TOPLUMLAR NASIL İNTİHAR EDER?

-ADANA-
Bireylerin akıl sağlığı hakkında az çok bir şeyler biliyoruz; peki, toplumların akıl sağlığı konusunun ne kadar farkındayız?
Ortaokuldaydım yanılmıyorsam, derslerden birinde öğretmenimiz şöyle bir örnek vermişti:
“Hücrelerimizi insana benzetebiliriz; dokular ise ailemiz gibidir. Organlarımızı ve uzuvlarımızı şehirlerimiz, ülkemizi ise vücudumuz olarak kabul edelim. Bizler iyi olursak ailemiz, kentimiz ve ülkemiz de iyi olur.”
Öğretmenimiz “iyi” derken eğitimli, çalışkan, güzel ahlaklı, doğru insan olmayı kastediyordu.
Üzerinden 50 yıldan fazla zaman geçmiş olmasına rağmen o örneği hiç unutmadım; kişisel konularda da toplumsal konularda da hep aklıma geldi, kafamı çok kurcaladı, üzerinde çok düşündürdü.
Televizyonda yayınlanan İkinci Dünya Savaşı belgesellerini izlerken mesela… Hitler’in on binlerce insanı topladığı o görkemli mitingleri gördüğümde, “Goethe, Einstein, Planck, Heisenberg, Wagner, Kepler, Brecht gibi sanatçıları, bilim insanlarını yetiştiren Almanya gibi, bilimde, teknolojide, sanayide son derece ileri gitmiş, eğitimli, kültürlü bir ulus, Hitler gibi bir insanı ülkenin başına seçimle nasıl getirdi acaba?” diye düşünürüm.
Seçim günü oyunu Hitler’e vermek için sandığa giden o iyi eğitimli, bilgili, kültürlü Alman seçmenin ruh halini, psikolojisini çok merak ediyorum.
Böylesine iyi eğitimli, kültürlü bir insanın böylesine yanlış bir karar verebilmesi için ruhsal durumunun kötü olması, sağlıklı düşünememesi gerekiyor olsa gerek!
Herhangi bir nedenle ruh sağlığı bozulan bir insanın madde bağımlısı olması, kendine zarar verecek davranışlarda bulunması ve hatta intihar etmesi gibi durumlar geliyor aklıma. Bu gibi insanlar ne kadar bilgili, kültürlü, iyi eğitimli olursa olsun sağlıklı düşünemez, normal bir zamanda asla yapmayacağı şeyleri yapar ya… Böyle bir durum galiba!
Ortaokuldaki öğretmenimizin hücre-insan örneğini hatırlıyor, “Önce hücrelerin, sonra dokuların, arkasından da organların ve tüm vücudun hastalanması gibi; önce insanlar, sonra aile ve toplumun diğer kesimleri, ardından da tüm ulusun sağlığı bozuluyor” diye düşünüyorum.
Sağlıklı bir vücut için, hücrelerin her zaman sağlıklı olması gerektiği gibi, sağlıklı bir toplum için de toplumu oluşturan bireylerin her açıdan sağlıklı olması gerekiyor.
Özelikle de akıl sağlığı çok önemli!
Akıl sağlığı zarar gören insanlar doğru düşünemiyor, doğru kararlar veremiyor, özel hayatında da toplumsal hayatında da hatalı seçimler, yanlış işler yapabiliyor.
Peki, bireylerdeki bu sağlıksız durum toplumun genelinde görülmeye başlanırsa, akıl sağlığı yerinde olmayan insanlar toplum içinde çoğunluk haline gelirse…
Bireyleri tek tek ne kadar eğitimli, bilgili, kültürlü olursa olsun, akıl sağlığı yerinde olmayan bir çoğunluğun, akıl sağlığı yerinde olmayan bir liderin peşinden gitmesinden ve seçim yoluyla onu iktidara getirmesinden doğal bir şey olabilir mi ki?
Sonuç ne olur, peki?
Böyle toplumlar da akıl sağlığı bozulan bireylerin yaşadıkları gibi bir süreci yaşar sanırım:
Sağlıksız ruh hali, sağlıksız ilişkiler, bağımlılıklar, yanlış tercihler, bunalımlar, depresyonlar, korkular, kaygılar ve hatta intihara varan üzücü, korkutucu davranışlar!
Gerçi ne olacağına, nasıl olacağına, “Olur mu, olmaz mı?” diye düşünmeye, kafa yormaya da gerek yok galiba.
Sonucun ne olacağını 1930’lu yılların Almanya’sının girdiği yol bize gösteriyor.
Şekli farklı olsa da özünün değişmesi zor gibi.
O zaman psikolog ve psikiyatrist dostlarımıza iki soru yöneltelim:
Toplumların akıl sağlığı nasıl bozulur?
Toplumların akıl sağlığını korumak için ne yapmak gerekir?
Gerçi insanın aklına ilk anda “Bireylerin akıl sağlığı korunursa toplumunki de korunur” demek geliyor ama eminim ki uzmanlar daha farklı şeyler söylerler.
Biz öncelikle onları dinleyelim.