başlayınca ortaya çıkan ara bir katman olarak işi bitince kaybolur. Tanımlanmış işi yaparken işçilerinden, memurlarından kendisi sorumlu olur. Ana yüklenicinin mevsimlik işçisi gibi kısa bir zaman görünüp kaybolması beklenir. Bazen sorumluluğu bir süre devam eder, yap-işlet-devret modeline göre, ortaya çıkardığı işi bir süre daha sahiplenebilir. Muhtemelen ana yükleniciye devrettiği, yapılandırdığı bu ürün ne ise bir zaman sonra satılır, el değiştirir.

Ana yüklenici genellikle devletler olur ve özel işletmelere bu gibi işleri dürüst işletilen ihaleler yardımıyla vermesi beklenir. Bu ihale mantığı öylesine genelleşir ki, her yurttaş bir altyüklenici konumunu işgal etmeye başlayabilir. “Her şeyi devletten beklemeyin” özdeyişine uygun olarak bu altyüklenici yurttaş tiplemesi devletinden umudunu o kadar kesebilir ki, yurttaşlığı şüpheli olmaya başlar. Hatta altyükleniciliği de yarım bir kimlik hâlini alır. Çünkü devlet adına çözdüğü, sonuca vardırdığı, türlü istihdam alanları yarattığı hizmetleri karşılığında kendisine herhangi bir ödeme yapılmaz. Bir devletin yurttaşlarına sağlaması beklenen en temel hizmetler için kendi modellerini geliştirmeye başlayabilir. Sağlık, eğitim, güvenlik alanlarında kendi çözümlerini üretmeye başlar. Bir süre sonra bu devlet çözüm üretmek bir yana “Gölge etmesin, yeter” gibi bir başka özdeyişe konu olabilir. “Polisleri asayişi tehdit etmesinler, yeter ki” diyebilir sözgelimi. “Hizmeti uzak olsun, yeter ki cebri yakın olmasın” denilebilecek bir yılgınlığa da konu olabilir.

Hizmetler söz konusu olduğunda her geçen gün daha da görünmez olmaya başlayan ana yüklenici öylesine ufuk dışına çıkar ki, yurttaş kendi muhtariyeti içerisinde düşünmeye başlar. Devlet hastaneleri, devlet okulları, güvenlik teşkilatı yerine “Nasıl ademimerkeziyetçi çözümler üretirim?” gibi düşünmeye başlayabilir. Özel bir hastaneye giderek, özel bir okula kayıt yaptırarak, güvenlikli bir siteye yerleşerek butik bir devleti inşa etmeye başlar. Neoliberal mantık da bunu önerir. Yurttaşlık haklarında çözülmeye her alanda butik çözümler yetişir. Güvencelerinden soyunan sermayedar yurttaş başka bir devletin tabiiyeti içerisine girer. İçerisinde otel rahatlığında hizmet veren bir hastanede, başka bir ülkenin okul sistemini izlemekle övünen bir okulun yüksek duvarları arasında çocukları bir oyun alanı rahatlığında güvenlikli sitelerinin hemen önünden binip okul bahçesinin içerisinde indikleri okullarına gidip gelirler.

Orta üst sınıf kentliler, kendi butik devletlerinin çalışanlarını, memur, işçi ve güvenlik teşkilatını oluştururlar. Burada “Vergimi veriyorum, hizmet talep ediyorum” gibi bir başka özdeyiş de yersiz olmaya başlar. Bu vergi bir bakıma “Kendi muhtariyetime kimse karışmasın, özerk bir alanda var olabileyim” diye verilen bir haraç gibi de ortaya çıkar. Ana yüklenici bir bakıma altyüklenicilerin kendi kapalı dünyalarını işletebilsinler diye kendisi ücret almaya başlar. Butik çözümleri destekler. Çünkü istihdam, sosyal haklar, hukuksal düzenlemeler yaratma sorumluluğunu üzerinden alan altyüklenicilere, yap-işlet-devretme modelini özendirir. Örneğin eğitim alanında butik bir kreşte başlayan bu çözümler, özel kolejler ve özel üniversitelerle devam eder. Sağlık alanında ise özel sağlık sigortası kapsamında özel hastanelerde bir otel rahatlığı içerisinde gösterilen bir ihtimama kendisini terk eder. Adaleti sağlamak içinse sosyal medyada şikâyetini dillendirir, suçlu saydığını ifşa eder veya sosyal linç ile mağduriyetine çareler arayabilir.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar