YAŞAM 

SÖYLE ZAMAN

Ne içindeyim zamanın ne de büsbütün dışında, dedik. Su akarken testiyi doldurmalıyız, dedik. Zamanla her şey geçer, dedik. Zaman her şeyin ilacıdır, dedik. Dedik de… Dedik…

Siyah beyaz fotoğraflarda teker teker eksilirken biz, sohbet kokan masalarda bir bir azalırken dostlar, hep yarınını düşledik. Hep yarın dedik, yarın dedik, yarın… Oysa dün de bugün de yarındı. Bizler yarını düşünürken bugünü yaşayamadan yitirdik. Dün ise zaten geçip gitmişti.

Günaydın, iyi günler, iyi geceler, iyi akşamlar diyerek hep güzel dileklerde bulunduk. Her anına anlamlar yükledik. Saatlere, günlere, aylara, yıllara böldük, bu yetmedi, bir de mevsimlere ayırdık; yazı, kışı, ilki ve sonu olan bahara ve hep başka baharlarına kaldı hayallerimiz.

Söyle zaman, nehirlerde bizler Heraklitos gibi kaç defa yıkandık, yıkanabildik? Suyun seninle her zaman değişip aktığını öğrenemeden, bugünkü bizim, yarınki biz olacağımızı bilmeden yaşadık.

Hayallerimizin peşinden koşmaya çalıştık hep. Gelecek için planlar yaptık. Oysa bugün yaşadığımız anın en güzel an olduğunu bilmedik. Anları yaşamadan anlar da kayıp gitti avuçlarımızdan.

Söyle zaman, nasıl geçtin, sen öyle? Ayak izlerimizin dalgalar tarafından silinmesi, yağmur damlalarının buğulu camlara yazdığımız yazıları çizmesi gibiydi, senin geçişin.

Aynaya baktığımızda yüzümüzdeki çizgileri saklamaya çalıştık hep senden. Pişmanlıklar ve hayıflanmalar keşke’lerle kol kola gezerken, sen neredeydin zaman?

Uykularımızın kaçtığı anlarda ve senin o simsiyah gecende yıldızların güzelliğini görmeden neler düşlemedik ki…

Söyle zaman, hangi âlemde durursun? Söyle de orada durduralım seni, peşinden koşmaktan yorulduk; sen ise bizi koşturmaktan yorulmadın. Söyle, nerede durursun?

Geçer misin, yoksa biz mi geçeriz senden? Yaş alıyoruz yaşadıklarımızdan. Geçmişe gidip bazı şeyleri düzeltebilmek için neler yapmazdık ki… Biz, zaman makinene binseydik, bizi nerelere götürürdün? Çocukluğumuza, gençliğimize, on yıl öncesine, yirmi yıl öncesine? Hangi yılımızı silmek istersin sorusuna ise ne cevaplar verirdin sen? Ne cevaplar? Söyle bize.

Bizimle dalga geçme, zaman, keşke’ler sarmışken bizi; seçtiğimiz mesleklerden, yaşadığımız şehirlerden,  seçimlerimizden veya seçmediklerimizden hayıflanırız. Düzeltebilir misin, söyle bize?

Sen, ele avuca sığmayan hiçbir kabı doldurmayansın, biliyoruz. Bugün durdursak seni, yarın kaldığımız yerden başlasak, desek de olmuyor. Olmuyor…

Her şey zamanında, her şey zamanı gelince olur, olgunlaşır, düşer, tazelenir. Her şey zamanında…

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar