YAPAY ZEKÂ ÇAĞININ 70’LERDEN KALMA KOMİK MUHABBETLERİ
-ADANA-
İlk ve ortaokuldayken ödevlerimizi yapmak için zaman zaman Sabancı Kültür Sitesi’ndeki kütüphaneye giderdik. Kütüphanedeki ansiklopedilerden ve öğretmenlerimizin önerdiği kitaplardan topladığımız bilgilerle ödevimizi yapar, kalan zamanımızda da oradaki kitaplardan alır, okurduk.
Benim en sevdiğim kitaplar bilim teknik, araştırma ve tarih kitaplarıydı. Merak ettiğim konuları anlatan kitaplardan elime o gün ne geçtiyse alır, bazen tamamını okur bitirir bazen de kitaptaki ilgimi çeken bölümleri seçer, sadece onları okuyup görevliye teslim ederdim.
Mahalledeki ya da okuldaki arkadaşlarla konuşurken okuduğum kitaplardaki konulardan bahsederdim bazen. Onlar da “Oğlum, kütüphanede okuduğun kitaptaki bilgileri mi satıyorsun bize?” deyip anlatmamı istemez, hatta konuşturmazlardı. Sıkıcı bir durumdu! Dünya kadar zaman ayırıp okuduğum kitaplardan edindiğim bilgilerin böyle küçümsenmesi zoruma giderdi. Bir keresinde o arkadaşlarımdan birine çok kızmış, “Kütüphane orada oğlum! Git sen de oku öğren, gel sen de sat bize! Tutan mı var seni!” diye bağırmıştım. Son oldu; bir daha o konular açılmadı.
* * *
İnternetin hayatımıza girmesiyle çocukların da büyüklerin de kütüphanelere gitme defteri kapandı galiba.
Aradığımız her bilgiye internet ile ulaşmak mümkün artık. Binlerce, on binlerce, yüz binlerce, milyonlarca kitap ve her türlü bilgi emrimize amade internette bizi bekliyor.
Google bilgi arayışımızdaki işlerimizi çok kolaylaştırmış, bilgiye giden yolları ve zamanları nasıl da kısaltmıştı!
Yapay zekânın gelmesiyle o yollar da zamanlar da iyice kısaldı. Eskiden Google’ın listelediği kaynaklar içindeki bilgileri yapay zekâ arıyor, buluyor, analiz ediyor, derleyip toparlayıp bizim önümüze getiriyor. Eksik bulduğumuz ya da beğenmediğimiz yerler mi var? Rica ediyoruz yapay zekâdan, hemen yeni bir çalışma, yeni bir arama… Ve birkaç saniye sonra yeni bilgiler huzurumuzda!
İşinde, mesleğinde, yaptığı çalışmalarda, farklı kaynaklardan edindiği bilgileri kullanan insanların bazılarının, çocukken arkadaşlarımla yaşadığım tartışmaların benzerini yaşadığını görüyorum şimdi. Yazdıkları makaleler, yaptıkları araştırmalar bazı insanlar tarafından “Yapay zekâya yaptırdın, değil mi?” diye önemsizleştirilmeye çalışılıyor. Bu insanların da kendilerini doğru ifade etmek için çırpınıp durmalarına, “Evet. Yapay zekâyı kullandım bu çalışmaları yaparken. Fakat lütfen yani… Neyi aradığımı, ne istediğimi ben söyledim yapay zekâya, gelen bilgilerin değerlendirmesini ben yaptım…” gibi sözlerle dert anlatmaya çalışmasına tanık oluyorum.
Bu tür tartışmalara her rastladığımda, çocukluğumda yaptığım gibi “Yapay zekâ orada oğlum! Sen de git kullan, sen de yaz o makaleyi! Sen de yap o araştırmaları!” diyesim geliyor… Diyemiyorum. Çünkü artık çocuk değiliz. Girdiğimiz tartışmalar çocukça olsa bile, tepkilerimiz çocukça olamıyor (ne yazık ki!).
* * *
Karda kışta, çatır sıcakta… Dolmuşlarla otobüslerle, bazen saatlerce süren yolculuklarla gidilen kütüphanelerde sıra bekleyerek, onlarca kitap ve ansiklopedi karıştırarak eriştiğimiz bilgiler döneminden birkaç satır “promt” yazarak eriştiğimiz bilgiler çağına geldik.
Bilgiye erişimde atlanan çağı yakalayamayan, o dönemlerde kalmakta ısrar eden bazı insanların varlığı da ilginç tabii. Bu insanlara da antika zekâ mı demek gerek acaba ya da nostaljik zekâ?
Her antika gibi bu antikaları da korumak gerek. Her ne kadar insanları zaman zaman kızdırsalar da hayata ayrı bir renk ve neşe kattıklarını düşünüyorum.
Bakın, bu yazı bile onlar sayesinde yazıldı. Yani üretkenliği de teşvik ediyorlar.